Senaryo: Atilla Gökbürü
Görüntü Yönetmeni: Çetin
Tunca
Yapım: Elif Film / Yücel
Çakmaklı
Oyuncular:
Tarık Akan Mehmet), Filiz Akın (Leyla),
Cemil Şahbaz (Paul Helmut), Aydan Adan (Helga), Kenan Pars, Diclehan Baban,
Birtane Güngör, Nubar Terziyan, Mehmet Akdil, Nezahat Tanyeri, Lütfü Seyfullah,
Hüseyin Salıcı, Diler Saraç, Ali Demir, Sıtkı Akçatepe
Konu: Genç kız (Filiz Akın), aile ve
çevresinin eğitim eksikliği ve yanlışlığı yüzünden, daha küçükken batı h
ayranlığı ile büyütülmüştür. Dışarıda müzik eğitimi için gönderildiği Viyana'da
bu hayranlığı, kendi özbenliğine yakışır hale dönüşür. Batıdan bilgi almaya
gelmiştir ama özünden kopması söz konusu değildir. İki Türk'ün yabancı
memleketteki aşkı, mutlu sona erişmez. Leyla, kilisede evlenmeye kadar götürür
işi, ancak kendisini hemen toparlar ve yanlışlığını anlar. Sevgilisi Mehmet'e
dönmek isterse de, Mehmet mutluluğu, kendi düşüncelerine yakın bir kızda
bulmuştur.
* Film,
Sağcı yönetmen olarak bilinen Çakmaklı ile pekala diyalog kurulabileceğini,
belli temeller üzerinde anlaşılabileceğini gösteriyor. Çakmaklı'nın karşı
çıktığı ve geri bırakılmış ülkelerde sinsice, ustaca uygulanan bir kültür
emperyalizminin sonucu olan yozlaşma ve yabancılaşmaya, solcu bir aydının da
karşı çıkmaması olanaksız.
►Çakmaklı'nın "Memleketim"de
anlatmak istediği, önceki filmlerinde seçilen görüşün açık-seçik bir nitelik
kazanmış tekrarıdır: Avrupa batı kültürü, yaşamı, "refah" düzeyi
karşısında, kendi ülkesine, insanına, geçmişine, kültürüne yabancılaşan bir insanın,
ve onun kişiliğinde çağdaş Türk toplumundaki bir zümrenin sergilenmesi,
eleştirilmesi...
Filiz Akın'ın, oynadığı genç
kız, aile ve çevresinin eğitim eksiklik ve yanlışlığı yüzünden, daha küçükken
batı hayranlığı ile büyütülmüştür. Dışarıda, müzik eğitimi için gönderildiği
Viyana'da bu hayranlığı, tam bir kendi öz benliğine yabancılaşma haline
dönüşür. Mehmet ise, Batıdan "bilgi" almaya gelmiştir, ama özünden
kopması söz konusu değildir. İki Türk'ün yabancı ellerdeki aşkı, bu yüzden mutlu
sonuca ulaşmaz. Leyla, bir yabancı ile kilisede evlenmeğe kadar götürür işi.
Ama son anda ayılır, kendine gelir... Yapım üzere olduğu büyük yanlışlığı
anlar. Ülkesine, kendinden olana, ilk gelenek ve özdeğerler eğitimini aldığı
büyükannesine, sonra da Mehmet'e döner ama Mehmet, onu beklememiş, mutluluğu
sade, kendi düşüncelerine yakın bir kızda bulmuştur.
"Memleketim"in
senaryosu, Attila Gökbörü'nün bundan önceki çalışmasıyla kıyaslanamayacak kadar
özenilmiş, üzerinde düşünülmüş, çalışılmış bir senaryo ... "Oğlum Osman"
ve "Kızım Ayşe"deki gereksiz, üstelik asıl teze zararlı melodramatik
unsurlar, bu kegeriye itilmiş; yalnızca öyküye, öykünün doğal gelişimine tezin
belirlenmesine gerekli kişilikler ve olaylar korunmuş. Bu yalınlık ve
diyaloglarda ortaya konan· düşüncelerin kendi içinde tutarlı ve bütün olması,
filmin gücünü oluşturuyor. Film, her "tez filmi"nde olduğu gibi,
kaçınılmaz biçimde Bu konuşmaların gereksiz, abartmalı, gerçek dıŞı veya fazla
uzun olduğu bölümler var. Senarist, bazı yerlerde kendini frenleyememiş, belli
..... örneğin Leyla'nın, ana babasının evlenme . yıl dönümü partisinde
konuklara çektiği "nutuk", inanılır gibi değil... Ama, bu kusur,
Çakmaklı'nın ilk kez dört dörtlük bir plastik olgunluğa ulaşabilen sinemasıyla
bir yere kadar gideriliyor. Çakma1ı'nın anlatımında, özenle çektiği sahnelerde
beliren net bir ilerleme, olgunlaşma var. .
Meleketim‘in bu haliyle
paylaşmadığımız bizi iten veya irkillten hiçbir yanı yok. Film, korkulabilecek
olan aşm ve gereksiz bir "nasyonaliz"e bile düşmüyor; ulusalcılığı,
dozunda, ölçüsünde kalıyor. Herkesin sahip olması gereken bir ulusa1cılık, bir.
milliyetçilik, bir kendine, öz değerlerine bağlı olma ve sal1ip çıkma, fazlası
değil.
"Memleketim",
diğer yandan, "sağcı" yönetmen olarak bilinen Yücel Çakmaklı ile
pekala diyalog kurulabileceğini, belli temeller özerinde anlaşılabileceğini
gösteriyor. Çakmalı'nın karşı çıktığı ve geri bırakılmış ülkelerde sinsice,
ustaca uygulanan bil' kültür emperyalizminin sonucu olan yozlaşma ve
yabancılaşmaya, solc bir aydının da karşı çıkmaması olanaksız. Diğer yandan,
Çakmaklı filmin sonunda Atatürk'e geniş biçimde yer veren bir bölüm koymak
suretiyle, kendisinin yakın olduğu söylenen MSP cephesiyle de bağlarını bir
ölçüde koparmış, Türkiye'nin gerçeklerine bu siyasal partinin yöneticilerinden
daha çok yaklaşmış görünüyor.
Çakmaklı
ve "Memleketim" filminin temsil ettiği düşünceleri savunan bir,
"sağ'ın başımızın üstünde yeri var. Bu tür bir "sağ", çağının
gerisinde kalmayan, ancak batıdaki benzerleri gibi geçmişe, geleneksel olana
bağlı, bu değerleri korumakta ve savunmakta "tutucu" olan bir sağdır
ve bu anlayış içindeki bir sağ, siyasal alanda olsun k?ltür alanında olsun,
gerekli ve solun kendisiyle diyalog kurabileceği bir denge unsurudur. Çakmaklı,
"Memleketim"in çizgisini sürdürürse, bu sağın sinemadaki akıllı ve
gerçekçi temsilcisi olma yolunu kendi sine açmış olacaktır. “Atilla Dorsay,
“Sinemamızın Umut Yılları” syf, 116”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder