Senaryo: Osman
F. Seden (Yaşar Kemal’in bir Öyküsünden)
Kamera: Nedim
Akanlar
Yapım: Kemal
Film / Osman F. Seden
Prod. Temsilcisi: Adnan
İrkut, Prod. Amiri: Hasan Nurdan, Yönetmen Ast: Arif Erkuş, Kamera
Ast: Kazım Çakırman, Yaşar memişoğlu, Prod. Ast: Cemil Paskap, Ar
Direktör: Saim N. Bilge, Hasan Nurdan, Set Amiri: Fikret Güryalçın,
Set Ekibi: Ömer Babu, Yılmaz Özyurt, Işık Şefi: İlhan Aslım, Işık
Ekibi: Muzaffer Durusoy, Mahmut Köz, Montaj-Senkron: Arif Özalp, Negatif
Montaj: Osman Bilen, Laboratuar: Recai Karakaş, Tanaş Petridis, Ses:
Tuncer Aydınoğlu, Bican Avşar, Ümit Efekan, İsmail karataş,
(Kemal Fil
Platosunda çekilmiş, Acar Film Stüdyosu’nda hazırlanmış ve seslendirilmiştir. )
Oyuncular: Ahmet Mekin (Ahmet), Hülya Aşan (Ayşe), Muhterem Nur, Kadir
Savun (Komiser Murat), Erol Taş (Polis), Hayati Hamzaoğlu (Faruk Erbaş),
Feridun Karakaya, Münir Özkul, Hüseyin Peyda, Kazım Kartal, Cahit Irgat, Kayhan
Yıldızoğlu, Talat Gözbak, Nubar Terziyan, M. Ali Akpınar, Zeki Tüney, Ali
Seyhan, Hakkı Haktan, Sait Ergenç, Hüseyin Güler, Hasan Nurdan, Mehmet
Büyükgüngör, Ali Demir, Fikret Güryalçın
Konu: urfa-
istanbul isimli filmin devamı niteliğinde çekilmiş bir film. İlk bölümde
bebeğini miras için öldürmek isteyen akrabalarından kaçan Ayşe (Hülya Aşan) ile
suçsuzluğunu ispatlamak için hapisten kaçan Ahmet’in (Ahmet Mekin) yollarının
kesişmesi ve birlikte kaçışları konu edilmekteydi... Bu filmde ise Ayşe ve
Ahmet’in İstanbul''a sağ salim varmak ve suçluların ortaya çıkması için
verdikleri mücadele konu ediliyor. Film baştan sona gerilim ve heyecan tempo
düşürmeden devam etmesi ile dikkat çeken bir yapım....
► Mikis Theodorakis’in Zorba (1964) için yaptığı ‘Life Goes On’
melodisi ve vapur sesleriyle dolu İstanbul Boğazı..
Ayşe ve (kocası Faruk’la hesaplaşmak üzere olan) Ahmet.. Ayşe ;
“Dünyanın en iyi silah kullanan adamıdır o. Ya vurursa seni. Ya öldürürse
seni.”
Ahmet; “Korkma, yaşayacağım. Senin için, beraber geçireceğimiz
mesut günler için yaşayacağım.”
‘Urfa İstanbul’un (1968) devamı olan film Oktay Topgül’ün
söylediği bir türküyle başlıyor; ‘Aman Tanrım’.. Salih Ağa yürek durmasından
ölmüş. Bu durumu dört gözle bekleyen yeğenlerden Tayfur’un söyledikleri;
“Ağanın kimi var ki bizden başka hayatta. Ama, o torun geberdikten sonra ha. Ne
kadar toprağı varsa, altını varsa, çiftliği, hanları varsa, İstanbul’da
köşkleri varsa , nesi varsa kimin olacak bunlar ha? Bizim..” Tüm bunlara sahip
olabilmeleri için peşinde oldukları Ayşe ve çocuğunu ortadan kaldırmaları
gerekli. İdamlık kaçak Ahmet’in durumu çok daha zor. Ağa’nın oğlu ve Ayşe’nin
kocası Faruk, üç kişiyi öldürmüş ve suç da Ahmet’in üzerine atılmış. Delikanlı,
hem Ayşe ve çocuğunu yeğenlerden korumak hem de jandarmaya yakalanmadan
İstanbul’a gidip Faruk’u konuşturmak zorundadır.
İlk bölümdeki Karanfilli Neriman ve Sarhoş Doktor gibi bu
bölümde, sonradan Emniyet görevlisi olduklarını öğrenecekleri Murat Alpago ve
köy öğretmeninin yardımlarını görürler. Çamurda yaya olarak, minibüsle, tren ve
at arabasıyla yaptıkları bu zorlu yolculuk boyunca aralarındaki sevgi ne kadar
güzeldi. Konya Ovası, Afyon, Eskişehir ve Sadri Alışık’ın “Deniz Ezan Martı
Yunus” dediği İstanbul.
Ağa’nın, Harran’a sığmayan ama nice acıyla dolu kalıtı,
Neriman’ın, Taşhan’daki Doktor’un, Ayşe’nin, Ahmet’in, İbrahim’in, Cebbar’ın
sevgileri yanında (hiç olmazsa filmde) ne kadar önemsiz kalıyor. Konya yakınlarındaki
bir Han odasında, Ayşe ve hapishaneden kaçışını anlatan Ahmet.. Ahmet ;
“..Duvarın en alçak yerinden bıraktım kendimi yere. Gece karanlıktı. Sonra
şafak sökerken eniştem aldı beni yanına. Şehrin dışına çıkardı. Urfa civarına
kadar getirdi. Biraz gittim gitmedim, sen çıktın karşıma. Nerden bilirdim,
canımdan çok seveceğim o tatlı varlığın beni idama gönderen birinin ailesi
olacağını.” (Yazan: Murat Çelenligil) “Sinematürk Internet Sitesi”
Not:
” 1968 yılında Osman Nuri Ergün’ün
yönetmenliğinde çekilen “Urfa-İstanbul” filminin devamı niteliğindedir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder