ANKA KUŞU (2004)
Senaryo ve
Yönetmen: Mesut
Uçakan, Görüntü Yönetmeni: Mehmet Gün, Müzik: Serkan Akgün, Yapım:
Sinema Ajans Sanat Yönetmeni: Çiğdem Altınada, Tonmaister: Mert
Subaşıoğlu, Sesli Çekim Sorumlusu: Mevlüt Ünal, Işık Operatörü: Hasan
Ali Şahin, Kurgu: Taki Akbulut, Erdinç Dinçer, Yapım Danışmanı: Mehmet
Gün, Yapım Koordinatörü: Necati Mesut Özen, Yapım Danışmanı: Hüseyin
Öztürk,
Oyuncular: Yalçın Dümer
(Selman), Ceren Öztürk (Merve), Kenan Bal (Abdi Bey), Kaan Girgin (Musa),
Mahmut Hekimoğlu (Cemal Bey), Fatih Hürkan (Ayhan), Gafur Uzuner (Dilsiz
Osman), Rahmi Dilligil Emin Efendi), H. Cansu Şahin (Zeynep), Aysun Güven
(İclal), Kazım Eryüksel, Ünsal Emre, Esrin Özgüler, Turan Turgut, Talha Er,
Gökçe Bozbağ, Oktay Korunan,
Konu: Senaryo, idealist bir film
yönetmeni olan Selman’ın gerçek aşka ve aşkın gerçeğine ulaşma çabası üzerine
kuruludur. Hayatın arka planına bir ışık tutma iddiasındadır. Selman, filmde
içindeki ve dışındaki haksızlıklara, kuşatılmışlıklara başkaldıran çağdaş bir
kahraman olarak yer alır.
Selman, bir taraftan
kendisiyle savaşma pahasına içindeki çarpıklıkları sorgular, ölümsüzlük sırrını
arar, “imkansız”ı aşmaya çalışır; diğer taraftan da çağdaş “Bolu beyleriyle”
savaşma pahasına darbeler üzerine film çeker, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerini,
toplumdaki başörtüsü sorununu gündeme taşır.
Öykü, 12
Eylül öncesi Türkiye’nin ekonomik ve siyasal renklerini yansıtan bir Anadolu
yöresi olan, Köroğlu’nun yaşadığı Bolu ve Göynük’te başlar, İstanbul’da biter.
Küçükken bu kasabada ulusal kültürünün yaşatıldığı, saf temiz bir dergah
cemaati içinde yetişen Selman, zamanla bu cemaate ters düşer. Yönetmen olma
tutkusu içindedir. Sevdiği kızın peşinden kasabayı terk eder, İstanbul’a gelir.
Kendi kültürüne yabancılaşmış bir ortama sürüklenir. Ancak, kendini büyük
maceraların önüne atmıştır: Yıllar önce izini kaybettiği sevgilisini ve 12
Eylül darbe öncesi evinden alınıp götürülen yıllardır haber alamadığı babasını
nasıl bulacak, içinde büyük bir anafora dönüşen ölümsüzlük arayışlarını nasıl
dindirecektir?
& Ölümsüzlük
sırrını elde etmek isteyen Anka Kuşları, sır dağıtıcısı olan Bilge'ye ulaşmak
üzere Kaf Dağı'na doğru yola çıkarlar. Derin vadileri geçmeleri gerekmektedir.
Ancak, içlerinden bazıları O
Yüce Bilge'ye ulaşabilir. Ve o talihli kuşlar, öğrenirler ki: "Anka
ölümsüzlük demekmiş!"
Anka Kuşu/Bana Sırrını Aç, gündemdeki
hararetini bugün de koruyan kimi siyasi gelişmelere de gönderme yaparak, bir
yönetmenin ölümsüzlük sırrını sorgulamasını anlatıyor. Modern insanın yaşama
dair çıkmazlarını ele alan ve "Anka Kuşu" anaforundan yola çıkan
film, "kurtuluş" için seyirciye farklı bir reçete sunuyor. Günümüzün
vahşi çatışmalarla dolu ortamında, mutluluğu farklı yerlerde aramak yerine,
bizi içimizde uzanan sonsuzluğun sakin sularına sürüklüyor.
Anka Kuşu, bütün insanlığın içinde var olan ve en hassas noktasına dokunan bir şiir... Bu filmde, hayatın sonsuz ritmini, hepimizin içinde uzayıp giden derinliği hissettirmeye çalıştım. Sanat, bir duygunun zıpkınlanmasıdır. Kuşkusuz bir film yönetmen olarak filmin tek ana karakteri olan film yönetmeni Selman’ın yaşadığı olayları yaşamadım; onun ama hakikat arayışı çerçevesinde yaşadığı hafakanın her yerinde ben varım. Duygu olarak, atmosfer olarak ifade edilen benim. “Ben” dersem bencil davrandığımı sanılmasın. Gerçekte ne ben varım, ne de bir başkası! Görünen sadece O! Son bilimsel gelişmelerin de açığa çıkarttığı gibi gördüğümüz her şey bir yanılsamadan, bir hayalden ibaret. Tıpkı bir film gibi ; bir ışık vurunca hareketlenen ve yaşayan insanlara dönüşen durgun kareler... Hepimiz sonsuz karelerden oluşan bir filmin içindeyiz. Hayat bir oyun... Maksadım, bu filmde, bu oyunu göstermek! (Mesut Uçakan)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder