NEREDESİN FİRUZE (2004)
Yönetmen: Ezel Akay Senaryo:
Levent Kazak, Özgün Hikaye: Özcan Deniz, Görüntü Yönetmeni: Hayk
Kırakosyan, Müzik: Sunay Özgür, Ender Akay, Yapım: IFR/Yonca
Ertürk Cınıklıgil, Ezel Akay Kurgu: Mustafa Preşeva, Sanat Yönetmeni:
Hakan Yarkın, Yönetmen Yardımcısı: Iraz Uzun Sanders, 1. Yönetmen
Yardımcısı: Mehtap Köroğlu, Dekor Tasarım: Ahmet Özlemiş, Yapım
Ekibi: Ezel Akay, Ufuk Ahıska, Ziya Öner, Kamera Asistanı: Özgür
Gür, Post Prodüksiyon Sorumlusu: Murat Şenyüz, Işık Şefi: Ali
Salim Yaşar, Kostüm: Naz Erayda, Çağla Köseoğulları, Sanat Ekibi: Ahmet
Vahapoğlu, Makyaj Asistanı: Gila Benezra, Ses Tasarım: Ender
Akay, Alper Tunga Demirel, Ses Teknisyeni: Hasan Baran, Cast
Sorumlusu: Harika Uygur, Set Amiri: Adnan Aydın, Prodüksiyon
Amiri: Seyhan Kaya, Prodüksiyon Asistanı: Cenk Basmaz,
Diğer Oyunculardan: Altay Özbek
(Ender), Koray Şahinbaş (İbrahim'in 2. Ayısı), Burhan Kocataş (İbrahim'in 1.
Ayısı), Ayberk Pekcan (Pislik 1), Mustafa Üstündağ (Pislik 2), Faruk Karaçay
(Stüdyo Sahibi), Murat Akkoyunlu (Tatu),
&
Piyasaya sürdükleri başarısız kasetler sonucu borç batağına saplanan, istanbul
Plakçılar Çarşısı'nda borçlanmadıkları kimse kalmayan iki yapımcı Hayri ve
Orhan'ın tek umutlan Almanya'da yaşayan ve telefonda şarkı söylettiklerinde
sesini çok beğendikleri Ferhat'tır, istanbul'a gelen genç şarkıcıyı hemen
stüdyoya sokarlar ancak kaset borçlar yüzünden basılamaz. Aniden ortaya çıkan
zengin ve gizemli bir kadın, Ferhat'a yatırım yapmak istediğini söyler. Kara
bulutlar dağılır, herkes pembe hayaller kurmaya başlar.
Sinemamızdaki klasik şarkıcı öykülerinden ve şarkılıtürkülü
filmlerden, yani "Şark Bülbülü"nden "Şarkıcı"ya,
"Muhsin Bey"den "Abuzer Kadayıfa açılan yelpazede yer alan
onlarca örnekten temel farkı, klasik deyimle 'anlatımında' yatıyor
"Neredesin Firuze"nin. Levent Kazak'ın dört dörtlük senaryosundan
hareket eden Ezel Akay, çok belli ki başlangıçta büyük bir riski göze almış,
görsel kültürümüze yabancı olmakla birlikte Emir Kusturica benzeri sinema
vadeden bir anlatımı seçmiş ama sonuç hiç abartmadan söyleyecek olursak,
mükemmelden biraz daha iyi! Bizzat yönetmeni Ezel 'Ezop' Akay'm vurguladığı
gibi, "Bir sirk, oyunculuk sirki"ne karşılık gelen "Neredesin
Firuze", sinemamızda çok az karşılaştığımız bu atmosferi kuruyor gerçekten
de. Alabildiğine kalabalık oyuncu kadrosu içinde elbette ki piramidal bir
dağılım sözkonusu; belki yüreği ağza getiren türden heyecan duygusunun da
eksikliğinden dem vurulabilir ama tüm karakter ve tiplemelerin ekonomik
kullanımından geniş başoyuncu topluluğuna ve bir çırpıda kolayca sayılmayacak
yan oyuncu kadrosuna, kostümlerinden müziklerine, oyunculuklarından temposuna,
neşesinden hüznüne kadar, seyircide, her şeyin bir sirk çadırı altında olup
bittiği duygusu uyandırıyor. Eh, neresinden bakılsa, filme konu olan olayların
geçtiği Unkapanı müzik piyasası da içerdiği her şeyle, bir sirkten hiç de
farksız değil gerçekte.
Başarı peşinde koşup, uzun süre kumun
altında yattıktan sonra birden 'çarpan' balıklar gibi 'malı vurmaya' çalışan
bir grup kafadarın dokuz gün boyunca gelişen serüvenlerini, birbirlerine dokuz
şarkı ve şarkıcıyla bağlanan bölümler içinde seyrettiğimiz "Neredesin
Firuze", özellikle Haluk Bilginer'in yazdığı Ya Evde Yoksan şarkısı ve
danslarıyla kültleşen, çok eğlenceli, tüm oyuncuların alkışlanacak düzeyde
performans gösterdiği, hiç sıkılmadan tekrar tekrar seyredilebilecek bir film.
(T.A.) Sinema En İyi 100 Film
Konu: Hayri ve Orhan piyasaya sürdükleri başarısız kasetler sonucu
borç batağında olan iki müzik yapımcısıdır. İstanbul Plakçılar Çarşısında
borçlu olmadıkları kimse kalmadığı gibi, kaldıkları salaş otelden bile atılmak
üzeredirler. Hayri sorumsuz ve çapkın gece hayatı sebebiyle karısı tarafından
eve alınmamaktadır. Yıldız adayı Melih'e yaptıkları kasetler satmayınca Melih
de şarkıcı olan sevgilisi ile memleketine geri dönme kararı almıştır. Zaten bu
ilişkiden dolayı mimlenen Melih'in gazinocular kralı olan Tayyar tarafından
sahneye çıkması da engellenmektedir. Hayri ve Orhan bunun üzerine Ahmet isimli
saf, hevesli ve "tenorların kralı" olduğunu iddia eden bir genç ile
şanslarını denemeye karar verirler. Fakat işler umdukları gibi gitmez ve Ahmet
çaldırdığı altyapıyı söylemeyi beceremeyince son darbeyi de yemiş olurlar.
Alacaklılar, hacze gelen avukatlar, vadesi gelen çek ve senetler karşısında
bunalan Hayri ve Orhan, Sansar isimli menajerin "genç yetenek" diye
lanse ettiği, o sıralar Almanya'da yaşayan Ferhat ile irtibata geçerler.
Telefonda şarkı söylettikleri Ferhat'ın sesini çok beğenirler ve acil bir eylem
planı oluştururlar: Ferhat gelecek, altyapıyı söyleyecek, kasetten gelen
paralarla borçlar ödenecek ve düze çıkılacaktır.
Şarkıcı olmak düşüncesine saplantılı bir
şekilde bağlı olan Ferhat, Hayri'nin kaset teklifini düşünmeden kabul eder,
eşyalarını toplar ve soluğu İstanbul'da alır. Ferhat'ın Almanya'dan gelirken
getirdiği bir miktar parayla gazeteye ilan verilir ve afişler basılır ama kaset
hala basılamamıştır. Tam bu sırada Hayri ve Orhan'ın arkadaşı olan, set işçisi
Seyfi'nin girişimiyle Ferhat'ın televizyondan canlı yayınlanan bir programa
katılması ayarlanır. Ferhat televizyon çekimleri sırasında, Melek'i görür ve
duyguları daha da yoğunlaşır. Canlı yayında söylediği şarkıyla da hem
stüdyodakileri, hem de ekran başındakileri büyüler.
Ertesi gün ofise Firuze isimli
gizemli, kararlı ve zengin bir kadın gelir. Ferhat'ı televizyonda seyretmiş ve
çok beğenmiştir. Parası olduğunu ve Ferhat'a yatırım yapmak istediğini söyler.
Ama her şeyden önce "imaj"larını değiştirmeleri gerekmektedir: Yeni
bir ofis, şık kıyafetler, yaşayacakları güzel bir villa… Banka, emlakçı, butik
gibi yerlerle kısa görüşmeler yapar, çeşitli talimatlar verir ve tekrar
görüşmek üzere ayrılır.
Birdenbire
kara bulutlar dağılmış, istedikleri fırsat ayaklarına gelmiştir. Firuze
ayrıldıktan sonra herkes hayaller kurar. Artık amaç sadece kaseti çıkarmak
değil, köşeyi dönmek ve hayatları boyunca düşledikleri şeyleri
gerçekleştirmektir. Bu heyecanla tekrar kollar sıvanır ve çalışmaya başlanır.
Sonra Firuze ile bir araya gelinir
ve yeniliklerden bahsedilir, geleceğe dair projeler konuşulur, umutlar
tazelenir. Buluşmanın sonunda Firuze bazı şahsi işleri dolayısıyla yurt dışında
olacağını söyler, ancak konuştukları şekilde çalışmaya devam etmelerini
tembihler. Ertesi gün alacaklıları kaldıkları oteli bastığında imdatlarına
yetişen yine Firuze olur. Ödeme sözleri verilir, Firuze ve Ferhat romantik
anlar yaşarlar. Fakat Firuze yine ortadan kaybolmuştur. Kendilerinde Firuze'ye
ait herhangi bir telefon numarası olmadığından, yanlarındayken konuştuğu
bankaya ve butiğe giderek Firuze'ye ulaşmaya çalışırlar. Ancak banka ve
butiktekiler böyle bir şahsı tanımadıklarını söylerler.
Birden tüm hayalleri yıkılan Hayri Orhan
ve Ferhat başladıkları yere tekrar dönmüş olurlar: Kaset hala çıkmamıştır,
borçlar olduğu gibi durmaktadır. Ferhat hala Melek ile konuşmayı başaramamış,
Firuze de ortadan kaybolmuştur.
Birlikte gazinocular kralı
Tayyar'ın evine giderek iş istemeye karar verirler. Tayyar hem Ferhat'ın sesini
beğendiğinden, hem de durumlarına acıdığından oğlunun düğününde bir program
yapmalarına razı olur. Düğünde Ferhat dışında herkesin keyfi yerindedir. Çünkü
bu Melek'in düğünüdür ve Ferhat sevdiği kızın başkasıyla evlenmesini
kabullenememektedir. Sahneye Melih'i de çıkarır, şarkısını söyler. Bu sırada
paralarını almaya giden Hayri ve Orhan paranın alacaklılar tarafından
paylaşıldığını görünce bir kez daha yıkılırlar. Bunu gören Tayyar çıldırır ve
sahne yasağı koyduğu Melih'i sahneden zorla indirmek için harekete geçer.
Ortalık karışır, arbede, itiş kakış içinde hepsi kapı dışarı edilirler.
Ferhat,
daha önceden Firuze'nin bahsettiği emlakçıya gider. Firuze'nin yaşadığı yeri
bulur. Firuze'yle ilgili gerçeği öğrenir ve yıkılır. Ümitler tükenmiş,
yapılacak bir şey kalmamıştır. Toplu olarak intihar etmeye karar verirler.
“www.lokomotifkamera.com”
& Bu tür bir fılme ya katılırsınız ya da dışında
kalırsınız. Ya filmin mizah anlayışıyla, hayata bakışıyla, espri düzeyiyle uyum
sağlarsınız ya da mesafeli kalırsınız. Ben bu dediklerimin hepsinde filme, onun
mizahına, mantığına ve estetiğine katıldım. Dolayısıyla, çok hoş bir 'iki saat'
geçirdiğimi söylemeli ve görüşlerimi genelde paylaşanlara bu filmi 'hararetle
tavsiye etmeliyim'.
Türkiye ve çağdaş (pop) kültürümüz için
çok önemli bir alana, İMÇ çevresinde dönen müzikkaset piyasasına, bu piyasanın
her gün yeni birkaçını lanse etmeye çalıştığı, genelde Doğu kökenli, kimi zaman
da 'Alamancı' şarkıcıtürkücülere ve onlardan biri olan Ferhat Can'ın hikayesine
değinen bir film bu ... Ama bu aslında Muhsin Beyveya Abuzer Kadayıftan farklı
olarak, bir yükselme hikayesi değil. Daha çok, Ferhat'ın odak noktasında olduğu
bir kalabalık insan ilişkileri panoraması.
Bu insanlardan dördü,
Plakçılar Çarşısı'nın kaşarlanmış, her türlü numaraya hazır, ama yine de son
derece sevimli adamları: yapımcı Hayri, Hayri'nin iş ortağı, has adamı ve
ellerindeki tek yıldız adayı Melih. İşler iyice sarpa sarıp son umutları olan
'tenor Ahmet' de çuvallayınca, dört kafadar son çare olarak dört elle Ferhat'a
sarılırlar. Ama para sorunlarını yenemezler. Derken ortaya birden bir 'melek'
çıkar ve hepsinin imdadına yetişir.
Bu,
hep beyazlar giyen, hep gülümseyen ve iyimserlik dağıtan gizemli bir kadındır.
Ve adı Firuze'dir. Firuze onlara bol bol vaatte bulunur, Ferhat'ı koruyucu
kanatları altına alır. Ama bu, klasik anlamda 'genç şarkıcı adayına kancayı
takmış sosyete dilberi' öyküsü değildir. Hatta böyle bir hikayeyle hiç ilişkisi
yoktur.
Hikaye
ilerledikçe, biryandan Firuze'nin gerçek kimliği ortaya çıkacak, öte yandan
Plakçılar Çarşısı, gece kulüpleri, lüks oteller, içki sofraları ve ışıl ışıl
bir İstanbul dekoru önünde insan karakterleri bir çiçek gibi yaprak yaprak
açılacaktır.
Neredesin Firuze?, öncelikle,
yer yer absürd, her zaman kıpır kıpır, kimi zaman şarkı, türkü ve koreografiye
dayalı 'müzikal' havasındaki taze bir mizahtan büyük destek alıyor. İkinci
olarak, filmin görsel yanı, dekorları, giysileri ve özellikle renkleriyle çok
başarılı. Gökkuşağının tüm renklerini üzerinde taşıyan ve abartılı
mücevherlerle don anmış kahramanlarımız, renk kullanımını bile başlı başına bir
taşlama öğesi haline getirebilen bir sanat yönetmeninin başarılı ürünleri.
Filmin bir başka özelliği, arabesk veya
Türk pop müziğiyle hem mesafeli durup dalgasını geçerken, hem de bu müzi
kaliteli yeni veya klasik ürünlerini çok iyi kullanması. Filmin ses bandı hemen
alıp dinleme isteği veriyor. Birkaç yeni ve de çok iyi Özcan Deniz şarkısının
yanı sıra, Müslüm Baba'dan bir Bülent Ortaçgil şarkısı ya da ya da Zeki Müren
klasiği "İnleyen Nağmeler"in Erol Büyükburç yorumu gibi sürprizler de
var.
Ve en önemli öğelerden biri
oyuncular. Hepsine bayıldım. O çılgın beşli, hadi adlarıını yazalım, Haluk
Bilginer, Özcan Deniz, Cem Özer, Ruhi Sarı ve Ragıp Savaş mükemmel bir uyum
sağlıyor. Demet Akbağ, bir düş gibi gelip geçen gizemli kadında olağanüstü. Ama
tüm yan ve de konuk oyunculuklar da çok iyi. Böylece Ata Demirer'in Bülent
Ersoy taklidinden Hamdi Alkan'ın 'ilahi şarkıcısı adayı'na kadar herkes kendine
düşeni yapıp gidiyor.
İlk sinema filminde Ezel Akay
çok iyi bir ritm ve kıvrak bir mizah tutturmuş. En sevdiğim yanlarından biri,
sahneleri tam kıvamında tutması, biriki yer dışında uzatmaması. Böylece örneğin
düğündeki 'pasta sahnesi' alabildiğine uzatılabilecekken, tam yerinde
kesiliyor. Tüm final bölümü ise sanki Eşkıya'yı hatırlatan düzeyli bir
duygusallık içeriyor. Popüler Türk filmlerine ve genelde popüler kültüre ciddi
bir itirazınız yoksa, bu güzel gülme fırsatını kesinlikle kaçırmayın.
&Türk
sineması, bu sezona ait ağır toplarını sahaya sürmeye devam ediyor. Serinin bu
haftaki ayağında 'Neredesin Firuze' var; diğerleri kadar kâğıt üzerindeki
ağırlığının, zihinlerde ve yüreklerde de benzer etkiler yapıp yapmayacağı
konusunda bizleri meraka sürükleyen bir başka proje yani... Film, Plakçılar
Çarşısı'nın batakçı yapımcılarının hikâyesi etrafında biçimleniyor. Sistemin
çarklarında ayakta kalmak için çabalayan, öte yandan sirkülasyondan da pay
kapabilmek için her türlü seçeneğe, doğru ya da yanlış balıklama dalan tatlı
sahtekârlar... Öte yandan, vasıflarına rağmen hak ettiği yere gelememiş ama tek
bir fırsatla aradığını bulacağına inanan yetenekler... Hem Hollywood'da, hem de
Yeşilçam'da defalarca izlediğimiz bir hikâye formatı. Üstelik bizim cephede, en
iyi örneğini Yavuz Turgul'un 'Muhsin Bey'iyle bulmuş bir tema... Yönetmen Ezel
Akay, senaristi Levent Kazak'la birlikte, bu formülü bir adım daha öteye
götürmüşler ve hikâyeye, küçük bir esrar ekleyerek, yeni bir film yaratmışlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder