Powered By Blogger

21 Mart 2018 Çarşamba

DAYI/KABADAYI (1974)


Yönetmen: Melih Gülgen
Senaryo: Nurettin Erişen
Görüntü Yönetmeni: Mustafa Yılmaz
Yapım: Gülgen Film / Melih Gülgen Müzik: Metin Bükey, Kameraman: Abdullah Gürek, Laboratuar: Hikmet Kuyucu, Hayati Akbulut, Turgut Ören, Negatif Kurgu: Bayram Güzel , Renk Düzenleme, Turgut Ören, Işık Şefi: Aydın Yurteri, Ses Kayıt: Marko Buduris, Senkron: Süleyman Karakaya, Prodüksiyom Amiri: Hasan Demircan, (Ören Film stüdyolarında hazırlanmış, Yıldız film stüdyosunda seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Cüneyt Arkın, Fikret Hakan, Selma Güneri, Hüseyin Peyda, Süleyman Turan, Mehmet Ali Akpınar, Yıldırım Gencer, Reha Yurdakul, Nubar Terziyan,

Konu: Filmde bir profesör var, neredeyse dekan olacak. Bu zat zamanını üniversitede çalışmakla falan değil, özel (!) ders vermekle geçiriyor. Bu arada ünlü ve zengin Fehmi Çok'tan oğlunu yetiştirmesi için öneri alıyor. Fehmi Çok'un gangster arkadaşlarının çevresine giriyor. Onlar profesörden yararlanmak istiyorlar, razı olmayınca da karısına saldırıyorlar...

Dayı işin başında değişik bir öykü anlatılacakmış izlenimini veriyor. Fakir bir çevreden geldiği, yaşamı boyunca para sıkıntısı çektiği çeşitli kareler belirtilen profesörün, kirli çevrelerle bilerek isteyerek, ilişki kurmakta direnmesi, paranın insan karakteri üzerindeki yıkıcı, bozucu etkileri üzerine bir incelemeye çıkış olacak gibi görünüyor.

► "Dayı" değişik biçimde başlayıp iyi bir yerlere ulaşacakmış gibi, görünen bir konunun, büyük yanlışlarla neredeyse "tehlikeli" bir mesaj getirir hale dönüşmesi... Filmde bir profesör var, neredeyse dekan olacak Ama bu zat zamanını üniversitede çalışmakta filan değiI, özel ders (?) vermekle geçiriyor. Bu arada, ünlü zengin (isme dikkat Çok"tan, oğlunu yetiştirmesi için öneri alıyor. Karısı ve arkadaşının karşı koymalarına karşın, karanlık bir ünü olan bu çevreyle ilişki kuruyor. Fehmi Çok'un gangster arkadaşlarının çevresine giriyor. Onlar profesörden yararlanmak istiyorlar, razı olmayınca karısına saldırıyorlar, vs.
"Dayı” işin başında değişik bir öykü anlatacakmış izlenimini veriyor. Fakir bir çevreden geldiği, yaşamı boyunca para sıkıntısı çektiği çeşitli kereler belirtilen profesörün, kirli çevrelerle bilerek, isteyerek bilinçli olarak ilişki kurmakta direnmesi, paranın insan karakteri üzerindeki yıkıcı, bozucu etkileri üzerine bir incelemeye çıkış olacak, toplumun üst düzeylerine ulaştığı halde insancıl zaaflarına tutsak: olan bir insanın ruhsal gelişimini sergileyecekmiş gibi görünüyor. Ama ne yönetmende o yürek var, ne de sansürde böyle bir gelişimi kabul edecek hoşgörü ...

Film, bunun yanında birçok güncel eğilimi, akımı, düşünceyi, ismi, karmakarışık biçimde bir araya getiriyor. "Fehmi Çok" un işçilerinin grevini zor gücüyle durduran, gangsterlikle servetini yapmış biri olduğu belirtiliyor. Profesörün bu çevreye karşı savaşını ise, çocuklarını eğitip üniversiteye sokmak... Bunu da beceriyor; çocuklardan biri teşekkür ederken "ben de okulu bitirip kendi işimi kuracağım" diyor. İşte bunca çabanın sonu ... O da kendi işini kuracak, böylece toplum yeni Fehmi Çok'lar kazanacak ... Melih Gülgen'in kafasında bir şeyler var, bir eleştiri getirmek istiyor, bir şeyler söylemek istiyor. Ama anlaşılan bütün bunlar karışık, eksik, yanlış olarak bulunuyor bir arada. .. Dekan olacak düzeye gelmiş bir adamın Türkiye'deki toplumsal düzene bu denli yaplış "teşhis'! koyması, bu düzene karşı ise (ki öyle olduğu sezdiriliyor) bu karşı çıkışı "kapitalist - gangster"lerin oğluna ders vererek (?) uygulaması ne denli doğru ?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder