Powered By Blogger

15 Aralık 2022 Perşembe

 

FOTOĞRAF (2001)

Senaryo ve Yönetmen: Kazım Öz, Görüntü Yönetmeni: Ercan Özkın, Müzik: Mustafa Biber Yapım: Mezepotamya Kültür Mekezi Sanat Yönetmeni: Özkan Küçük, , Kurgu: Kazım Öz, Özkan Küçük, Zülfiye Dolu, Savaş Poyraz,

Oyuncular: Feyyaz Duman, Nazmi Kırık, Mizgin Kapazan, Muhlis Asan, Zülfiye Dolu, Sercan Kılıç, Mehmet Ali Öz

Konu: "Fotoğraf" filmi, Kürtçe altyazıyla, Onuncu Yıl Marşı eşliğinde, kameranın çevresinde döndüğü Afyon anıtı görüntüleriyle, ulusal birlikberaberliğin altını çizmek istercesine başlar. Ali, Harem otogarında biraz mahzunlaşmış olan sevgilisine veda etmektedir. İki oyuncu da Güneşe Yolculuk filminden anımsanabilir. Ali'yi Nazmi Kırık, sevgilisini ise Mizgin Kapazan oynuyorlar. Sevgilisi Ali'nin eline son anda, sanki onu bir daha görmeyecekmiş gibi bir ayrılık hediyesi sıkıştırır. Öz Batmanlılar Seyahat otobüs şirketine ait bir otobüse binen Ali, Güneydoğuya'ya gitmektedir. Bu arada, Ali'nin ayrılık sahnesini, bıçkın bir İstanbul delikanlısı olduğu anlaşılan Faruk camdan izlemiştir. Yan yana koltuklarda seyahat eden gençlerden Faruk, Ali'nin yerini kendisine bırakmasından dolayı ona sigara tutar. Farklı kökenlerden ama aynı yaşlarda olan biri Türk, diğeri ise Kürt olan bu iki genç arasında yolculuk boyunca biraz da kaçınılmaz bir şekilde yakınlık oluşur. Hukuk Fakültesi öğrencisi olan Ali, Diyarbakır'a akraba ziyaretine; sıkıntılı ve kaygılı görünen Faruk'unsa Tunceli'ye gittiği anlaşılır. İki genç sanki bir şeyleri birbirlerinden gizlemektedirler Güney Doğu 'ya yaklaşıldıkça askeri araç ve kontrol noktaları çoğalmaya başlar. Otobüs Tunceli'ye geldiğinde Faruk, Ali'yle vedalaşarak iner. Otobüs yoluna devam ederken Ali, Faruk'un müzik çalan çakmağını vermeyi unuttuğunu fark eder. Ali, Diyarbakır'a geldiğinde terminalde kendisini yaşlı bir adam karşılar. Birlikte uzun sürecek olan "yol"u yürümeye başlarlar. Adam Ali'yi Diyarbakır'a özgü bir mahallede bir eve getirir. Bu arada, kadınlar aracılığıyla civardaki evler arasında bir iletişim başlamıştır. Kadınlardan biri Ali'ye rehberlik ederek, onu başka bir eve götürür. Faruk ise askerliğini yapacağı birliğe teslim olmuş ve sağlık kontrolünden geçmektedir. Ali, eşi gibi tanıttığı bir kadınla minibüsle şehirden ayrılır. Şoför kontrol noktalarında Kürtçe kaset yerine Türkçe kaset koyar. Askerler, Ali' den ziyarete gittiği yerde üç günden fazla kalmamasını ister. Ali, yeni geldiği kasabada PKK saflarına katılarak dağa çıkar. PKK grubu dağda geceleyin ilerlerken, dinlenmek için mola verdiğinde askerlerle aralarında çatışma çıkar. çatışma sonrasında, ölülerden geriye kalan eşyalar arasında dolaşan askerlerden Faruk, Ali 'ye yolculuk sırasında verdiği çakmağı bulur. Bu arada İstanbul'un bir mahallesine gelen postacı bir askerin gönderdiği zarfı ev sahibini bulamayınca, oynamakta olan çocuğuna verir. Feride isimli kadına gelen zarfı açan oğlu "Savaş", zarfı açtığında içinden Faruk'un askerlik anlarını gösteren fotoğraflar çıkar. “Prof. Dr. Alim Şerif Onaran/Doç. Dr. Bülent Vardar, “20 Yüzyılın Son Beş Yılında Türk Sineması” syf, 315”

Not: Kazım Öz'ün ilk uzun metrajlı sinema fillmi çalışması. Kürt dilinin yasallaşmasından soma ülkemizde TürkçeKürtçe çekilen ilk film.

 

ÖDÜL:

Milano (İtalya) Film Festivali'nde (2001)

►"en iyi film"

(Jüri Üyeleri Antonieta de LiIIlo, Giovanni de Mauro, Ugo la Pietra)

. Alpe Adria Film Festivali'nde (2002)

►"En iyi uzun metrajlı film"

Valencia (İspanya) Uluslararası Genç Sinema FestivaIi'nde (2002)

►"jüri özel ödülü"

Orhon M. Arıburnu Yarışması'nda (2001)  "jüri özel ödülü"

Almanya Türkiye Film Festivali'nde (2003)
    ► Kazım Öz'e “Mahmut Tali Öngören” ödülü.

 & Fotoğraf', genç yönetmen Kazım Öz'ün ilk uzun metrajlı çalışması. Film, Öz'ün de dahil olduğu Mezopotamya Kültür Merkezi Sinema Birimi'nin desteğiyle, emek yoğun bir çalışmanın sonucu olarak kotarılmış. Fotoğraf, Türkiye'de 1980'lerde yaşanan bir travmayı sinemanın olanakları içinde ele almayı amaçlıyor. PKK ile mücadele, Türkiye'de etnik kökeni ne olursa olsun pek çok insanın ölümüne neden olan kanlı bir tabloyla son buldu. Aslında, zaman zaman münferit olaylarla devam eden ama etkisini oldukça yitirmiş bir halde süren bu olgu, ülkemizin yakın geçmişinde çok boyutlu nedenleri olduğunu düşündürten olaylarla bağlantılı olarak kendisine terörü yöntem seçerek ortaya çıktı. Başka ülkelerin de tarihsel geçmişlerinde yaşanan travmalar, olayların küllenmeye yüz tutmasıyla sinema sanatının gündemini işgal etmiştir. Ülkemizin bir grup sinemacısı da, özellikle AB 'ne giriş sürecinin yarattığı olanaklı ortam içersinde, yakın geçmişimizin merkezine oturan, Kürt etnik hareketini farklı yaklaşımlarla ele alan filmler gerçekleştirdiler. "20. Yüzyılın Son Beş Yılında Türk Sineması" kitabı içinde bu örneklerin bir kısmına daha değinilmiştir.

Filmin neredeyse yarısından çoğu, sinema tarihinde örneğine çok rastladığımız bir "yol" filmi olarak öne çıkıyor. "Sakin, dingin halini hiç bozmayan Ali 'nin bakış açısından izlediğimiz ve bir yol filmi gibi başlayıp devam ederek 66 dakika süren "Fotoğraf'ta, iki karakterle de özdeşleşmeden, olayları mesafeli, nesnel ve dışarıdan gözleyerek anlatıyor meramını, senaryoyu da yazan, genç, yetenekli yönetmen Kazım Öz ...

Otobüste tesadüfen yan yana düşen 2 gencin yolculuğu bağlamında, milliyetçiliğin, militarizmin, hortumculuğun öne çıktığı kirli savaş acılarının biriktiği, 'belli bir aşamaya gelerek' tıkanan Kürt sorununun süregeldiği 1990'ların Türkiyesi 'ni fon alan bu ilk filmiyle sinemamızda ilk kez 'öteki taraf'ın hislerine tercüman oluyor. Kazım Öz, öyküsünü anlatırken sinema dilinin olanaklarını el verdiğince kullanmaya özen gösteriyor. Müzik çalan çakmak, normal koşullarda birbirlerini öldürmeleri için bir neden olmayacak iki insanın, yaşamındaki trajediyi anlamamızda bir simgeye dönüşüyor. Filmin başında sigara yakmak için kul1anıldığında çalan müzik, filmin sonlarında hem sinemaya özgü bir anlatımın olanaklarına hizmet ediyor, hem de cenaze marşına dönüşüyor. Diğer yandan filmin başlarında doğal bir mekanın unsurları, ülkedeki özgürlük yoksunluğunu vurgulamak için kullanılıyor. Bu bağlamda, Harem otogarındaki tel örgü görüntülerinin dozu fazla kaçıyor. Ayrıca tekrara düşmesi ise yaratacağı etkiyi güçlendirmek yerine zayıflatıyor. Bu çağrışımlara, tel örgünün arkasından Ali'nin kız arkadaşının, vapurla giderken görüntüleri de eklenebilir. Diğer yandan geçişlerdeki aşırı pozlamayla oluşturulmuş patlamalar çok uzun. Özellikle filmde zaman zaman kullanılmaya çalışılan, sessizliğin dramatik etkisi, yama gibi duruyor. Bu etki doğru kullanıldığında bir filme inanılmaz anlatım katkıları sağlayabilecekken, Fotoğraf filminde, projeksiyonda bir hata yapıldığı duygusunu uyandırıyor. Ayrıca otobüs molası sırasında, TV'de gösterilen Kuzey Irak'da PKK'ya karşı sürdürülen harekat, Gazi mahallesi olayları, TV'deki genç adamın "adalet istiyoruz, yalnızca adalet" şeklindeki sloganları, filmin dünyası, mesajları hakkında bir söylem oluştururken, daha inceltilmiş yöntemlerin kullanılabileceğini düşündürtüyor ve bir öğrenci filminde başvurulabilecek kolaylıkları anımsatıyor.

"Fotoğraf, taraf olmayı, antimilitarist bir yaklaşımı, suya sabuna köpürte köpürte dokunmayı göze almasıyla takdire değer. Özenli görüntü yönetimi, ölçülü oyunculuğu, özgün müziği de filmin olumlu yönleri ... Özellikle Diyarbakır' da dar bir sokakta komşu evler arasındaki gizli haberleşmenin anlatıldığı plansekans gerçekten etkileyici. Ancak, filmin genel olarak anlatımda zaafları var. En önemlisi de izleyicinin Türk iç politikasına etraflıca vakıf olduğunu, kişileri ve olayları o zaman ve mekanda değerlendirebileceğini varsayması" (Taşçıyan, Milliyet, 03.11.2001:29)

Diğer yandan, Türk kültüründe oldukça yer tutan tuvalet edebiyatıyla, askere giden bir gencin kapıya yazdığı "asker gidecek geri gelecek, ama cenazesi" gibi anlatı imleri ise, genç bir insanın haleti ruhiyesini anlamaya ekonomik ve sinemanın görsel dili içinde çözümler üretiyor. Bununla birlikte "Bu küçük ama etkili filmin en büyük handikapı, içine düştüğü 'biçimçilik' tuzağı. İki kahramanın amaçlarına doğru yelken açtıkları bölümlerde ve özellikle final sahnelerindeki 'şekil' tuzakları, 'Fotoğraf'ı küçük bir baş şyapıt olmaktan alıkoyuyor. 'Vurucu' olmaya çalışırken, iğretiliğe doğru yönelen bu anlatım, derinden ilerleyen filmi hedefinden uzaklaştırıyor" (Özer, Radikal 06.11.2001).

& Kurtuluş Savaşı'nı kazanırken düşmana karşı omuz omuza savaştığımız, Cumhuriyeti birlikte kurduğumuz ama 1980'den sonra ana dillerinde konuşmalarını yasakladığımız 'Dağ Türklerine yıllar yılı reva gördüğümüz muamelenin hangi doğruya sığdığını hatırlatıyor. Kürt sorununun toplumumuzda bıraktığı 'silinmez lekeleri' tartışmaya açan, belki kendimizi azıcık sorgulamaya yöneltecek "Fotoğraf", aslında değerini bilmemiz gereken, daha hoşgörülü, anlayışlı, barış ve kardeşlikten yana bir 'mozaik' (toplum) olma yolunda (ister zorunluluktan, ister AB'nin dayatmasıyla olsun), son on yılda aldığımız mesafeyi de örnekliyor, arpa boyu olsa da. Sınırlı olanakların kısıtlayıcılığına, tartışmalı finaline karşın sonuçta eleştirel içeriği ve tutarlı bir bütünlüğe erişen sinema diliyle önemsenen bir film.

& Kazım Öz'ün filmi Fotoğraf, başlangıçtaki vedalaşma sahnesi ve otobüs yolculuğundaki bazı diyaloglar dışında çok akli ve o oranda mesafeli bir anlatımı tercih ediyor. Karakterleri kendileriyle özdeşleşecek kadar ayrıntılı tanıyamıyor, dolayısıyla iç dünyalarına da fazla giremiyoruz. Yine otobüs içindeki kimi sahnelerde zaman zaman böyle bir yakınlaşma söz konusu ise filmin tamamında karakterlere belli bir mesafeden bakıyoruz. Bir Fotoğraf'a, orad aki insanlara bakar gibi. Handan İpekçi'nin yenilik peşinde olmayan biçimine karşılık Kazım Öz'ün, anlatımında farklı bir estetik kurma çabası hissediliyor. Uzun plan sekanslar, kaydırmalar, ağır ve durağan, kimi kez 360 dereceye dönen, ayrıntılarda, alt araçlarda gezinen kamera hareketleri vb. Yönetmenin daha önce çektiği ve yasaklamalara karşı karşıya gelen kısa filmi Ax'ı izleyemediğimiz için sözünü ettiğimiz biçimsel özelliklerin yönetmenin kişisel üslubunun bir yansıması olduğunu kesin olarak söylemekten uzağız. Gençlerin kışlanın kapısından donla girip oradan üniformayla çıkmalarını gösteren tek planlık sekans filmin en sinematografik sahnesi. “İbrahim Türk, Haftalık Antrakt Sinema g., s.: 03,0208 Kasım 2001 ”

& 1990'ların Türkiye'si... İki genç adam, İstanbul' dan derin Anadolu'ya giden bir otobüsün içinde yan yana gelirler. Kaçınılmaz bir tanışıklık doğar, gurbet izlenimleri paylaşılır, hatta biri, alengirli çakmağını öbürüne armağan eder ... Ama çok sonra, iki gencin, ülkede süre giden savaşta karşı saflarda yer aldıkları, oldukça hüzünlü bir finalle duyurulur ...

Fotoğraf, daha önce çeşitli belgeseller yapan Kazım Öz'ün ilk uzun filmi olarak her türlü övgüyü hak ediyor. Gerçekten de, bir belgesel yalınlığında ve duruluğunda, insanı baştan sona sürükleyen bir yol filmi bu ... Kimi zaman bir otobüs camının ardından tüm Anadolu ya da bir dikiz aynasından yansıyan tüm bir sekans ... Yer yer, çok usta işi sahneler var: Nazmi Kırık'ın Kürt militan kimliğini, bir sokak içindeki gelgiti gösteren tek bir çekimle vermek ya da bir asker adayını, bir dış kaydırmalı uzun çekimle bir binaya donla sokup tam bir komando eri olarak çıkarmak gibi ...

Ama bence film, ülkede o yıllarda hakim olan nasyonalizm ve militarizmi sergilemede ölçüyü kaçırıyor. Bir düşünün: büyük bir eğlence gibi yaşanan askere uğurlama törenleri ... Dağa taşa yazılmış "Ne Mutlu Türk'üm Diyene" yazıları ... Abartılı Atatürk ve zafer heykelleri ... Adım başında gözüken üniformalılar. .. Ünlü Kubrick filmi Full Metal facket'i düşündüren bir askeri eğitim ... Adı Savaş olan çocuklar... Ve de Türk Gücü Sokağı . Tüm bunlar var, tüm bunlar gerçek. Ama tüm bunları yaratan, bu milliyetçi paranoyayı adeta zorunlu kılan olaylardan hiç söz etmemek, hatta onları ima dahi etmemek? Bu tavır, nesnelliğe ve de özlenen barışa tam olarak hizmet eder mi? Kuşkuluyum ...

Ve yine parlak bir final sahnesi. Bir karede donup kalan körebe oynayan çocuk, tarihinin bir dönüm noktasında çaresiz yakalanmış Türkiye sanki ... “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Çöküş ve Rönesans Yılları”, syf: 74”

&Fotoğraf, (Toprak) adlı kısa filmi ülkemizde yasaklanan Kazım Öz'ün ilk uzun metrajlı çalışması. Filmin süresi uzun metraj standartlarına uyma kaygısı güdülmeden, tamamen öykü ve anlatım biçiminin gerektirdiği ölçüde tutulmuş. Kazım Öz, anlatımın ve ritmin tutarlı bir bütün oluşturmasına özen göstermiş. Kime ait olduğu vurgulanmayan, olayları dışarıdan izleyen nesnel bir kamera anlayışı filmin bütününe yansıyor. Bu anlayış en belirgin şekilde, ustalıkla çekilen hareketli uzun planlarda hissettiriyor kendini. Anlatımdaki nesnellik, filmin politik mesajı ile de örtüşüyor. Fotoğraf, Türkiye'deki kirli savaşı, bireylerin dışında gelişen, miras gibi toprağın içine sinen bir durum olarak aktarıyor, kardeşliğin ve barışın tarafında duruyor.

Teknik ekipman dışında hiçbir şeye para harcanmadan çekilmiş. Set ekibi, oyuncular, figüranlar ve diğer katkıda bulunanlar ekonomik karşılık almadan çalışmış. Sonuçta, görüntüden mekan seçimine, müzikten ses kullanımına kadar her şeyin mümkün olduğunca kaliteli ve özenle yapıldığı bir film çıkmış ortaya. Özellikle Osman Biber'in bestelediği özgün müzikler dikkat çekici. Fotoğraf bir ilk film için fazlasıyla başarılı ve görülmesi gereken bir yapım. Kazım Öz ve ekibinin ilerde bundan da iyi işler çıkaracaklarını tahmin etmek zor değil. (Antrakt Sinema Dergisi)

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder