Kamera: Ali Uğur
Müzik: Orhan Gencebay
Yapım: Ortak Film / Necip Sarıcıoğlu
Ses: Necip Sarıcıoğlu, Yönetmen Yrd.: Fikret Uçak,
Oyuncular: Hayati hamzaoğlu (Osman), Nil Göncü (Fatma), Demir karahan
(Mehmet), Aliye Rona (anne), Osman Alyanak (baba), Ahmet Kostarika, T. Fikret
Uçak, Reşit Çıldam, Mustafa Dağhan, Sbahat Işık, Ahmet Acer
Konu: Film
kahramanı genç kadın Fatma, kendini seven Osman tarafından dağa kaldırılır.
Osman yakalandığı için Fatma köyüne geri döner. Ama hiç kimseye namusunun
kirlenmediğini anlatamaz. Baskılar, Fatma'yı sevmediği biri ile evlendirmeye
kadar varır. Bunun üzerine Fatrna kendi isteği ile dağa çıkar teslim olur.
Dağda kendini serserilerin saldırısından kurtaran bir idam mahkumuyla birlikte
olur. Mahkumun öldürülmesiyle yeniden yalnız kalır. Hapisten çıkan Osman üçüncü
kez Fatma'yı dağa kaldırır. Onu günlerce ardından sürükler, elleri bağlı
yerlerde süründürür. Ağaca bağlayarak Fatma’ya tecavüz eder. Fatma yaşamını
karartan Osman'ı su içmek için kuyuya indiği bir anda kuyuyu taşlarla
doldurarak öldürür ve jandarmaya teslim olur.
*"Kuyu", belalısı tarafından kaçırılan bir kadının
dramını anlatmaktadır. Burada yönetmen kız kaçırma, törelerin ağırlığı ve
eşkiyalık olgularıyla örülü bir film meydana çıkartırken aslında güçlü bir
kadının sevmediği bir adama karşı direnmesini ve tutkulu tek taraflı bir aşlkı
anlatmaktadır. Film Nisa Suresinin 19. ayeti ile başlar: "Kadınlara
iyilikle davranın". Ardından genç bir kızın gölde yıkanma sahnesi gelir.
Ağaçların arkasından onu izleyen belalısı Osman birden ortaya çıkar. "Ya
kendiliğinden gelirsin, ya ölünü sürüp götürürüm" diyerek kızın saçlarını
boynuna dolar, ellerine ip bağlayarak çıplak ayaklarla saatlerce yürütür.
Fatma'ya zarIa sahip olmasına rağmen kız onun nikahlısı olmayı reddeder. Klsa
bir süre sonra jandarmalar tarafından yakalanırlar. Adam hapse, kız ise
ailesinin yanına döner.
Kuyu'daki adam Nisa suresinin 19, ayetinin söylediği gibi
kadınlara iyilikle davranmamaktadır. Osman, Fatma'ya sevdiği halde eziyet eden,
devamlı onu kadını olduğu için aşağılayan bir karakterdir. Fatma'nın evlenme
teklifine "Hayır" demesinin nedenini bir türlü kavrayamaz ve
"Kadın kısmı erkek kısmının sözünden hiç; çıkmayacak. Kadın erkeğin bir
ufacık aşık kemiğinden yaratılmıştır. Kabul et avradlm olmayı," diyerek
bir kadını evliliğe zorIayacağını düşünür. .
* "Kuyu", Metin Erksan için hem
bir devamlılığın, süregelişin filmidir, hem de bir kopuşun, bitişin,
noktalanışın ... Devamlılık, o güne değin bilinen Erksan tematiğinin bir kez
daha ana çizgileriyle ortaya çıkmasıdır... "Kuyu" tam Erksan usulü
bir "tutku" filmidir... Bir "Kara sevda" filmidir.
"Susuz yaz"dan bu yana, Erksan'ın kişilerinde bir evrimden çok bir
sapmaya tanık olmaktayız. Yalnızlığı kabullenmek bir yana, bu kişiler aşırı
tutum ve davranışları ile varolan kurallara karşı gelip sahip olmak istedikleri
şeyler için (su, kadın, toprak, servet, iktidar) var güçleri ve tüm tutkuları
ile direnmektedirler."... "Kuyu"dan birkaç yıl önce yapılmış bu
tanımlama, "Kuyu" için de geçerlidir. Filmin erkek kahramanı, bir kadına
mutlaka sahip olmak istemektedir. Kadın ise direnmektedir, korkunç bir kinle,
görülmedik bir dayanışla... Tutku, iki yanlıdır, görüldüğü gibi: Bir kahramanın
sahip olma tutkusuna, diğerinin sahip olunmama, benliğini, kişiliğini
özgürlüğünü koruma tutkusu karşı çıkmaktadır. Bu ikili bir oyundur anlatılan
filmde, çeşitli aşamaları iniş, çıkışları, sürprizleri ile ...
Erksan, bir "Tutku filmi"ni ne denli başarıyla
gerçekleştirebilmiştir? Birbirini garip biçimde bütünleyen bu iki tutkunun, iki
keskin iradenin savaşımı son denli tekdüze (monoton) olma pahasına, aynı
çizgide anlatılmıştır. Erksan, (öyküye bir ara giren üçüncü kişiye karşın)
konuyu, daha doğrusu tema'yı dağıtmamaya özen göstermiştir. Tutkunun
(tutkuların) altı kalın çizgilerle çizilmiş, yoğunluğu, şiddetin çokluk egemen
olduğu düz çizgili bir anlatım la belirlenmeğe çalışılmıştır. "Kuyu",
sinemamızda yapılmış en ilginç tutku filmlerinden biri midir? Yoksa, tekdüze ve
saplantılı bir şiddet gösterileri dizisi mi? Film, iki yoruma da açıktır, sevilebilir
veya sevilmeyebilir. TV'deki gösterisinden sonra, üzerinde yeniden bir tartışma
ortamı doğacaktır kuşkusuz…
Ve bu tartışma, geç kalmış bile olsa gerekli
sayılabilecektir. Geç kalmış, çünkü "Kuyu", gösterildiği 1968 yılı
içinde Yeşilçam ile sinema yazarlarının arasındaki köprülerin çeşitli
nedenlerden bütünüyle atılmış bir döneme rast gelmiş olması dolayısıyla
basından hiçbir ilgi ve destek görmemiştir. Ticari bir başarısızlık olarak
sonuçlanan film; Erksan'ın, iyi veya kötü, doğru veya yanlış, kendi sinema
anlayışını uygulamaya çabaladığı filmlerin de sonuncusu olmuş, Erksan, bu
filmden sonra boyun eğdiği ve koşullarını tümüyle kabul ettiği Yeşilçam'da
günümüze dek gelen bir piyasa filmleri yönetmeni olma durumunu sürdürmüştür. Bu
açıdan, başta belirttiğimiz üzere, Erksan tematiğinin bir devamı olan
"Kuyu", getirdiği sonuçlarla Erksan sinemasının son noktasını koymuş
gibidir...
Öykü gerçekten yaşanmış ve gazetelere yansımış bir olaydan
alınmıştır. Doğu Anadolu'da bir köyde bir adamın bir kadını defalarca kaçırışı
yönetmenin ilgisini çeker ve senaryo bu hareket noktasını baz alır:
Bir adam bir kadını beş kere dağa kaldırmış, hapse giriyor,
çıkıyor, gene kaçırıyor. Bir tutku. Beşinci de dağlarda gezerken bir kuyuya
geliyorlar, adam kuyuya iniyor, kadın da üstünü taşla örtüyor. Hatta kadını
hapiste ziyarete de gidecektim ama, olmadı diyor yönetmen.
Filmin en kritik noktası kuşkusuz ki, Fatma'nın başına
gelecekleri bile bile bu evliliğe "Evet" dememesidir. Fatma Osman'ın
"Sana sabaha kadar müsaade ediyorum, evet dersen niikahlanacağız"
sözünün, eğer, "Evet" demezse tecavüz anlamına geldiğini bilmektedir.
Buna rağmen "Ancak ölüm sana evet der" diyerek Osman'ı
reddeder. Doğu Anadolu'da bir köy kızının bu lafı etmesi ve bunun sonucunu
beklemesi hiç de kolay değil, Hiç bir özgürIüğü olmadığı halde Fatma'nın, güçlü
bir kadın karakteri olarak sevmediği bir erkeğe "Hayır" diyebilmesi
son derece önemli bir gösterge,
Metin Erksan, Türk sinema yazarIarının ve özellikle Sinematek
Derneği'nin bu film hakkındaki olumsuz eleştirilerinin yanı sıra, yabancı
basından ve sinema yazarIarından "Emsalsiz bir film " gibi
tanımlamalar almasına rağmen, bu filmi yabancıların görmesini pek istemiyor:
Bu filmimi oynatmak isteyen yabancılara kolay kolay izin
vermiyorum. Çünkü onlar filmi bizim anladığımız gibi algılamıyorlar. Az
gelişmiş bir ülkede ataerkil bir toplum yapısı içinde kadının ezilişi olarak
aIgılıyorlar. Halbuki filmde ataerkil bir toplum içinde son derece güçlü bir
kadının direnişi var. Böyle bir kadın değil Türk sinemasında, dünya sinemasında
bile yok. Ben bu yüzden bu filmimin yurtdışında gösterilmesini pek istemiyorum.
Metin Erksan, Ylllar sonra bile bütün filmlerinin üzerinde düşünüp, bugün olsa,
bu filmieri nasIl çevireceği konusunda analiz yapıyor. Bu özelliğini
"Kuyu"ya uygulamasını istediğimizde filmin sonunun bambaşka olduğunu
görüyoruz:
Osman, filmin sonunda yine su içmek için kuyuya inerdi ama,
bu kez su içerken ayakları kayar, suyun içine düşerdi. İpe tutunarak çıkmak
isterken Fatma, belindeki ipi taşla keser ve kuyunun içine atar. Osman,
tırmanmaya bir fare gibi kuyunun içinde boğulur ama, ben bu sahneyi
göstermezdim. Film, kuyudan çıkmaya çalışan Osman'ın görüntüsüyle biterdi.
Ayrıca filmi bugün yeniden çeksem asIa Fatma'nın intihar etmesine müsaade
etmem. “Birsen Altıner “Metin Erksan Sineması” syf:78”
Not: Filmin başrol oyuncusu Nil Göncü 10 Nisan 1950 yılında
İstanbul’da doğmuş 1968 yılında ilk filmi olan “Kuyu” filmiyle sinemaya adım
atmış 1969 yılında Son filmini “Sarı Çizmeli” yi çevirirken bağırsak
düğümlenmesi rahatsızlığı nedeniyle Şişli Etfal Hastanesine kaldırılmış ve
orada 3 Eylül 1969 yılında vefat etmiştir.
ÖDÜL:
► 1. Adana Altın Koza Film festivali 1969
► “Kuyu” En başarılı film
► “Metin Erksan” En başarılı Yönetmen
► Hayati Hamzaoğlu, “En başarılı yardımcı erkek oyuncu
► Aliye Rona En başarılı yardımcı kadın oyuncu
Jüri: Kemal Tahir, Nusret İkbal, Turhan Gürkan, Orhan M. Arıburnu, Alim Şerif Onaran, NEŞET Günal, Sema Özcan, Bülent rkmen, Yalçın Remzi Yüreğin, Zeki Yüzüak, Kasım Ener)
Jüri: Kemal Tahir, Nusret İkbal, Turhan Gürkan, Orhan M. Arıburnu, Alim Şerif Onaran, NEŞET Günal, Sema Özcan, Bülent rkmen, Yalçın Remzi Yüreğin, Zeki Yüzüak, Kasım Ener)
► As Dergisinin Sinema Yazarları arasında düzenlediği 1965-1969
döneminin en iyi 10 filmi arasında 7. Sırayı almıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder