Powered By Blogger

12 Ocak 2018 Cuma

BÜYÜK YEMİN (1969)

Yönetmen: Memduh Ün
Senaryo: Duygu Sağıroğlu
Görüntü Yönetmeni: Cahit Engin
Yapım: Uğur Film / Memduh Ün

Yönetmen Asistanı: Nurettin Erişen, Kamera Asistanı: Orhan Oğuz, Prodüksiyon Amiri: Sabri Aslankara, Işık Yönetmeni: Erol Batıbeki, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Bican Avşar, İsmail Katrataş, Kurgu: Özdemir Arıtan, Laboratuar: Recai Karataş, Altan Sertesen, Teknik Elemanlar: Arif Özalp, Osman Bilen, Adnan Açıkalın, Saadettin Özmutlu, Nevzat Dişiaçık, Bedirhan Koç, Ali Çiçek, (Acar Film Stüdyosu’nda hazırlanmış ve seslendirilmiştir).

Oyuncular: Cüneyt Arkın (Ali), Fatma Girik, Füruzan (Ayşe), Bilal İnci, Behçet Nacar (Recep), İsmet Erten, Günay Güner, Ahmet Turgutlu, Küçük Oyuncu: Semih Tugay,

Konu: Zaloğlu Hamza köyün suyuna tek başına sahip olmak ister. Kendisine karşı koyan Ahmet’i öldürür ve olaydan yakasını kurtarmayı başarır. Iraz kadın oğlu Ali ile sahipsiz kalmıştır. Toprağını işlemeye devam eder ve oğlunu bu kavganın dışında tutmaya çalışır. Ancak Zaloğlu yıllar boyunca onu taciz ederek toprağı satmaya zorlar. Oğlunu düşünerek kocasının intikamından bile vazgeçen Iraz daha fazla dayanamaz ve küçük Ali’ye intikam yemini ettirir. Ali Zaloğlu’nu vurup hapse girer. On dört yıl sonra köyüne döndüğünde babalarının intikamı için bilenmiş dört kardeş, kanını akıtmak için onu beklemektedir. Iraz Ana’nın çileli günleri yeniden başlamıştır. (www.cuneytarkin.com)

Ödül:
► 2. Adana Altın Koza Film Şenliği (1970)
► Fatma Girik "En Başarılı Kadın Oyuncu"
► Bilal İnci "En Başarılı Yardımcı Erkek Oyuncu"

* Evet, Anadolu'da bir kanş toprak yüzünden cinayetler işlenir... Anadolu'da toprağın tümünü ele geçirmeye uğraşan ağaIar vardır ve Anadolu'da kan davası yüzünden aileler birbirini kırmaya devam eder durur... Fıstık satarken üne kavuşup şarkıcı olan veya köyden gelip hizmetçilik yaparken zengin aile oğlunun gönlünü çalan dilber hanımların öyküleri yerine bunların anlatılması elbette ki daha doğrudur, daha namusludur... Ancak, "Büyük Yemin" in senaryosu, hiçbir yenilik, hiçbir özgün (orijinal) buluş taşımaz...
Paylaşılmayan su, "Susuz Yaz"dan kalmadır, kan davası, yüzlerce yerli filmde işlendiğinden farklı bir açıdan ele alınmış değildir, bütün bu zengin (ve gerçek) malzemeyle, özlenen, beklenen bir eleştiri sineması yapılamaz, sadece bir kovalamacanın, bir serüven filminin dip motifleri olarak kalır bunlar... Memduh Ün, uzunca bir susuştan sonra aylarca uğraşarak çektiği bu iddialı filminde, yer yer sinema dilinin başarılı örneklerini ortaya koyar... Filmin dramatik bakımdan en yoğun bölümleri olan Fatma Girik'in oğlunu vurmaya gidenleri vazgeçirmeğe çalışması ile Fatma Girik'e tecavüz bölümleri, gerçekten başarılıdır...

Ama "Büyük Yemin"" Ün'ün yıllar önce yine bir intikam öyküsünü büyük bir akıcılıkla işlediği "Namusum için"e hemen hemen hiçbir şey eklemez... Vurucu bir biçimde, yalnız dramatik bir öğe olarak kullanılması gereken müziğin her sahneyi istila etmiş olması (Türk filmlerinin bu en büyük kusurlarından biri) ve başarısız bir dublaj, çekim sonrası safhasının yetersiz olmasının, önemsenmeyişinin filmlerimize neler kaybettirdiği bir kez daha kanıtlar... Filmin dörtte üçünde yaşlı bir kadın olarak görünmeyi kabul etmesi için olsun, olağan üstü oyunu için olsun, Fatma Girik’i kutlamak gerekir. (Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf; 77)

Memduh Ün Anlatıyor:
İranlılarla ortak yapmıştım bu filmi. Başrolleri Fatma Girik'le paylaşan kadın oyuncu Firuzan İranlıydı ve ülkesinde büyük bir stardı. Cüneyt Arkın da İran'da büyük bir star olduğu için İranlı ortaklarım Cüneyt'i özellikle istemişti.

Konu daha önce Bilge Olgaç'ın yönetiminde Yılmaz Güney'le çekilmişti. Üçünüzü Mıhlarım adını taşıyordu. Biraz ilkel bir filmdi ama kapı pencere kırmış, özellikle de Güney'de. Ama iki senaryo arasında . benzerlikler olduğu kadar farklılıklar da vardı. Muzaffer Arslan bana, Bilge'den çok önce aynı konunun başka bir versiyonundan bir film önermişti. Ama nedense gerçeklememişti. Bu konunun bir Meksika filminden alınmış olduğunu duymuştum. Yani Bilge de aslında özgün bir öyküden yola çıkarak çekmemişti filmini
Film bir kan davası hikayesiydi. Su meselesi yüzünden kocası öldürülen kadın 10 yaşlarındaki oğlunun eline silahı verip kocasını öldüreni öldürtüyordu. Çocuk büyüyüp cezaevinden çıktığında da bu un davası sürüp gidiyordu.

Filmin ticari başarısı 8,5-9 civarında oldu. İran'da da çok iyi hasılat yaptığı için bu film sonrası da ortaklığımız devam etti İranlılarla. Büyük Yemin'i 30 gün civarında çektim.
Cezaevi ziyaret sahnesinin dışında, filmin tamamını Antalya'da çektik. Antalya bizim için ulusal platoydu. Korkunç güzel bir yer bu güney ilimiz, film için çok elverişli. Görüntü olarak, büyük olanak sunuyor.
Büyük Yemin en çok sevdiğim filmlerimden biri diyebilirim. Şimdi izlediğimde sadistçe sahnelerle dolu olduğunu gördüm. Ama benim filmlerim çok duygusal da olabiliyor, çok sadistçe de. İki kutuplu bir insanım belki, bilmiyorum. Daha çok senaryo hissettiriyor, ben de bu duyguları resimliyorum.
Filmin kusuru çevre ilişkilerinin eksik olması, bu, senaryodan geliyor. Senaryoyu okuduğum zaman bunun farkına bir varmam gerekiyordu. Aynı hatayı Duygu Sağıroğlu'yla Toprak Ana'da da yapmıştık. Büyük Yemin de filmin kahramanları arasında soyutlanmış bir hikaye.
Çevrede neredeyse hiç kimseyi görmüyoruz çünkü. Bir bakkal, bir kahve, bir de köyün dışında yalnızca bir değirmenci görüyoruz. Ama Büyük Yemin'in görüntülerini, temposunu, konusunu seviyeli tuttum. Buradaki ilişkiyi çok sahici de buluyorum ayrıca. Kan davası ülkenin bir yarası çünkü. Gerçi filmde kan davasını fazla irdelemeden üstünkörü geçmişiz, ama bizim filmlerde kan davası hep bu şekilde anlatılır. Bu nedenle kan davası izlekli filmlerimle ilgili olumsuz eleştiriler almıştım, yeni bir bakış açısı getirmiyor, gerekçesiyle. Kimse de getirememiş ki zaten. Ama yineleyeceğim, ben bu filmi seviyorum.

Ama elbette Büyük Yemin'i ticari bir film olarak çektim. Bana kalsa Cüneyt'i hem babada, hem oğulda oynatmazdım. Oğul rolünde Fatma'dan daha yaşlı duruyor çünkü. Başka sakatlıklar da var senaryoda.

i 0-11 yaşında bir çocuk 14 sene hapse mahkum edilmez mesela. Duygu da atlamış, ben de atlamışım. İranlılardan bayağı büyük bir para almıştık. Ama getirdikleri kadın oyuncu pek uygun değildi aslında. Çünkü Firuzan ülkesinde vamp kadın rolleri oynayarak şöhreti bulmuştu. Biraz zorlandım onunla çalışırken. Türkçe bilmediği için tercüman aracılığıyla anlatıyorduk birbirimize derdimizi. Ama ayrılırken, size çok teşekkür borçluyum, sizden çok şey öğrendim demişti. Firuzan filmde yer yer iyi oynuyor, yer yer de başarısız. Kadında cevher var aslında, ama çok kötü yönetilmiş herhalde sinema yaşantısı boyunca. Makyajlı bambaşka bir kadındı, biz saçını başını her şeyini değiştirince, belki de kişiliğinden bir şeyler eksilttik. Kim bilir. Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor” Vadullah Taş ” 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder