FİKRET BEY (2007)
Yönetmen: Selma Köksal Senaryo:
Selma Köksal , Necla Algan, Görüntü Yönetmeni: Mustafa Kuşçu, Müzik:
Süleyman Alnıtemiz Yapım: Oyuncular Film Yapım Kamera: Sedat
Koçak, Kamera Asistanı: Ali Aslan, Kurgu ve Yönetmen Yardımcısı: Ulaş
Cihan Şimşek, Kamera: Sedat Koçak, Yapım Sorumlusu: Ali Arslan,
Aktuel Se ve Miksaj: Tayfun Çolakoğlu, Renk Düzenleme: Okan Sönmez,
Ses: Conker Kökten, Sanat Grubu: Selma Köksal, Fuat Onan, Musytafa
Kuşçu, Berna Sarıtaş, Kostüm Tasarım: Berna Sarıtaş, Reji Asistanı: Tülay
Karacaörenli, Kurgu Asistanı: Mark Marnikoviç, Kamera Asistanı: İlke
Direk, Işık Şefi: Serdar Şentürk, Işık 1. Asistanı: Ceyhan Parlak,
Işık 2. asistan: Hakan Gökmen, Set Amiri: Selahattin Geçgel, Set
Ekibi: Taşkın Geçgel, Ömer Karakiriş,
Oyuncular: Erol
Keskin (Fikret Bey), Fuat Önen (Bekçi Mehmet), Gökçe Algan (Zeynep), Metin
Arslan (Mühendis Kemal), Deniz Sevinç İşçi), İncinaz Yanan (Çocuk)
Konu:
Fikret Bey, iflas ederek işini kaybetmiş, oğlu 12 Eylül karanlığıyla siyasi
sürgünde olan yaşlı bir adamdır. Film, bu yaşlı adamın işyerinde geçirdiği son
günlerinden birini anlatır. Fikret Bey, bu özelliksiz gün süresince sıradan bir
akış içinde debelenirken yaşamının anlamı üzerine düşünür, insanlarla sohbet
eder, onlara deneyimlerini anlatır. Beş yıldır görmediği oğluyla zihninde
konuşur, onu hatırlar. Otuz yıldır yanında çalışan fedakâr, dürüst bekçisi
Mehmet’le baş başadır. Fikret Bey ve Mehmet’in yaşadığı bu donmuş zamanın
tanıklığına çağrılırız biz de. Deneyimli tiyatro yönetmeni Selma Köksal’ın bu
ilk uzun metrajlı filmi, bir bitiş, tükeniş öyküsü üzerinden Türkiye’de
ekonomik ve etik değerlerin erozyonunu anlatıyor.
# Selma Köksal'ın
yönettiği, senaryosunu Necla Algan ile birlikte yazdığı ilk uzun metrajlı filmi
"Fikret Bey" 9 Kasım'da vizyona giriyor. Boğaziçi Üniversitesi idari
Bilimler Fakültesi'nden mezun olan Köksal, aynı zamanda İstanbul Üniversitesi
Devlet Konservatuarı'nda tiyatro eğitimi almış, Marmara Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi Sinema bölümünde yüksek lisans ve sanatta yeterliliğini
tamamlamış. Oyunculuğunun yanı sıra yönettiği tiyatro oyunlarıyla ödüller alan,
kısa film çalışmalarıyla yurtiçi ve yurtdışı festivallere katılan yönetmenin bu
ilk uzun filmi, yönetmenin Türkiye'nin ilk kazan fabrikasını kuran sanayici
babası İlyas Köksal'ın gerçek yaşam öyküsünden yola çıkılarak oluşturulmuş
kurmaca bir hikayeye dayanıyor. Filmde gençliğinde önemli bir atılım yaparak yerli
üretime katkıda bulunmuş olan, ancak seksen sonrası kapitalist üretim tarzına
yenik düşerek iflas eden Fikret Bey'in yaşamının son döneminden bir kesit
aktarılırken, Türkiye'nin Cumhuriyet'ten 12 Eylül sonrasına dek uzanan
panoraması çiziliyor.
Saatli maarif takvimi 13 Ekim 1988'i
gösterirken Fikret Bey'in yaşamının kalan günlerinden biri daha alışılmış
temposuyla, fabrikada geçmektedir. Fikret Bey'in köpeği Prenses'in belediye
görevlilerince öldürülmesiyle başlayan günde, darbe sonrası yurtdışına sürgün
edilen oğula duyulan özlem, bekçi Mehmet ve vefakar mühendis ile paylaşılan
sohbetler, üniversite öğrencisi kızı Zeynep'in ziyareti ve elbette ki ömrünü
verdiği işini sonuna dek yaşatma umudu ve hırsı art arda sıralanır.
Filmin dikkat çekici özelliği kuşkusuz ki
düşük bütçeyle kotarılmış olması. Filmin düşük bütçeli olması, tek mekanda dar
oyuncu kadrosuyla çekilmesini ve çoğunlukla mekanın özelliklerini sonuna dek
kullanarak görsel bir dil yaratma çabasını beraberinde getirmiş.
Mekan seçimi ve kullanımındaki özen,
Fikret Bey karakterini canlandıran Erol Keskin'in ve bekçi Mehmet'i canlandıran
Fuat Onan'ın oyunculukları ve müzik seçimi kuşkusuz ki filmin başarılı
unsurları. Öte yandan oyunculuktan, diyaloglardan ve yer yer tek mekanda
çalışmanın getirdiği kısıtlamalardan kaynaklanan tiyatrovari atmosfer, filmin
tam bir sinema tadında ilerlemesine engel oluyor.
Son olarak sağlam bir hikaye üzerine
kurulan, kısıtlı olanaklara rağmen samimiyetle, imece usulüyle çevrilen bu
yapımın yaşadığı ilginç vaka ise Antalya ve İstanbul Film Festivalleri'nin kim
oldukları açıklanmayan ön jürilerinin elemesinden geçememiş ve bu festivallerin
yarışmalı bölümlerine kabul edilmemiş olması. Aynı şeffaf olmayan ön jüriden
geçemeyen" Ara" filminin yönetmeni Ümit Ünal'ın başlattığı ve Ali
Özgentürk'ün de desteğiyle devam eden tartışmaya böylece Selma Köksal da
katılmış. Bu festivallerin tam olarak neden düzenlendiği ve Türk sinemasına
gerçekten destek olmaya çalışıp çalışmadıkları konusu gitgide aklımıza
takılırken Köksal şu soruları soruyor: "Festivallerin amacı nedir? Ünlüler
getirme yarışında birinci olmak mı? Sadece sinema endüstrisinin gelişimine
basamak olmak mı? Yoksa bağımsız sinemanın, özgün ve özgür Türk sinemasının
gelişimini destekleme adına her türlü renge yer vermek mi?" Cevap bekleyen
bu sorular ise başka bir yazının konusu. (Ala Sivas)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder