FOTOĞRAF (2001)
Senaryo ve
Yönetmen: Kazım
Öz, Görüntü Yönetmeni: Ercan Özkın, Müzik: Mustafa Biber Yapım:
Mezepotamya Kültür Mekezi Sanat Yönetmeni: Özkan Küçük, , Kurgu: Kazım
Öz, Özkan Küçük, Zülfiye Dolu, Savaş Poyraz,
Oyuncular: Feyyaz Duman,
Nazmi Kırık, Mizgin Kapazan, Muhlis Asan, Zülfiye Dolu, Sercan Kılıç, Mehmet
Ali Öz
Konu: "Fotoğraf" filmi,
Kürtçe altyazıyla, Onuncu Yıl Marşı eşliğinde, kameranın çevresinde döndüğü
Afyon anıtı görüntüleriyle, ulusal birlikberaberliğin altını çizmek istercesine
başlar. Ali, Harem otogarında biraz mahzunlaşmış olan sevgilisine veda
etmektedir. İki oyuncu da Güneşe Yolculuk filminden anımsanabilir. Ali'yi Nazmi
Kırık, sevgilisini ise Mizgin Kapazan oynuyorlar. Sevgilisi Ali'nin eline son
anda, sanki onu bir daha görmeyecekmiş gibi bir ayrılık hediyesi sıkıştırır. Öz
Batmanlılar Seyahat otobüs şirketine ait bir otobüse binen Ali, Güneydoğuya'ya
gitmektedir. Bu arada, Ali'nin ayrılık sahnesini, bıçkın bir İstanbul delikanlısı
olduğu anlaşılan Faruk camdan izlemiştir. Yan yana koltuklarda seyahat eden
gençlerden Faruk, Ali'nin yerini kendisine bırakmasından dolayı ona sigara
tutar. Farklı kökenlerden ama aynı yaşlarda olan biri Türk, diğeri ise Kürt
olan bu iki genç arasında yolculuk boyunca biraz da kaçınılmaz bir şekilde
yakınlık oluşur. Hukuk Fakültesi öğrencisi olan Ali, Diyarbakır'a akraba
ziyaretine; sıkıntılı ve kaygılı görünen Faruk'unsa Tunceli'ye gittiği
anlaşılır. İki genç sanki bir şeyleri birbirlerinden gizlemektedirler Güney
Doğu 'ya yaklaşıldıkça askeri araç ve kontrol noktaları çoğalmaya başlar.
Otobüs Tunceli'ye geldiğinde Faruk, Ali'yle vedalaşarak iner. Otobüs yoluna
devam ederken Ali, Faruk'un müzik çalan çakmağını vermeyi unuttuğunu fark eder.
Ali, Diyarbakır'a geldiğinde terminalde kendisini yaşlı bir adam karşılar.
Birlikte uzun sürecek olan "yol"u yürümeye başlarlar. Adam Ali'yi
Diyarbakır'a özgü bir mahallede bir eve getirir. Bu arada, kadınlar
aracılığıyla civardaki evler arasında bir iletişim başlamıştır. Kadınlardan
biri Ali'ye rehberlik ederek, onu başka bir eve götürür. Faruk ise askerliğini
yapacağı birliğe teslim olmuş ve sağlık kontrolünden geçmektedir. Ali, eşi gibi
tanıttığı bir kadınla minibüsle şehirden ayrılır. Şoför kontrol noktalarında Kürtçe
kaset yerine Türkçe kaset koyar. Askerler, Ali' den ziyarete gittiği yerde üç
günden fazla kalmamasını ister. Ali, yeni geldiği kasabada PKK saflarına
katılarak dağa çıkar. PKK grubu dağda geceleyin ilerlerken, dinlenmek için mola
verdiğinde askerlerle aralarında çatışma çıkar. çatışma sonrasında, ölülerden
geriye kalan eşyalar arasında dolaşan askerlerden Faruk, Ali 'ye yolculuk
sırasında verdiği çakmağı bulur. Bu arada İstanbul'un bir mahallesine gelen
postacı bir askerin gönderdiği zarfı ev sahibini bulamayınca, oynamakta olan
çocuğuna verir. Feride isimli kadına gelen zarfı açan oğlu "Savaş",
zarfı açtığında içinden Faruk'un askerlik anlarını gösteren fotoğraflar çıkar.
“Prof. Dr. Alim Şerif Onaran/Doç. Dr. Bülent Vardar, “20 Yüzyılın Son Beş Yılında
Türk Sineması” syf, 315”
Not: Kazım
Öz'ün ilk uzun metrajlı sinema fillmi çalışması. Kürt dilinin yasallaşmasından
soma ülkemizde TürkçeKürtçe çekilen ilk film.
ÖDÜL:
Milano
(İtalya) Film Festivali'nde (2001)
►"en
iyi film"
(Jüri
Üyeleri Antonieta de LiIIlo, Giovanni de Mauro, Ugo la Pietra)
. Alpe
Adria Film Festivali'nde (2002)
►"En
iyi uzun metrajlı film"
Valencia
(İspanya) Uluslararası Genç Sinema FestivaIi'nde (2002)
►"jüri
özel ödülü"
Orhon
M. Arıburnu Yarışması'nda (2001) "jüri özel ödülü"
Almanya
Türkiye Film Festivali'nde (2003)
► Kazım Öz'e “Mahmut Tali
Öngören” ödülü.
Filmin neredeyse yarısından çoğu, sinema
tarihinde örneğine çok rastladığımız bir "yol" filmi olarak öne
çıkıyor. "Sakin, dingin halini hiç bozmayan Ali 'nin bakış açısından
izlediğimiz ve bir yol filmi gibi başlayıp devam ederek 66 dakika süren
"Fotoğraf'ta, iki karakterle de özdeşleşmeden, olayları mesafeli, nesnel
ve dışarıdan gözleyerek anlatıyor meramını, senaryoyu da yazan, genç, yetenekli
yönetmen Kazım Öz ...
Otobüste tesadüfen yan yana düşen 2 gencin
yolculuğu bağlamında, milliyetçiliğin, militarizmin, hortumculuğun öne çıktığı
kirli savaş acılarının biriktiği, 'belli bir aşamaya gelerek' tıkanan Kürt
sorununun süregeldiği 1990'ların Türkiyesi 'ni fon alan bu ilk filmiyle
sinemamızda ilk kez 'öteki taraf'ın hislerine tercüman oluyor. Kazım Öz,
öyküsünü anlatırken sinema dilinin olanaklarını el verdiğince kullanmaya özen
gösteriyor. Müzik çalan çakmak, normal koşullarda birbirlerini öldürmeleri için
bir neden olmayacak iki insanın, yaşamındaki trajediyi anlamamızda bir simgeye
dönüşüyor. Filmin başında sigara yakmak için kul1anıldığında çalan müzik,
filmin sonlarında hem sinemaya özgü bir anlatımın olanaklarına hizmet ediyor,
hem de cenaze marşına dönüşüyor. Diğer yandan filmin başlarında doğal bir
mekanın unsurları, ülkedeki özgürlük yoksunluğunu vurgulamak için kullanılıyor.
Bu bağlamda, Harem otogarındaki tel örgü görüntülerinin dozu fazla kaçıyor.
Ayrıca tekrara düşmesi ise yaratacağı etkiyi güçlendirmek yerine zayıflatıyor.
Bu çağrışımlara, tel örgünün arkasından Ali'nin kız arkadaşının, vapurla
giderken görüntüleri de eklenebilir. Diğer yandan geçişlerdeki aşırı pozlamayla
oluşturulmuş patlamalar çok uzun. Özellikle filmde zaman zaman kullanılmaya
çalışılan, sessizliğin dramatik etkisi, yama gibi duruyor. Bu etki doğru
kullanıldığında bir filme inanılmaz anlatım katkıları sağlayabilecekken,
Fotoğraf filminde, projeksiyonda bir hata yapıldığı duygusunu uyandırıyor.
Ayrıca otobüs molası sırasında, TV'de gösterilen Kuzey Irak'da PKK'ya karşı
sürdürülen harekat, Gazi mahallesi olayları, TV'deki genç adamın "adalet
istiyoruz, yalnızca adalet" şeklindeki sloganları, filmin dünyası,
mesajları hakkında bir söylem oluştururken, daha inceltilmiş yöntemlerin
kullanılabileceğini düşündürtüyor ve bir öğrenci filminde başvurulabilecek
kolaylıkları anımsatıyor.
"Fotoğraf, taraf olmayı, antimilitarist bir yaklaşımı, suya
sabuna köpürte köpürte dokunmayı göze almasıyla takdire değer. Özenli görüntü
yönetimi, ölçülü oyunculuğu, özgün müziği de filmin olumlu yönleri ...
Özellikle Diyarbakır' da dar bir sokakta komşu evler arasındaki gizli haberleşmenin
anlatıldığı plansekans gerçekten etkileyici. Ancak, filmin genel olarak
anlatımda zaafları var. En önemlisi de izleyicinin Türk iç politikasına
etraflıca vakıf olduğunu, kişileri ve olayları o zaman ve mekanda
değerlendirebileceğini varsayması" (Taşçıyan, Milliyet, 03.11.2001:29)
Diğer yandan, Türk kültüründe oldukça yer
tutan tuvalet edebiyatıyla, askere giden bir gencin kapıya yazdığı "asker
gidecek geri gelecek, ama cenazesi" gibi anlatı imleri ise, genç bir
insanın haleti ruhiyesini anlamaya ekonomik ve sinemanın görsel dili içinde
çözümler üretiyor. Bununla birlikte "Bu küçük ama etkili filmin en büyük
handikapı, içine düştüğü 'biçimçilik' tuzağı. İki kahramanın amaçlarına doğru
yelken açtıkları bölümlerde ve özellikle final sahnelerindeki 'şekil'
tuzakları, 'Fotoğraf'ı küçük bir baş şyapıt olmaktan alıkoyuyor. 'Vurucu'
olmaya çalışırken, iğretiliğe doğru yönelen bu anlatım, derinden ilerleyen
filmi hedefinden uzaklaştırıyor" (Özer, Radikal 06.11.2001).
& Kurtuluş Savaşı'nı kazanırken düşmana karşı omuz omuza
savaştığımız, Cumhuriyeti birlikte kurduğumuz ama 1980'den sonra ana dillerinde
konuşmalarını yasakladığımız 'Dağ Türklerine yıllar yılı reva gördüğümüz
muamelenin hangi doğruya sığdığını hatırlatıyor. Kürt sorununun toplumumuzda
bıraktığı 'silinmez lekeleri' tartışmaya açan, belki kendimizi azıcık
sorgulamaya yöneltecek "Fotoğraf", aslında değerini bilmemiz gereken,
daha hoşgörülü, anlayışlı, barış ve kardeşlikten yana bir 'mozaik' (toplum)
olma yolunda (ister zorunluluktan, ister AB'nin dayatmasıyla olsun), son on
yılda aldığımız mesafeyi de örnekliyor, arpa boyu olsa da. Sınırlı olanakların
kısıtlayıcılığına, tartışmalı finaline karşın sonuçta eleştirel içeriği ve
tutarlı bir bütünlüğe erişen sinema diliyle önemsenen bir film.
&
Kazım Öz'ün filmi Fotoğraf, başlangıçtaki vedalaşma sahnesi ve otobüs
yolculuğundaki bazı diyaloglar dışında çok akli ve o oranda mesafeli bir
anlatımı tercih ediyor. Karakterleri kendileriyle özdeşleşecek kadar ayrıntılı
tanıyamıyor, dolayısıyla iç dünyalarına da fazla giremiyoruz. Yine otobüs
içindeki kimi sahnelerde zaman zaman böyle bir yakınlaşma söz konusu ise filmin
tamamında karakterlere belli bir mesafeden bakıyoruz. Bir Fotoğraf'a, orad aki
insanlara bakar gibi. Handan İpekçi'nin yenilik peşinde olmayan biçimine
karşılık Kazım Öz'ün, anlatımında farklı bir estetik kurma çabası hissediliyor.
Uzun plan sekanslar, kaydırmalar, ağır ve durağan, kimi kez 360 dereceye dönen,
ayrıntılarda, alt araçlarda gezinen kamera hareketleri vb. Yönetmenin daha önce
çektiği ve yasaklamalara karşı karşıya gelen kısa filmi Ax'ı izleyemediğimiz
için sözünü ettiğimiz biçimsel özelliklerin yönetmenin kişisel üslubunun bir
yansıması olduğunu kesin olarak söylemekten uzağız. Gençlerin kışlanın
kapısından donla girip oradan üniformayla çıkmalarını gösteren tek planlık
sekans filmin en sinematografik sahnesi. “İbrahim Türk, Haftalık Antrakt Sinema
g., s.: 03,0208 Kasım 2001 ”
& 1990'ların
Türkiye'si... İki genç adam, İstanbul' dan derin Anadolu'ya giden bir otobüsün
içinde yan yana gelirler. Kaçınılmaz bir tanışıklık doğar, gurbet izlenimleri
paylaşılır, hatta biri, alengirli çakmağını öbürüne armağan eder ... Ama çok
sonra, iki gencin, ülkede süre giden savaşta karşı saflarda yer aldıkları,
oldukça hüzünlü bir finalle duyurulur ...
Fotoğraf,
daha önce çeşitli belgeseller yapan Kazım Öz'ün ilk uzun filmi olarak her türlü
övgüyü hak ediyor. Gerçekten de, bir belgesel yalınlığında ve duruluğunda,
insanı baştan sona sürükleyen bir yol filmi bu ... Kimi zaman bir otobüs
camının ardından tüm Anadolu ya da bir dikiz aynasından yansıyan tüm bir sekans
... Yer yer, çok usta işi sahneler var: Nazmi Kırık'ın Kürt militan kimliğini,
bir sokak içindeki gelgiti gösteren tek bir çekimle vermek ya da bir asker
adayını, bir dış kaydırmalı uzun çekimle bir binaya donla sokup tam bir komando
eri olarak çıkarmak gibi ...
Ama bence
film, ülkede o yıllarda hakim olan nasyonalizm ve militarizmi sergilemede
ölçüyü kaçırıyor. Bir düşünün: büyük bir eğlence gibi yaşanan askere uğurlama
törenleri ... Dağa taşa yazılmış "Ne Mutlu Türk'üm Diyene" yazıları
... Abartılı Atatürk ve zafer heykelleri ... Adım başında gözüken
üniformalılar. .. Ünlü Kubrick filmi Full Metal facket'i düşündüren bir askeri
eğitim ... Adı Savaş olan çocuklar... Ve de Türk Gücü Sokağı . Tüm bunlar var,
tüm bunlar gerçek. Ama tüm bunları yaratan, bu milliyetçi paranoyayı adeta
zorunlu kılan olaylardan hiç söz etmemek, hatta onları ima dahi etmemek? Bu
tavır, nesnelliğe ve de özlenen barışa tam olarak hizmet eder mi? Kuşkuluyum
...
Ve
yine parlak bir final sahnesi. Bir karede donup kalan körebe oynayan çocuk,
tarihinin bir dönüm noktasında çaresiz yakalanmış Türkiye sanki ... “Atilla
Dorsay, “Sinemamızın Çöküş ve Rönesans Yılları”, syf: 74”
&Fotoğraf,
(Toprak) adlı kısa filmi ülkemizde yasaklanan Kazım Öz'ün ilk uzun metrajlı
çalışması. Filmin süresi uzun metraj standartlarına uyma kaygısı güdülmeden,
tamamen öykü ve anlatım biçiminin gerektirdiği ölçüde tutulmuş. Kazım Öz,
anlatımın ve ritmin tutarlı bir bütün oluşturmasına özen göstermiş. Kime ait
olduğu vurgulanmayan, olayları dışarıdan izleyen nesnel bir kamera anlayışı
filmin bütününe yansıyor. Bu anlayış en belirgin şekilde, ustalıkla çekilen
hareketli uzun planlarda hissettiriyor kendini. Anlatımdaki nesnellik, filmin
politik mesajı ile de örtüşüyor. Fotoğraf, Türkiye'deki kirli savaşı,
bireylerin dışında gelişen, miras gibi toprağın içine sinen bir durum olarak
aktarıyor, kardeşliğin ve barışın tarafında duruyor.
Teknik ekipman dışında hiçbir şeye para
harcanmadan çekilmiş. Set ekibi, oyuncular, figüranlar ve diğer katkıda
bulunanlar ekonomik karşılık almadan çalışmış. Sonuçta, görüntüden mekan
seçimine, müzikten ses kullanımına kadar her şeyin mümkün olduğunca kaliteli ve
özenle yapıldığı bir film çıkmış ortaya. Özellikle Osman Biber'in bestelediği
özgün müzikler dikkat çekici. Fotoğraf bir ilk film için fazlasıyla başarılı ve
görülmesi gereken bir yapım. Kazım Öz ve ekibinin ilerde bundan da iyi işler
çıkaracaklarını tahmin etmek zor değil. (Antrakt Sinema Dergisi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder