Senaryo ve Yönetmen: Atıf
Yılmaz, Yılmaz Güney
Görüntü Yönetmeni: Kenan
Ormanlar, Gani Turanlı,
Yapım: Süha Pelitözü
Yönetmen Yardımcıları: Yaşar
Seriner, Emel, Ceylan, Senaryo Yardımcısı: Güven Şengil, Müzik: Şanar
Yurdatapan, Attila Özdemiroğlu, Seslendiren: Necip Sarıcıoğlu, Laboratuar
Şefi: S. Türker Vatan, Laboratuar: Hasan Örnek, İsmet Tomaçgil,
Selahattin Kaya, Abdullah Akdeniz, Montaj, Senkron: Mevlut Koçak, Ekrem
Ülgen, Negatif Montaj: Sezai Elmaskaya, Set Ekibi: Nizam Ergüden,
Ercan Akyıldırım, Mevlüt Ekinci, Yapım Yönetmeni: Nuri Tunçel, (Yeni
Stüdyoda Hazırlanmıştır)
Oyuncular:
Yılmaz Güney, Yıldırım Önal, Güven
Şengil, Seden Kızıltunç, Göktürk Demirezen, Kamuran Usluer, Hülya Şengül,
Mehmet Şahiner, Birtane Güngör, ıhsan Baysal, Süha Doğan, Hüseyin Kutman,
Feridun Çölgeçen, Hakkı Kıvanç, Ajlan Aktuğ, Asım Nipton, Nizam Ergüden, Ali
Seyhan, Yaşar Şener, Osman Alyanak, Mustafa Yavuz, Mehmet Bahadır, Celalettin
Yonal, Faik Coşkun
Konu: Sultanahmet Cezaevi'nde yeni bir gün
başlar. Mahkumlar hapishanenin avlusunda volta atmaktadırlar. Hacı (Yıldırım
Önal) ile Arap (Güven Şengül) duvarın dibine çömelmişler, güneşlenmektedirler.
Arkadaşları Abuzer (Yılmaz Güney) ise yere atılan bir izmariti alıp yanlarına
gelir. Çeşitli suçlardan içeri giren bu üç arkadaşın cezaları üç gün sonra
bitecektir. Endişelidirler. Dışarıya çıkınca aç, susuz ve işsiz, ne
yapacaklardır?
Koğuşun bir kenarında birkaç
mahkum, önlerindeki tepsiye çökmüşler, soluk almadan baklava yemektedirler.
Mahkumlardan birinin kerhanedeki dostu göndermiştir baklavayı. Onları uzaktan
ağzı sulanarak seyreden Abuzer, yanlarına gelir, "Afiyet olsun
abi..." der, baklavayı yiyenler hiç oralı olmazlar. Abuzer tekrar aynı
şeyi söyler:
"Afiyet olsun abi...
" Yine oralı olmazlar. Adamlar baklavayı yemeye devam ederlerken Abuzer
adamları itip baklava tepsisini kapar ve kaçar. Peşindekiler, baklavaları
ağzına tıkıştırıp yemeye çalışan Abuzer'i demir parmaklıklı kapının arkasında
yakalarlar, üzerine çullanıp döverler. Gardiyanlar koşar, Hacı ile Arap gelir.
Müdürün emriyle ceza olarak saçları kesilecektir.
Abuzer, berberin koltuğuna
oturup aynaya baktığında çocukluk günlerini hatırlar. Başına ne gelmişse üvey
babası yüzünden gelmiştir. Babası bir iş kazasında öldükten sonra komşuları,
anasını (Nuran Aksoy) bir adamla evlendirmişlerdir. Ama ne yazık ki adam kötü
biri çıkmıştır ve anasını sık sık dövmeye başlamıştır. Bu yüzden de Abuzer
evden kaçmak zorunda kalmıştır. Tophane kahvelerinde sabahlayan Abuzer evine
döndüğünde anasına saldıran yabancı bir adamla karşılaşmıştır. Üvey babası,
anasını o adama satmıştır. Olaydan habersiz olan anası, ekmek bıçağıyla
saldırganın üzerine yürüyüp o adamı öldürmüştür. Anası sekiz yıla mahkum olup
hapishaneye girince, Abuzer sokaklarda aç-susuz kalmış, böylece hırsızlık
yapmaya başlamıştır ve çocukluğu da çoğalarak hep içeride geçmiştir.
Arap da
Abuzer'e benzer bir kader mahkumudur. Köyünden kaçırdığı kızla (Birtane Güngör)
evlenme hazırlığı içinde olan Arap, tüm umudunu yanında çalıştığı patronuna
(Hüseyin Kutman) bağlamıştır. Hanındaki kahve ocağını çalıştırması için ona söz
vermiştir patronu. Ancak sözünü yerine getirmeyen, karşılığında para isteyen
patronunun kafasına telefon ahizesiyle vurur, patronu yaralanır.
Hacı'nın geçmişteki hayatı
onlardan farklı değildir. Sokaklarda kaçak Amerikan sigarası satan Hacı,
tutkunu olduğu fahişe Naciye'yi (Seden Kızıltunç) eski dostuyla yatakta
yakalayınca onu delik deşik etmiştir. Ve kader onları Sultanahmet Cezaevi'nde
bir araya getirmiştir.
Abuzer, Hacı ve Arap
cezalarını tamamlayıp hapisten çıktıklarında yatacak yerleri yoktur. Bir yanda
açlık, diğer yanda buz gibi bir hava ...Sultanahmet Parkı'ndaki bir bankta
otururlarken, Abuzer dalıp gitmiştir yine. Delikanlılık yıllarında (Göktürk
Demirezen) bir lunaparkta çalışırken tanıştığı Fidan'ı (Hülya Şengül) hatırlar.
Onun yüzünden işten atılışı ve Cibali Tütün Fabrikası'nda işçi olarak çalışan
Fidan'ı kapıda bekleyişi gözlerinin önünden gitmemektedir.
Abuzer, Hacı ve Arap,
esrarkeşlerin ve ispirtocuların mesken tuttuğu surlarda karınlarını doyurup
yatacak yer bulması için Muhlis'i ararlar. Bulamazlar... Karınlarını doyurmak
için bir lokantaya girerler. Yemek yedikten sonra Arap ile Hacı, Abuzer'i
lokantada yalnız bırakıp
kaçarlar. Parasızdırlar.
Abuzer de kaçarken yakalanır ve karakola düşer. Komiser, Abuzer'i bağışlar.
Nereye gideceğini bilemeyen Abuzer için hayat değişmez. Yine yalnızdır, yine
açtır. Arkasına bakmadan insanlardan hep kaçacaktır.
ÖDÜL:
12. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj
Film Yarışması (1 – 10 Eylül 1975)
► En başarılı 3. Film
► Seden
Kızıltunç “en başarılı Yardımcı kadın”
Jüri
Üyeleri: Semih
Tuğrul, Kenan Değer, Faruk Güvenç, Prof. Özdemir Nutku, M. Tali Öngören, Erman
Şener, Sadun Tanju, İki Antalyalı
Sinematek Derneğince
“sezonun en iyi 3. filmi
Meraklısına Notlar:
Yılmaz Güney'in tutuklanıp
hapse girmesi sonucu yarım kalan filmi, üç yıl kadar sonra yeni bir senaryo
çalışması ve yeni bir düzenlemeyle Atıf Yılmaz tamamladı. Hapishane bölümleri
tümüyle Güney tarafından çekilen filmin üç mahkumla ilgili dışarıdaki sahneleri
ve onların geçmişteki hayatlarını, dolayısıyla suça itilme nedenlerini, ayrıca
Yılmaz'ın gençlik yıllarını Atıf Yılmaz yönetti. Yılmaz Güney'in çalışmasında
yer alan ve Romalı Perihan'ın Beyrutlu bir kadını oynadığı sahneler tümüyle
atıldı. Şanar Yurdatapan-Atilla Özdemiroğlu ikilisinin müziklerini düzenlediği
film, gösterime girdiğinde bazı bölgelerde ve bazı sinemalarda saldırıya
uğradı. Özellikle Kahramanmaraş'taki iki sinema salonu (Atlas ve Ceylan
sinemaları), Oğuzhan Asiltürk'ün İçişleri Bakanı ve Naim Cömertoğlu'nun da
Kahramanmaraş Valisi olarak görev yaptığı dönemde yaşandı bu olaylar. Bazı
suçlular tutuklandı.
Almanya'daki
video kopyasında ve Türkiye'de çıkarılan VCD'sinde jenerik bölümü eksiktir. İki
ayrı çalışma ve iki ayrı senaryo düzenlemesi nedeniyle Güney'in senaryosundaki
bazı sahneler, yazıldığı gibi, birbirini tutmamaktadır. “Agâh Özgüç, “Bütün
Filmleriyle Yılmaz Güney”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder