Powered By Blogger

19 Aralık 2022 Pazartesi

 

 

METROPOL KABUSU (2003) 


Senaryo ve Yönetmen: Ümit Cin Güven, Görüntü Yönetmeni: Bahadır Eren, Müzik: M. Kaan Ergün, Yapım: MGD Filmcilik Ümit Cin Güven, Murat Baran Kameraman: Vedat Aydın, Kurgu: Yakup Baysal, Sanat Yönetmeni: Halil Küreş, Yardımcı Yönetmen: Selin Kılıçarslan, Prodüksiyon Amiri: Güler Baybora, Yapım Sorumlusu: Murat Baran, Genel Koordinatör: Mesut Gülveren,

Oyuncular: Mine Çayıroğlu, Timur Ölkebaş, Murat Baran, Mustafa Uzunyılmaz, Hasan Mullaoğlu, Ayla Algan, Halil İbrahim Kuzucu, Murat Bayar, Aynur Diz, Mesut Gülveren, Banu Çiçek, Halil Küreş, Aziz İzzet, Döndü Deniz Yılmaz, Begüm Solmaz, Özlem Durmaz, Mustafa Üstündağ, Mesut Gülveren,

Konu: Mazlum, Eşkıya ve Şahin fakirlik içinde büyüyen ve yolları Kapkaççılıkla kesisen 3 arkadaştır. Çocuk yuvasında büyüyen Eşkıya'nın ailesi yoktur. Doğu'dan göç ederek İstanbul'a gelen Mazlum, babasını kaybetmiştir. Ailesini geçindirmek için hırsızlık yapan Mazlum, Kapkaççı çetesinin başı ve babasının hapisteyken yardım ettiği Şahin'le tanışır. Şahin'in babası kendisini aldattığı İçin karısını öldürmüştür. Annesini kaybeden Şahin, babasını da cezaevinde bırakmıştır. Annesi hasta olan Mazlum, onun iyileşmesini ister. Şahin de ona kol kanat gerer.

 ÖDÜL:

14. Orhan Arıburnu Ödülleri

►En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu “Hasan Mullaoğlu”

 &Sır Çocukları filmiyle sinemaya adım atan Ümit Cin Güven, bu kez tek başına yazıp yönettiği filmle, yine toplumun alt kesimlerinde yaşananlara, 'itilmişlerin' dünyasına eğiliyor. Ve de, gerçekten metropollerde bir kabus haline gelen kapkaççı çocukların dünyasına bizi götürüyor. Özellikle bir küçük gurubun beyni olan Şahin ve doğudan yeni göç etmiş bir ailenin çaresiz kalmış saf çocuğu olan Mazlum... Bu ikisi başta bir avuç kıstırılmış genç adamın, bu yolla büyük kentte yaşam mücadelesi verme çabaları

... 80 dakikalık küçük bir film olan Metropol Kabusu'nun iyi yanları var, eksik yanları var. Önce kendimce eksikleri sayayım. Konusuna temiz ve ödünsüz bir yaklaşımı gerçekleştirmekle birlikte, film çokluk yeterince vurucu olamıyor. O kapkaç sahneleri birbirine çok benziyor ve fazla mizansen kokuyor. Bu alt sınıf insanları, bu sokak çocukları, üstelik hiç küfretmiyor ve aşırı düzgün konuşuyorlar. Çok daha üst toplumsal sınıf gençlerini anlatan Okul'daki küfür düzeyine bakınca, bu tavır daha göze batıyor. Elbette Okul'daki küfürler de aşırı, hatta özenti olarak görülebilir. Ama bu film de tam zıt uçta bir örnek! ...

Öte yandan, Mine Çayıroğlu çok iyi oynamış olsa da, o uyuşturucu kuryesi silahlı genç ve güzel kız figürü bana biraz düşsel gözüktü. Sanki Kill Bill'den fırlamış bir Uma Thurman'ın alaturka çeşitlemesi!... Filmin genel gerçekliği içinde sırıtan bir motif ...

Buna karşılık, oyuncular iyi seçilmiş, iyi yönetilmiş. Karşımıza bir düşler İstanbul'u getiren görüntü çalışmasını ve iddiasız, sade, ama filme çok iyi uyan müziği de çok beğendim. Ümit Cin Güven, anlaşılan bildiği bu çevreyi anlatmaya devam edecek. Bu yanına saygı duyuyorum. Ondan elbette bir Türk Tarantino'su olma hevesi de beklemiyorum. Ama yine de sinemasına biraz daha şiddet, enerji ve deyim yerindeyse 'edepsizlik' gerekiyor. “Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 120”


FİLMİ İZLE 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder