DENİZE HANÇER DÜŞTÜ (1992)
Yönetmen: Dr. Mustafa
Altıoklar, Zühtü Erkan, Senaryo : Dr. Mustafa Altıoklar, Yasemin Altıoklar,
Görüntü Yönetmeni: Uğur İçbak, Müzik: Mete Sakpınar, Yapım: Negatif
Film/ Mustafa Altıoklar Sanat Yönetmeni: Yasemin Altıoklar, Şirin İsgit,
Mete Özgenciler, Kaan Can Bircan, Kurgu: Hilmi Güver,
Oyuncular : Yasemin Alkaya,
Nur Sürer, Yaman Olay, Zühtü Erkan, Meral Çetinkaya, Levent Can, Şoray Uzun,
Negehan Dilpak
Konu: Filmde, bir tiyatro oyununda
yolları kesişen iki kadının birbiriyle kurdukları ilişki anlatılır. Ünlü oyuncu
Deniz ile yönetmenlik yapan arkadaşı Payel bir tiyatro oyunu üzerine çalışır.
Oyunun provaları yapılırken bir oyuncunun kaza geçirdiği haberi gelir.
Provaların devam etmesi için yeni bir oyuncu aramaya başlarlar. Akşam eğlenmek
için bir bara giderler. Barda çalışan aynı zamanda oyunculuk yapan İpek isimli
bir kadınla tanışırlar. İpek’i oyunun provalarına çağırırlar ve oyunculuğunu
başarılı bulurlar. Bunun üzerine Deniz ile İpek her gün oyun üzerine çalışmaya
başlar. Bir gün oyun çıkışı Deniz, İpek’i evine davet eder. İki kadın arasında
başlayan bu arkadaşlık onları yakın bir ilişkiye sürükleyecektir. (Meltem İşler
Sevindi)
Ödül:
1993 Uluslararası
Ankara Film Festivali’nde “En İyi Umut Veren Yönetmen” ve Kültür
Bakanlığı “Sinema Başarı Ödülü"
NOT:
Mustafa Altıoklar’ın ilk sinema filmi.
& Film,
kısa süre sonra sahnelenecek olan bir oyunda başrol oynayan tiyatro sanatçısı
Deniz (Nur Sürer) ile, yakın dostu yönetmen Payel'le birlikte müdavimi
oldukları barda karşılaştığı ve oyundaki bir karaktere son derece uygun
buldukları İpek (Yasemin Alkaya) arasındaki ilişkiyi konu almaktadır.
Aralarında bir yakınlaşma doğan iki kadın, Deniz'in yeni evine taşınmasından
sonra, olayların gelişimi içinde, birlikte yaşamaya başlarlar. Ama, ilerleyen
ilişkileri, zamanla, iktidar mücadelesi ve ihanet olgusuyla yara almaya başlar.
Deniz'in eski eşi Ege ile İpek arasındaki cinsel ilişkiden sonra büyüyen
güvensizlik ve Deniz'in Bu 'ihaneti kabullenemeyişi, ilişkilerini bitirir.
Filmin konusu, festival süresince
"içli dışlı" olduğumuz lezbiyenlik motifi üzerine kuruludur. Sermaye
bahanesi ardına sığınıp, belki de asıl sorun olan yaratıcılığı göz ardı eden
pek çok Türk sinemacısı gibi, yönetmen Mustafa Altıoklar da, kendini bu
çıkmazdan kurtaramamıştır. Günün son modası olan lezbiyenliği ele alarak, bizi
bu dünyaya ortak etmeye çabalamıştır. Ne var ki, bu çaba, özellikle Atıf Yılmaz'ın
da içine düştüğü yanılgıdan pek farklılaşamamıştır. Bu yanılgı, kendilerini
erkeklerden soyutlayıp, farklı bir sevgi anlayışına yönelen kadınlara ve bu
ilişkiler üzerine kurulu dünyalarına derinlemesine bir yaklaşım
getirilememesinden kaynaklanmaktadır. Gerçek boyutuyla bakıldığında, asla
iktidar mücadelelerine izin vermeyen bu tür ilişkileri konu edinen bu
filmlerin, inada iktidar mücadelesi üzerinde durması, bilinçli izleyiciyi son
derece rahatsız etmektedir. Konunun ele alınış biçimi, bu iktidar mücadelesini
sık sık gündeme getirmekte, hatta öyle bir boyuta ulaşmakta ki, bu ilişkinin
toplum içindeki yeri tamamen göz ardı edilmektedir. Toplumsal bakış açısının
olmayışı, anlatım açısından büyük bir boşluk yaratmaktadır. Bu aşamada
söylenebilecek tek şey, toplumsal bakış açısının sadece Ege karakterinden
yansımaktan kurtarılıp, daha geniş bir yelpazeye oturtulmasının gerekliliği ve
yönetmenin, inandırıcılığa ulaşabilmesi için, bu ilişkiyi yaşayan insanların
dünyalarına ortaklık etmesiyle mümkün olabileceğidir.
Film süresince, olayın geçtiği
mekanlar, Deniz'in evi, sürekli gidilen bar ve hatta sokaklar bile, birdenbire
kendimizi Amerikan kozmopolitliği içinde, Manhattan'da hissetmemize neden
oluyor. Ve ister istemez, karakterlerinin isimleri değiştirilse ve İngilizce
çevrilse, Amerikan toplumundan bir kesit yansıtan bir film olabileceği akla
geliyor. Bu tavır, filmdeki karakterlerin, Türk toplumundan çok uzakta, adeta
düşsel kahramanlar olduğu izlenimini yaratıyor ki, toplum içinde bu insanların
rollerinin tartışılması da havada kalıyor.
Deniz ve İpek'in
soyutlanmışlıklarına rağmen, film, tartışma götürmez estetik mükemmellikteki
görüntüleri ile, izleyicileri çok etkilemektedir. çerçeveleme ve ışık kullanımındaki
başarı, haklı olarak, Antalya Film Festivali'nde "en iyi görüntü
yönetmeni" ödülünü Uğur İçbak'a kazandırmıştır. Oyunculuk adına ciddi ve
kayda değer çabalar taşıyan Nur Sürer ve Yasemin Alkaya da, filmin estetik
düzeyinin olumlu özellikler taşımasına katkıda bulunmaktadırlar.
Kısa metrajlı çalışmalarından sonra, ilk
uzun metrajlı film çalışması olan "Denize Hançer Düştü" ile, samimi
ve içten bir çaba sergileyen Mustafa Altıoklar, dilerim ki, bundan sonraki
çalışmalarında da aynı içtenlikle, derinliği ve sanatsal misyonu olan yapıtlar
ortaya koyarak, sinema adına olumlu şeyler yapmak isteyen tüm gençlere iyi bir
örnek teşkil eder...( YASEMIN MERSA Antrakt Sin. Derg. Aralık 1992)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder