Operatör: Necati İltaç
Yapım: Arzu Film / Nahit Ataman
Prodüksiyon Amiri: Sadri Karan, Set Amiri: Basri
Büyükcan, Asistanlar: Tezcan Has, Cengiz Öktem, Işık Şefi: Hüseyin
Özşahin, Asistanları: Ahmet Aktüre, Sadi Kanat, Kamera Asistanı Kâzım
Çakırman, Asistan Rejsör: Melih Gülgen Stüdyo Teknisyenleri: Recai
Karataş, Taner Oğuz, Osman Bilen, Arif Özalp, Tanaş Petridis, Montaj: Özdemir
Arıtan, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu,
Acar Film stüdyosunda hazırlanmıştır
Oyuncular:
Kartal Tibet
(Çakırcalı), Hülya Darcan (Ayşe), Yılmaz Köksal (Çıplak Efe), Fatma Karanfil
(Fatma), Reha Yurdakul (Binbaşı), Süleyman Turan, Aliye Rona (Çakırcalının
annesi), Atilla Ergün (Yalnız Efe), Danyal Topatan (Hacı), M. Ali Akpınar
(Hasan Çavuş), Nezihe Güler (Ayşe’nin Annesi), Lütfi Engin (Stavro), Yılmaz
Bora, İhsan Baysal, Yaşar Şener, Mehmet Büyükgüngör, Ahmet Efe, Süleyman Turan:
Mülazım Bey,
* Çakırcalı Mehmet Efe, 1872'de İzmir'in Ödemiş ilçesi'ne bağlı
Türkönü Köyü'nde doğmuş Ege efelik kültürünün en ünlü simalarından biridir.
Ege Bölgesi'nde efe kültürü
(efelenmeler) 17. yüzyıla dayanır. Osmanlı İmparatorluğu'nun yapısında meydana
gelen askeri ve sosyal değişikliklerin süvari ve kervancı olarak geçimini
sağlayan eski akıncıları işsiz bırakması, hükümetler tarafından vergi
tahsilatında kullanılan ayanların derebeyi eğilimleri, bitmeyen savaşlar, sonu
gelmeyen asker istekleri ve giyim kuşam yasağı zeybek lerin birer ikişer dağa
çıkmasına sebep olmuştur. Anadolu'yu Türkleşmesinde temel rol oynayan akıncı
torunu zeybekleri zaman böylece kanunun dışına itmiştir.
Ayrıca, Büyük Menderes
Nehri, Küçük Menderes Nehri ve Gediz Nehri'nin uygarlıklar beşiği vadilerinde
savunması kolay, kaçış yolları açık dağ köylerinin bulunması, bunları yörenin
efeleri ve onların zeybekleri için barınma yerleri haline getirmiştir.
Vadilerin verimli ovalarını çeviren engebeli dağlar takip kuvvetlerine
yakalanmadan yaşamayı kolaylaştırmıştır. Bazı zeybekler zamanla sivrilerek,
devletin otorite boşluğunda kendi otoritesini kurarak, yöre halkının çare
aradığı bir merci haline gelmiştir. Efelerin yerini öğrenerek kapılarını
aşındıran halkın başlıca şikayetleri ayanların baskısı olmuştur. Bunun dışında
cami, yol, çeşme ve düğün yardımı gibi istekler efelere iletilmektedir.
Çözümüne katkıda bulunulan her sorun efenin ününe ün katmış, otoritesini
sağlamlaştırmıştır. Bunlar bir süre sonra öykülere, türkülere konu olmuşlardır.
Ege'de efeler
başlangıçta genellikle namus ve gururun yol açtığı olaylar nedeniyle dağa çıkmışlardır.
Haksızlık, kişisel gurur ve hırslarından dolayı işledikleri bazı suçlar
unutulmuş, geriye onları kahraman yapan olaylar kalmış, eklemelerle
efsaneleşerek dilden dile dolaşan serüvenleri zamanın gençlerinde bir efeye
kızan olarak üne ve saygınlığa kavuşma arzusu uyandırmıştır. Çakırcalı Mehmet
Efe de efelerin en önemlilerinden biridir. Çakırcalı birçok kurallar getirerek
efeliğe şan ve onur kazandırmıştır. Kendisinden önce Atçalı Kel Mehmet Efe gibi
gerçek bir siyasi düzen kurma yolunda ilerlememiş olsa da, belli bir adalet
anlayışını her zaman temsil etmiştir. Kendisinden sonra Yörük Ali Efe, Demirci
Mehmet Efe ve diğerleri bu etik değerlere bağlı kalarak Kurtuluş Savaşı'nda de
efeliğe şan ve şeref getirmişlerdir.
Bir zaptiye
çavuşunca öldürülen (ve kendisi de efe olan) babası Çakırcalı Koca Ahmet
Efe'nin öcünü almak amacıyla, 1893'te dağa çıkmıştır. Yanında, babasının da
kızanlarından olan tecrübeli Hacı Eşkıya vardır. Dağa çıktıktan bir süre sonra
ilk olarak zalimliği ile tanınan Mustafa Ağa'nın evini basar. Ağayı halka zulüm
etmemesi için uyararak 200 altınına el koyar. Ardından da Kızoğlu Mehmet Ağa'yı
dağa kaldırarak, yüklü oranda fidye alır. Eylemlerinden elde ettiği parayı
halka cömertçe dağıtır. Özellikle Ödemiş dolayında köylerde genç kızlara çeyiz
parası verir, giysisi olmayanı giydirir, evi olmayana ev yaptırır. Hatta
köprüler, yollar inşa ettirilmesine önayak olur. Halkın sempatisini kazanması
sayesinde köyler ve yörük obaları ona yataklık ederler. Adını kullanarak
eşkıyalık yapanlara veya efeliğin adını kirletenlere de acımasızca davranır. Bu
çerçevede, Çakırcalı’nın adını kullanarak bir köyü basan ve köylünün kızını
kaçıran Arnavut çetesine verdiği ceza, halka zulmedenlere duyduğu öfkenin
örneğidir. Dokuz kişilik bu çeteyi saldırdıkları köye getirerek yaptıklarını
halkın önünde söyletir, sonra ateşe atarak yakar. (Bu arada, Çakırcalı Mehmet
Efe'nin babası Çakırcalı Koca Ahmet Efe'nin Abdülaziz döneminde İstanbul'a
giderek padişahın sevgisini kazanan, onunla güreşe tutuşan, ondan payeler alan
efelerden biri olduğunu belirtmek gerekir. Abdülaziz'e duydukları sempati ile
devlete bir dönem boyunca ısınan efeler 93 Harbi'nde müstakil tabrlar
oluşturarak savaşmışlardır.) Sonraları Kayaköy'de eşraf kızı Fatma Hanım'la
ikinci evliliğini yapan Çakırcalı, bu beldede Rum inşaat ustalarına bir konak
inşa ettirir. Çakırcalı, öldürüldüğü dönemde, Aydın bölgesinin meşhur ağa
ailesi Arpazlıl’ar dan Arpazlı Osman Ağa'nın yıkılmış bulunan ve halkın
kullandığı Menderes Köprüsü'nü tamir ettirmemesi üzerine Nazilli yakınlarındaki
Arpaz köyünü basar, ağanın evini ateşe verip, ağayı kaçırmış bulunmaktaydı
Çakırcalı ettirmesini evvelce ağaya tembih etmiş, hatta bir keresinde, rivayete
göre, namaza durarak, kızanlarına ağayı sille tokat dövdürmüş, ağa tamir sözü vermedikçe
de namazı kesmemiş, ağanın tamir için belirttiği süreyi -6 ay, 5 ay, 4 ay-
beğenmedikçe de, iki rekat daha namaz kılmış, ağanın "Çakırcalı, ne bitmez
namazmış bu! Tezi yok, hemen tamir ettireceğim!" sözünü aldıktan sonra da
ağayı salıvermiştir.
Kılavuz olarak kullandığı
bir çobanın takip edilmesi (kimi kaynaklara göre ihbarı) üzerine Karıncalı Dağı
kuşatılır. Çıkan çatışmada Çakırcalı ölür. Çakırcalı'nın cesediyle birlikte,
halka zulmeden Osman Ağa'nın cesedi de bulunur. Çakırcalı ölüme giderken bile
halka zulmedenleri cezasız bırakmamıştır. Çakırcalı'nın Hacı Mustafa'nın
öldürdüğünü, veya çatışma esnasında bir serseri kurşuna kurban gittiğini öne
sürenler de bulunmaktadır. Belirtildiğine göre, zaptiyelerle başlayan
müsademede kendi kızanı (arkadaşı, adamı) tarafından yanlışlık sonucu
öldürülmüştür. Cesedi ilk karısı Iraz (Raziye) Hanım tarafından tanınmıştır.
Cesedi günlerce Ödemiş belediye meydanında asılı kalmış, daha sonra orada
gömülmüştür. Aradan 15 yıl geçtikten sonra 2. karısı Fatma Hanım tarafında
Kayaköy’e defnedilmiştir. Mezarı ziyarete giden yöre halkı için, mezar
mahalline girmeden önce Çakırcalı'dan "destur" istemek adet haline
gelmiştir. (tr.wikipedia.org)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder