Powered By Blogger

4 Kasım 2022 Cuma

 

DENİZE HANÇER DÜŞTÜ  (1992) 

Yönetmen: Dr. Mustafa Altıoklar, Zühtü Erkan, Senaryo : Dr. Mustafa Altıoklar, Yasemin Altıoklar, Görüntü Yönetmeni: Uğur İçbak, Müzik: Mete Sakpınar, Yapım: Negatif Film/ Mustafa Altıoklar Sanat Yönetmeni: Yasemin Altıoklar, Şirin İsgit, Mete Özgenciler, Kaan Can Bircan, Kurgu: Hilmi Güver,

Oyuncular : Yasemin Alkaya, Nur Sürer, Yaman Olay, Zühtü Erkan, Meral Çetinkaya, Levent Can, Şoray Uzun, Negehan Dilpak

Konu: Filmde, bir tiyatro oyununda yolları kesişen iki kadının birbiriyle kurdukları ilişki anlatılır. Ünlü oyuncu Deniz ile yönetmenlik yapan arkadaşı Payel bir tiyatro oyunu üzerine çalışır. Oyunun provaları yapılırken bir oyuncunun kaza geçirdiği haberi gelir. Provaların devam etmesi için yeni bir oyuncu aramaya başlarlar. Akşam eğlenmek için bir bara giderler. Barda çalışan aynı zamanda oyunculuk yapan İpek isimli bir kadınla tanışırlar. İpek’i oyunun provalarına çağırırlar ve oyunculuğunu başarılı bulurlar. Bunun üzerine Deniz ile İpek her gün oyun üzerine çalışmaya başlar. Bir gün oyun çıkışı Deniz, İpek’i evine davet eder. İki kadın arasında başlayan bu arkadaşlık onları yakın bir ilişkiye sürükleyecektir. (Meltem İşler Sevindi)

Ödül:

1993 Uluslararası Ankara Film Festivali’nde “En İyi Umut Veren Yönetmen” ve Kültür Bakanlığı “Sinema Başarı Ödülü"

NOT: Mustafa Altıoklar’ın ilk sinema filmi.

& Film, kısa süre sonra sahnelenecek olan bir oyunda başrol oynayan tiyatro sanatçısı Deniz (Nur Sürer) ile, yakın dostu yönetmen Payel'le birlikte müdavimi oldukları barda karşılaştığı ve oyundaki bir karaktere son derece uygun buldukları İpek (Yasemin Alkaya) arasındaki ilişkiyi konu almaktadır. Aralarında bir yakınlaşma doğan iki kadın, Deniz'in yeni evine taşınmasından sonra, olayların gelişimi içinde, birlikte yaşamaya başlarlar. Ama, ilerleyen ilişkileri, zamanla, iktidar mücadelesi ve ihanet olgusuyla yara almaya başlar. Deniz'in eski eşi Ege ile İpek arasındaki cinsel ilişkiden sonra büyüyen güvensizlik ve Deniz'in Bu 'ihaneti kabullenemeyişi, ilişkilerini bitirir.

Filmin konusu, festival süresince "içli dışlı" olduğumuz lezbiyenlik motifi üzerine kuruludur. Sermaye bahanesi ardına sığınıp, belki de asıl sorun olan yaratıcılığı göz ardı eden pek çok Türk sinemacısı gibi, yönetmen Mustafa Altıoklar da, kendini bu çıkmazdan kurtaramamıştır. Günün son modası olan lezbiyenliği ele alarak, bizi bu dünyaya ortak etmeye çabalamıştır. Ne var ki, bu çaba, özellikle Atıf Yılmaz'ın da içine düştüğü yanılgıdan pek farklılaşamamıştır. Bu yanılgı, kendilerini erkeklerden soyutlayıp, farklı bir sevgi anlayışına yönelen kadınlara ve bu ilişkiler üzerine kurulu dünyalarına derinlemesine bir yaklaşım getirilememesinden kaynaklanmaktadır. Gerçek boyutuyla bakıldığında, asla iktidar mücadelelerine izin vermeyen bu tür ilişkileri konu edinen bu filmlerin, inada iktidar mücadelesi üzerinde durması, bilinçli izleyiciyi son derece rahatsız etmektedir. Konunun ele alınış biçimi, bu iktidar mücadelesini sık sık gündeme getirmekte, hatta öyle bir boyuta ulaşmakta ki, bu ilişkinin toplum içindeki yeri tamamen göz ardı edilmektedir. Toplumsal bakış açısının olmayışı, anlatım açısından büyük bir boşluk yaratmaktadır. Bu aşamada söylenebilecek tek şey, toplumsal bakış açısının sadece Ege karakterinden yansımaktan kurtarılıp, daha geniş bir yelpazeye oturtulmasının gerekliliği ve yönetmenin, inandırıcılığa ulaşabilmesi için, bu ilişkiyi yaşayan insanların dünyalarına ortaklık etmesiyle mümkün olabileceğidir.

Film süresince, olayın geçtiği mekanlar, Deniz'in evi, sürekli gidilen bar ve hatta sokaklar bile, birdenbire kendimizi Amerikan kozmopolitliği içinde, Manhattan'da hissetmemize neden oluyor. Ve ister istemez, karakterlerinin isimleri değiştirilse ve İngilizce çevrilse, Amerikan toplumundan bir kesit yansıtan bir film olabileceği akla geliyor. Bu tavır, filmdeki karakterlerin, Türk toplumundan çok uzakta, adeta düşsel kahramanlar olduğu izlenimini yaratıyor ki, toplum içinde bu insanların rollerinin tartışılması da havada kalıyor.

Deniz ve İpek'in soyutlanmışlıklarına rağmen, film, tartışma götürmez estetik mükemmellikteki görüntüleri ile, izleyicileri çok etkilemektedir. çerçeveleme ve ışık kullanımındaki başarı, haklı olarak, Antalya Film Festivali'nde "en iyi görüntü yönetmeni" ödülünü Uğur İçbak'a kazandırmıştır. Oyunculuk adına ciddi ve kayda değer çabalar taşıyan Nur Sürer ve Yasemin Alkaya da, filmin estetik düzeyinin olumlu özellikler taşımasına katkıda bulunmaktadırlar.

Kısa metrajlı çalışmalarından sonra, ilk uzun metrajlı film çalışması olan "Denize Hançer Düştü" ile, samimi ve içten bir çaba sergileyen Mustafa Altıoklar, dilerim ki, bundan sonraki çalışmalarında da aynı içtenlikle, derinliği ve sanatsal misyonu olan yapıtlar ortaya koyarak, sinema adına olumlu şeyler yapmak isteyen tüm gençlere iyi bir örnek teşkil eder...( YASEMIN MERSA Antrakt Sin. Derg. Aralık 1992)


FİLMİ İZLE 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder