Yönetmen: Lütfi Ö. Akad
Senaryo: Safa Önal (Sait Faik'in "Menekşeli Vadi" adlı
öyküsünden)
Müzik: Metin Bükey
Yapım: Şeref Film / Şeref Gür
Yönetmen Asistanı: Çetin
İnanç, Reji Asistanları: Çetin İnanç, Erdoğan Avcı, Fotoğraf Direktörü:
Ali Uğur, Kamera Asistanı: İzzet Akay, Işık Şefi: Halit Aysan,
Türküler: Şükran Ay, Prodüksiyon Müdür: Semih Sezerli, Ar
Direktör: Fethi Oğuz, Montaj: Diamandi Filmeridis, Seslendiren: Yorgo
İlyadis, Laboratuar Şefi: Hilmi Başcan, Laborantlar: Hayati
Akbulut, Erdoğan Dolapçı, Okay Körmükçü, Negatif Montaj: Sezai
Elmaskaya, (Erman Film Stüdyosunda hazırlanmıştır).
Oyuncular: Türkan Şoray (Sabiha), İzzet Günay (Halil), Ayfer Feray
(Müjgan), Aydemir Akbaş (Cemil), Semih Serezli (Fethi), Behçet Nacar (Necmi),
Selahattin İçsel (Halil’in babası) , Aynur Akarsu, Hakkı Kıvanç, Hakkı Haktan,
Zeki Sezer, Yaşar Şener,
** Ticari
sinemanın yıldız oyuncu kalıplarım izlemekle birlikte bu kalıpları şaşırtıcı
biçimde aşabilmiş, iki farklı sınıftan olmasa bile iki farklı dünyadan
insanların imkansız aşkını az görülür bir sadelik içinde anlatabilmiş,
çekiminden bu yana 40 yılı aşkın süre geçmiş olmasına rağmen eskimek bilmemiş,
inceleme ve kitaplara konu olmayı sürdüren bir Akad klasiği. .. İstanbul'un
alt-orta sınıf mahallerinden birinde yaşayan iki çocuk babası manav Halil ile
pavyonda çalışan konsomatris Sabiha'nın aşkları temelinde gelişen
"Vesikalı Yarim", Sait Faik'in 1947'de yazdığı Menekşeli Vadi adlı
öyküye dayanıyor. Senaryo, Safa Ünal'a ait.
Arkadaşlarıyla eğlenmeye gittiği Beyoğlu pavyonunda Sabiha'yı görüp vurulan,
bir süre sonra da ayrı ev açıp kadınla birlikte yaşamaya başlayan Halil,
ailesini, dükkanı, çevresini tümüyle boşlayıp tümüyle bu aşkın ateşiyle yanmaya
başlar. Sabiha da çalışmayı bırakır, ancak Halil'in aslında evli olduğunu
öğrenince ayrılmayı dener. Fakat bu ayrılık bir türlü gerçekleşmez.
Pavyondakiler Sabiha'nın peşine düşünce bir kavgaya karışan Halil, hapse girer.
Sabiha bir türlü ziyaretine gelmez ve olaylar dramatik finale doğru akar.
1960'larda
Tiyatrocular Dönemi'ni tümüyle geride bırakan ve "Yılanların Öcü"nden
"Bitmeyen Yol"a, "Son Kuşlar"dan "Sevmek
Zamanı"na, "Karanlıkta Uyananlar"dan "Seyyit Han"a
açılan yelpazede yenilikçi örnekler ortaya koyan sinemamızın en parlak üretimlerinden
biri olan "Vesikalı Yarim", gerek dünya sinemasında gerekse
Yeşilçam'da çokça ele alınmış klişelere yalnızca göz kırpmakla yetinen ve
tümüyle farklı yollarda yürüyen bir umutsuz aşk öyküsü. En önemli özelliğiyse
ahlak dersi vermeyişi.
"İsmin ne? /
Sabiha / Gerçek ismin mi? / Takma isim olsa Sabiha mı olur?" ya da
"Sorsana evli miymiş / Soramam / Neden? / Ya evet derse" gibi çarpıcı
diyaloglarla örülü filmin iki ana karakter dışındaki tüm karakterlerinden dc
alabildiğine yararlanması dikkat çekici. Örneğin filmin en etkileyici
anlarından biri Halil'in evine döndüğü sahnede yaşanır. Kapıyı açan çocuğun
yüzünde şaşkınlık ve merak dolu bir ifade vardır. Annesine "Babam
geldi," diye seslenir. Kadının Halil'i tek kelime etmeden yavaşça karşılaması,
terliklerini vermesi, yalnızca aç olup olmadığını sorması ve yatağını yapması,
büyük bir gerçeklik içinde resmedilir.
Metin Bükey imzalı
müzik çalışması ve Ayfer Feray, Semih Sezerli, Aydemir Akbaş, Hakkı Kıvanç,
Aynur Akarsu gibi isimlerden oluşan yardımcı kadro için, ne söylense az kalır,
diyebileceğimiz "Vesikalı Yarim"de, Şükran Ay'ın sesinden
dinlediğimiz Kalbimi Kıra Kıra şarkısı her şeyin özeti gibidir aslında. (T.A.)
Sinema En İyi 100 Film
KONU: Beyoğlu'ndaki
bir pavyona eğlenmeye giden manav Halil, orada çalışan Sabiha'ya aşık olur.
Halil pavyon şarkıcısı Sabiha için evini ve yaşadığı çevreyi terk eder.
Halil'in evli ve çocuklu olduğunu öğrenen Sabiha' nın dünyası kararır ve
ortadan kaybolur. Bu orada pavyon sahibi de iki sevgilinin ayrılması için baskı
yapmaktadır. Sablha'yı bulan Halil, onun için bir fedaisini bıçaklar. Hapse
giren Halil sürekli mektuplar gönderse de bu aileyi dağıtmak istemeyen Sabiha
Halil'i soğutmak için yeniden işe başlar. Hapisten çıkan Halil, Sabiha’yı
bıçaklar ama Sabiha polise kendi kendini bıçakladığını söyler. Buruk bir
şekilde evine dönen Halil'i unutamayan Sabiha, onu bulmak için manav dükkanına
gider. Orada Halil'i ailesiyle birlikte gören Sabiha gözü arkada oradan
uzaklaşır.
Filmde Halil ile karısı arasında hemen hemen hiç konuşma
geçmez. Karısı günlerce eve uğramayan kocasını bekler. Halil eve döndüğünde de
yine hiçbir şey sormadan hizmet eder. Karısının boyun eğmesinin nedeni iki
çocuğu ile birlikte gidecek yerinin, yapacak bir işinin olmamasıdır. Karı-koca
arasındaki iletişimsizliğin ve monotonluğun nasıl Halil'i dışarıda mutluluk
aramaya ittiği belirsizdir. Halil her şeye rağmen Sabiha ile birlikte yaşamaya
niyetlidir, ama Halil'in ailesi, çevresi Sabiha’yı kaybetmek istemeyen pavyon
sahibi ve bir aileyi . yıkmak istemeyen ve sevgiye gereksinimi olsa da özveri
gösteren Sabiha'nın tutumları aşkın bitmesine neden olur. Türk sinemasında
görülen sık temalardan biri de sevenlerin kendilerini olduklarından daha zengin
göstererek aşkı/ mutluluğu yakalamaya çalışmalarıdır. Tamircilik, boyacılık,
şoförlük
gibi küçük işlerde çalışan erkeklerle tezgahtarlık, terzilik gibi
işlerde çalışan kızlar birbirlerini beğenmelerine rağmen kabul edilmeme
korkusuyla, bin bir kılığa girmeyi göze alarak zengin numarası yaparlar. “Soner
Derse, “Türk Sinemasında Aşk”
ÖDÜL:
Antalya 5. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (25
Mayıs – 5 Haziran 1968)
► “Vesikalı Yarim” En Başarılı İkinci Film
► Safa Önal “En Başarılı Senaryocu”
► Türkan Şoray, “En Başarılı Kadın Oyuncu”
Jüri Üyeleri: Nevzat Pesen, Tarık Buğra, Mahir Canova, Julien Jenger, Muhtar
Körükçü, Kaya Çakmakçı, Tahir Kutsi Makal, Ayşe Kervancıoğlu, Selçuk Altan,
Kamuran Kıratlı, Alaeddin Perveroğlu, Nüzhet Birsel, Muzaffer Tema, Natuk
Baytan, Suna Kan, Orhan Erinç.
► Sait Faik'in Menekşeli Vadi isimli öyküsünden, ismi ve
duygusunun bir kısmı da Orhan Veli Kanık'ın Tahattur şiirinden yola çıkılarak
Safa Önal tarafından senaryolaştırılan film, İstanbul'da kenar mahallede
yaşayan manav Halil'le Beyoğlu'nda bir saz evinde konsomatrislik yapan
Sabiha'nın aşk hikayesidir. Akad, dünyaları birbirinden farklı bu iki insanın
sonu ayrılıkla bitecek aşklarını, melodramla gerçekçilik arasında bir yerde,
etkileyici bir biçimde filme almıştır. Vesikalı Yarim Türk sinema tarihinin
kült filmi olmuştur. Filmin temel yapısı, melodramatik olmakla birlikte,
kahramanların toplumsal konumlarıyla, psikolojik durumlarıyla, içinde
bulundukları koşulların, ilişkiler ağının irdelenmesiyle, usta bir yönetmenin
gerçekçiliğini içinde barındırır. Yani, bir kez daha, olayların tam ortasındaki
insanı sanatçı dııyarlılığı ve dehasıyla yakalamıştır Akad.
Mekan seçimiyle de gerçekçidir. Değişmez çekim ölçeği, sabit plan
gibi görsel seçimlerini bu filmde de sürdürmüştür. Filmde her iki kahraman da
kendi gerçeklikleri içinde eşit bir biçimde irdelenmiştir. Ancak dramatik
yapının ağırlığı, kaybeden konumda olan Sabiha'nın üzerindedir. Gerçekçi
anlamlandırmaya zarar vermeden, bu filmde de kadın kahramanı merkeze çekmiştir
Akad.
Öte yandan, melodramatik öğelerin, alaturka müziğin ve
çarpıcı diyalogların müthiş bir beceriyle kullanılması, filmin popüler alanda çok sevilerek 'unutulmazlar' arasında
yer almasını sağlamıştır. Melodramın bu değişmez öğelerini yetkinlikle
kullanarak kahramanların ruhsal durumunu ve içinde bulundukları durumu dışa
vurur Akad. Sinema, eninde sonunda duygulara hitap eden bir sanattır. Popüler
bir sanattır. En usta sinemacılar da yaptıkları katkılarla eninde sonunda özel
bir simya, bir mucize yaratan sanatçılardır. Vesikalı Yarim de alaturka
sinemanın unsurları içinde yaratılmış bir simyadır. Lütfi Akad, anılarında,
Beyoğlu'nun orta yerinde, Çağlayan Gazinosu'nda yapılan çekimlerin Sabiha'nın
çalıştığı yere büyük bir doğallıkla, kendiliğinden dönüşüverdiğini, oyuncuların
oraya gelir gelmez kendiliğinden o içkili saz salonunda 'yaşamaya'
koyulduklarını söylüyor. Müziğin o anda yapılıp kaydedilmesinin de yaratılan
gerçeklik duygusuna büyük katkı yaptığını göz önüne alarak, meyhane
sahnelerinin doğaçlamaya yakın bir canlılığı olduğunu, "o anda yaşanıyor"
duygusu uyandırdığını özellikle belirtmek gerekiyor.
Sabiha'nın evi, Halil'in evi, manav dükkanı, Kadırga'da,
Beşiktaş'ta Topağacı'nda, Ortaköy'de yapılan tüm dış sahnelerde de aynı duygu
hakim. Her şey gerçek, her şey çok doğaL. Öte yandan, filmin, İstanbul'un köşe
bucağında yaşayan, biri geleneksel, korunaklı, ötekiyse sıra dışı ve tekinsiz
hayatlardan görüntüler veren iki karakterin sinemaya yansıtılmasındaki
başarıskadar, müziğiyle, duyarlılığıyla alaturka ismini verdiğimiz varoluşumuzu
canlandırmadaki başansı da çok yetkin.
Filmin simyası öyle bir tutmuş ki, bu kadar doğallığın arasında
her sahne gerçek olmasa bile, filmin dünyası bir kere kavrıyor insanı.
Dolmabahçe Stadyumu'nun parmaklıkları da pekala hapishanenin görüşme bölümü
yerine geçebiliyor. Bunu da oyuncularla sağlanan müthiş uyuma bağlıyor.
Film, seyirciye de mükemmel bir film olarak yansıyarak tüm ekibin
uyumla, kardeşçe, huzurla çalışmalarıyla son buluyor. Vesikalı Yarim'in büyülü
simyasının yaratılmasından başka, sinema emekçileri de bir kazanım elde
ediliyor bu filmden. Sinema sektöründe hala bir telif hakkı yasası yok. Sosyal
güvence neo-liberalizmin yaldızlı hayalleriyle yok edilmiş. Ama o günlerde,
Yeşilçam'da, Lütfi Akad'ın da içinde bulunduğu bir örgütlenme, sendikalaşma,
sosyal güvenlik mücadelesi var. Yapımcılar sigorta primi ödemek istemiyorlar.
Akad yapımcı Şeref Gür'le anlaşıp, onun da rızasıyla, sete baskın düzenletiyar.
Böylece, filmin serinde çalışan herkes sigortalı oluyor. (Necla Algan,
“Türkiye’nin Görsel Belleğine Bir Öncü ve Bir Usta) “Sadeliğin
Derinliğinde Bir Usta” Dost Kitabevi, 2005 ”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder