DÖNERSEN ISLIK ÇAL (1992)
Yönetmen: Orhan Oğuz, Senaryo: Cemal Şan, Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz, Yapım: Uğur Film/Memduh Ün Müzik: Onay Oğuz, Senaryo Danışmanı: Nuray Oğuz, Kurgu: Nevzat Diişiaçık, Koordinatör: Kadri Yurdatap, Sanat Yönetmeni: Esra Avcı Tuncer, Sanat Yönetmeni yrd.: Atilla Türkantoz, Yardımcı Yönetmen: Cemal Şan, Yönetmen Yrd.: Uğur Ün, Makyöz ve Makyaj: Suzan Kardeş, 1. Kamera Asistanı: Cenap Cevahir, 2. kamera Asistanı: Yalçın Sayın, Prodüksiyon Amiri: Günay Girik, Işıkm Şefi: Süleyman Çekiç, Işık Grubu: Halil İbrahim Çekiç, Yavuz Özdemir, Set Amiri: Hüseyin Ünlü, Set Grubu: Alaaddin İzgün, Cem Erden, Seslendirme Yönetmeni: Ersin Sanver, Ses Yönetmen Yrd.: Berrna Terzierol, Ulaştırma: Ali Aras, Hikmet Çöl, Jenerik: Özkan Sevinç, Laboratuar: Yahya Öztürk, Mustafa Oruç, Ses Kayıt: Ercan Okan, Görsel Efekt ve miksaj: Erhan Aktaş, Negatif Montaj: Eyüp Yıldız, (Kültür Bakanlığı Katkılarıyla) Fono Film laboratuarında hazırlanmış ve seslendirilmiştir.
Oyuncular: Fikret Kuşkan
(Travesti), Mevlüt Demiryay (cüce), Menderes Samancılar (pezevenk), Derya
Alabora n(fahişe), Ferment Yönel (Madam Lana), Konuk Oyuncular: Memduh Ün
(bardaki adam), Orhan Elmas (öteki adam), Günay Girik (taksi şoförü), Cihan
Bıkmaz, (hizmetçi), Travestiyi dövenler: Murat Kurtuluş, Ali Sarıbaş, İlker
Balcı, Cüceyi Dövenler: Serdar Akar, Sencer Aydın, İbrahim Bender, Samim Meriç
(cücenin babası), Sırrı Elitaş (bardaki doğulu), Enver Dönmez (bardaki ikinci
doğulu), Ali Zebil (Ajans sahibi), Alaaddin İzgün (ajans sahibi yrd.), Fuat
Onan (türkücü), Cafer Atalay (2. cüce), Cahit Akat (Ajanstaki travesti), Adnan
Türe (bıçaklanan adam), Halil Ece (bıçaklayan adam), Yüksel Yılmaz (1. polis),
Günay Kayar (2. polis), Asiye Murtaza (cüce kadın), Yıldız Balıkçıoğlu (genç
fahişe), Emel Uludağ (yaşlı fahişe), Olcay Çilenti (artist adayı),
Konu: Beyoğlu'nun arka sokaklarında
barmenlik yaparak yaşamını sürdüren bir cüceyle, fahişelik yapan bir travestinin
dramatik öyküsü. Toplumun dışladığı bu iki marijinal tipin tanışması karanlık
ve pis sokakların birinde gerçekleşir. Cüce (Mevlüt Demiryay), iş çıkışı evine
dönerken, sokak serserilerinin saldırdığı ve gerçek bir kadın sandığı
travestinin (Fikret Kuşkan) hayatını kurtarır. Gerçekte onu kurtaran, cücenin,
o tehlikeli sokaklarda ve gecenin karanlığında kendisini korumak için boynunda
taşıdığı düdüktür. Düdük' seslerini duyan serseriler kaçıştıktan sonra,
travestiyi evine alır. Ne var ki, evinde misafir ettiği "kadın"ın
aslında bir erkek olduğunu anlayınca büyük bir şaşkınlık geçirir. Ama, yaşamını
tek başına, yalnızlığını ise balkonundaki köpekleri ve boynundaki düdüğüyle
paylaşarak sürdüren cüce ile, başlangıçta iğrendiği, nefret ettiği travestinin
arasında duygusal bir dostluk gelişecektir. Ve bu güzel dostluk ; ne acıdır ki,
o çirkin dünyanın sonunda onları birbirlerinden ayırana dek sürecektir...
ÖDÜL:
SİYAD (Sinema Yazarları Derneği) 1993
seçimlerinde;
►Derya
Alabora "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu",
7.
Adana Altın Koza Film Festivali'nde (1993)
►Mevüt
Demiryay" Jüri Özel Ödülü",
Çağdaş
Sinema Oyuncuları Derneği) ÇASOD (1993) seçiminde
►Fikret
Kuşkan En İyi Erkek Oyuncu",
Kültür Bakanlığı Sinema
Başarı Ödülü" (1993).
&
Aşağı yukarı her senaryoyla ödül kazanan Cemal Şan, kağıt üzerinde bile belirli
görselliğe sahip, yönetmene büyük fırsatlar tanıyan bir iş çıkarmış. Orhan Oğuz
da, "Herşeye Rağmen"den sonra bir kez daha, insanların küçük
dünyalarına nüfuz edebilmekteki başarısını sergiliyor. "Gizli Yüz "ün
başarısında küçümsenemeyecek bir paya sahip olan Fikret Kuşkan da travesti rolüyle
bir oyuncu olarak sağlam tekniği ile yeteneğini ortaya koyuyor. Filmin sürprizi
ise rolünde Mevlüt Demiryay'ın oyunu. (Mehmet Açar, Nokta d., 21 Şubat 1993)
& Marjinal
kişi ve yaşamlara el atmak da "modern" olmanın, "güncelliği
izlemenin", giderek başarılı olmanın koşullarından biri sayılır oldu» Ama
o denli kolay mı? Dönersen Islık Çal'ı izlerken hüzün içinde bunları
düşündük. Beyoğlu, Beyoğlu'nun gece hayatı, Caddei Kebir'in yanı başında
uzanan, çoğumuz için en azından geceleri "girilmez" olan yan
sokaklarda yaşanan bir dram,.. O yaşamın kıyısına itilmiş küçük insanlar,
yosmalar, pezevenkler, dönmeler, oğlanlar, "hayat kadınları", küçük
hırsızlar, söğüşçüler, üç kâğıtçılar, uyuşturucu tutkunları. Ve başkaları. Ne
zengin bir malzeme, ne yoğun bir esin kaynağı, değil mi? Bu yoğunluktan sanatçı
süzgeçleriyle gerekli besini alabilmek, zaten kendiliğinden dramatik ve
"pitoresk" olanı, bir sanat eserinin kendine özgü kalıplarına
dökebilmek koşuluyla,,.
Dönersen
Islık Çal, ne yazık ki bunu yapamıyor. Kişilerin ve çevrenin hazır
çekiciliğiyle yetinmek durumunda kalıyor. Çokluk gece veya sabaha karşı
çekilmiş "kadınsız Beyoğlu" görüntülerine, arka sokaklarda her an
olabilecek dramlara, işlenebilecek cinayetlere, hiç düzeyindeki insan
yaşamlarına sığınıyor. Ön planda ise bir cüceyle bir dönemin ilişkilerinin,
seyirciyi tavlamak için yeterli olacağı varsayımına,,,
Ancak perdeden zekâ ve duyarlılık ürünü hiçbir şey geçmiyor. Ne gerçek bir sinemasal değer içeren tek bir sahne, ne bir cüce ile bir travestiden beklenebilecek olanın dışında tek bir çarpıcı, farklı, değişik konuşma... Oldukça ahlaklı ve ahlakçı, Beyoğlu'nda bir dönme keşfedince pek şaşıran bir cüce ile ağzını her açtığında en klasik "ibne jargonu" boşaltan bir dönme, bu filmi, kişileri ölçüsünde marjinal kılmakta son derece yetersiz kalıyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder