Powered By Blogger

14 Aralık 2022 Çarşamba

 

GÖNLÜMDEKİ KÖŞK OLMASA (2000)


 Yönetmen Ellizabeth Rygard, Senaryo Yüksel Işık, Ellizabeth Rygard, Müzik Mazlum Çimen, Yapım Alfa Film/Ömer Kavur, Sadık Deveci, Sanat Yönetmeni: Neslihan Zapçı, Yapım Sorumlusu: Zeynep Çiftçi Ün, Yardımcı Yönetmen: Pelin Esmer, Basın Danışmanı: Ayşe Durukan,

 Oyuncular: Hikmet Karagöz, Bora Akkaş, Mazlum Çimen, Şebnem Kocatürk, Büşra Bora, Menderes Samancılar, Serra Yılmaz, Nurettin Şen, Selçuk Uluergüven, Hülya Savaş, Tomris İnceer, Süeda Çil, Metin Zakoğlu, Gürol Güngör, İbrahim Raci Öksüz, Levend Yılmaz, Mehmet Akşahin

 Konu: Osman arabasıyla yol alırken çocukluk yılları gözünün önünde canlanır. Osman'ın çocukluğundan beri saza tutkusu vardır. Osman, babası Ali ve annesi Elif, dedesi Hacı ve ninesiyle birlikte oturmaktadır. Hacı, kasabanın tefecisi Abdullah emmiye sürekli oğlunu ve gelinini şikayet etmektedir. Günümüze dönüldüğünde Danimarka'da oturmakta olan Osman, babasını ziyarete gelmiştir. Annesi ölmüş, babası ise annesinin yokluğuna alışamamıştır. Osman'ın amcası ölmüş ve babasına para bırakmıştır. Danimarka'da yaşamakta olan adam, oğluyla beraber yurduna dönmek istemektedir. Yeniden geçmişe dönüldüğünde Osman'ın babası ve annesi kırsal arazide kendilerine çadırdan bir barınak yapmış ve çocukları Nazlı ile Osman'la orada yaşamaya başlamışlardır. Babasına kızdığı için onun evinden ayrılan Ali, Osman'ın dedesini görmeye gitmesini yasaklamıştır. Osman, yörede Aşık emmi diye bilinen yaşlı bir adamla konuşmayı sever. Güzel saz çalan yaşlı adam, Osman'a yaşam hakkındaki deneyimlerini anlatır. Bu arada Ali, yeni yapacağı evlerinin temelini atmaya başlamıştır.

 Dedesini ziiyarete giden Osman, temizlikte ona yardımcı olurken, hazine sandığına bakmak ister. Dedesi ona savaş anılarını anlatır. Dedesi, Osman'a Veysel başçavuş'un fotoğrafını gösterip onunla ilgili anılarını anlatır. Osman'ın babası düğünlerde çalgıcılık yapmaktadır. Komşuları Kiraz, Osman'a sesinin güzel olduğunu söyler.

 Babası, Osman'ın dedesini ziyaret etmesine kızmıştır. Babaannesinin evlerine gelebileceğini ama Osman'ın dedesine gitmesini istemediğini söyler. Osman günümüze dönüldüğünde babasına Maria'yı tanıştırmakta ne kadar zorluk çektiğini söyler. Danimarka'lı olan Maria çok utangaçtır. Geri dönüşle lokanta işleten Ayla'nın lokantasına Osman, Aşığı getirir. Babası da oradadır ve çok içerek sarhoş olmuştur. Ali, evin duvarlarını yaparken ziyarete gelen komşulara Elif limonata ikram eder. Ayla, kasaba ortamında boğulduğunu hissetmektedir Ayla kasabada çok sıkıldığından ve kendisi hakkında dedikodu yapıldığından şikayet eder. Biraz parası olsa Ayla'nın tek amacı Ankara'ya yerleşmektir. Kuşku içinde olan Elif, Osman'a Ayla'yla arasında bir şey olup olmadığını sorar. Ali, kasaba pazarında Elif'in yaptığı kilimleri satmaktadır. Bir gün okulda ders sırasında öğretmen, Osman'a andı okutturur. Öğrencilerin çoğu andı ezberleyememiştir. Öğretmen, Danimarka' da olan ve babasından gelen kartı arkadaşlarına gösteren Mehmet'in eline sopayla vurur.

 Osman saz tutkusundan dolayı sık sık Aşıkla birlikte olmaktadır. Hacı, Ali'yi kılıbık bellemiş ve gördüğü yerlerde taciz etmektedir. Osman babasıyla bir marangoza gittiğinde bulduğu bir dut kütüğünü babası saz yapsın diye almasını ister ama Ali pahalı geldiği için alamaz. Günümüze geçildiğinde Ali, Osman'a uzun süredir onun için kiraz ağacından bir saz yaptığını söyler. Geri dönüşle Osman'ın uzun süredir Danimarka'da yaşayan arkadaşı Hakan köye gelir. Osman'ı arabasına bindirerek onu gezdirir. Kasabadaki satıcıdan Hasan kendisine saz, tef gibi aletler alırken Osman'a da bir çakı almıştır. Osman, Hasan'ın kendisine aldığı çakıyla tahtaları yontar. Osman, annesiyle bir gün pazara gittiğinde aniden bir fırtına patlak verir.

 Günümüze dönüldüğünde babası Osman'a çocukluğunda bir ayıyı nasıl terbiye ettiklerini anlatır. Geri dönüşle Ali'nin inşaat halindeki evi fırtına sırasında yıkılmıştır. Çaresiz kalan Ali, Abdullah emmiden para istemeye gider. Akbaba gibi olan Abdullah, Ali'nin evini ipotek etmiştir. Parayı geri veremezse ev ve arsa Abdullah'ın olacaktır. Ali'nin annesi Hacı'ya oğlunun zor durumda olmasına üzüldüğünü, köprü tarafında para eden arsayı satıp yardım olarak ona vermelerini ister ama yaşlı adam tepki gösterir. Bu arada evin inşaatında oynamakta olan Nazlı merdivenden düşmüştür. Nazlı hastaneye kaldırılmış fakat kurtarılamamıştır. Küçük kız defnedilmiştir. Elif için durumu kabullenmek zordur. Osman, kardeşinin ölümünden suçluluk duymaktadır. Ali, Hasan'dan kendisine Danimarka'da iş bulmasını istemiştir. Parasını ödeyemediği için marangoz, Ali'nin evinin camlarını sökerek götürür. Hacı, karısının üstelemesiyle köprünün yanındaki tarlayı satıp parasını Ali'ye vermeyi kabul eder. Hasan'dan mektup gelmiş ve hem Ali'ye hem de Elif'e iş bulduğunu yazmaktadır. Elif ve Ali, Osman'ı dedesine bırakarak Danimarka'ya giderler. Aşık, yalnız kalan Osman'a saz çalmayı öğretmeye başlamıştır.

 Bir kaç yıl sonra Elif'le Ali, köye dönüp Osman'ı da alıp, Danimarka'ya götürmüşlerdir. Günümüze dönüldüğünde Ali, oğlu Osman’la evin bahçesindeki serada yanan ateşin yanında otururken, bir yandan Osman'ın çaldığı "uzun ince bir yoldayım" türküsüne eşlik etmektedir. 'Gönlümdeki Köşk Olmasa', "Danimarka'da yaşayan 'saz şairi Yüksel Işık'ın öz yaşam öyküsünden yola çıkan, ekmek parası için yerini yurdunu terk eden insanların dramını bir çocuğun gözünden anlatıyor" (Milliyet/Sanat, 09.01.2003:. “Prof.Dr.Alim Şerif Onaran/Doç.Dr.Bülent Vardar, “20 Yüzyılın Son Beş Yılında Türk Sineması” syf, 276”

 Ödül:

39. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde

►Jüri Özel Ödülü

►Mazlum Çimen “En iyi müzik”

►Bora Akkaş “Jüri Özel Ödülü”

8. Sadri Alışık Sinema Ödülleri

►Tomris İncer “En iyi yardımcı kadın oyuncu”

 * Ortak yapım olmasından dolayı, Danimarkalıı yapımcının isteği üzerine Danimarkalı kadın yönetmen Elizabeth Rygard'ın yönettiği "Gönlümdeki Köşk Olmasa", bir bakıma müslüman mahallesinde salyangoz satmaya benzetilebilir. Filmin yönetmeniyle tek ortak noktası; Almanya, Danimarka, İsveç gibi ülkelere göçün başladığı yıllarda filme konu olan ailenin fertlerinin Danimarka'ya işçi olarak gitmesinden kaynaklanıyor. "1970'lerin başında Türkiye'den yurt dışıına göç eden köylülerin aynı zamanda kendi içlerinde yaşadıkları göçü anlatan film, bir yandan da 'Biz insanlar nefrete düşmeden acıyla başa çıkabilir miyiz?' sorusuna cevap arıyor. Son yıllarda Batılı ülkelerdeki birçok yönetmen gibi Avrupa'da yaşayan göçmenlere karşı duyulan korkuyu yakından gözlemleyen Rygard, bu korkunun umarsızlık, politik fırsatçılık ve medyanın ticari kaygılara dayanan yönlendirmeleriyle gittikçe daha da tırmandığını düşünüyor" (Aktuğ, Radikal, 14.08.2000).

 Aslında yönetmeni dışında neredeyse herkesin Türk olduğu film, naif tanımını hak eden bir özellik taşıyor. Aşık Veysel 'in yaşadığı dönemden izler taşıyan 'Gönlümdeki Köşk Olmasa' da, bu büyük ozanın işlevi, önemi belirsiz bir nitelik kazanmış. Her şeye karşın Elizabeth Rygard, dışarıdan biri olarak bazı ayrıntı hatalarına karşın bir kasaba atmosferi yaratabilmiş. Ama bu atmosfer filmin ele aldığı dönemin yapısıyla ve bölgenin gelenekleri ve kültürel özellikleriyle çakışmayan bir izlenim yaratıyor; Aşık Veysel'in yaşadığı Sivas'ın Sivrialan köyünün, filmde ele alınan ilişkiler ve mekansal özelliklerle buluşmadığı dikkati çekiyor. Aslında bu yorum, yönetmenin oryantalist bir bakış açısından sıralamadığı izlenimini hissettiriyor. "Türkiye'yi ilk kez 1993'te ziyaret eden yönetmen, uzun yıllar Türkiye'de yaşamış ve Danimarka'lı şair Henrik Nordbrand'la ilgili bir belgesel çekti. Bu belgesel sayesinde Rygard, Orhan Veli, Nazım Hikmet ve Rumi gibi şairlerin eserleriyle tanışmış. Sonraki yıllarda Türkçe öğrenen yönetmen Türk kültürüyle ilgili daha detaylı araştırmalara girişti ...

 'Gönlümdeki Köşk Olmasa' filmi de Rygard'ın Batı'ya Türk müziğinin, şiirlerinin ve felsefesinin zenginliklerini anlatan bir film yapma isteğinden doğdu" (Aktuğ. 14.08.2000).

 * Elizabeth Rygard, gerçekçi bir atmosfer ve olay örgüsü yaratmak yerine, kendi kafasında idealize ettiği Elif karakterini ve olay örgüsünü yaratmayı tercih etmiş. Şüphesiz yönetmenin böyle bir özgürlüğü var. Belgesel bir film çekmediği için, ele aldığı dönemin gerçeklerine kelimesi kelimesine bağlı kalması gerekmiyor. Fakat bu özgürlüğün, bir çeşit monografik özellikler taşıyan bir öykülemede gerçeklerle içiçe geçmiş bir yapıyı zorladığı fark ediliyor. Örneğin meyhane Iokanta arası bir yer işleten Ayla karakterini de bu çerçevede yerine oturtabilmek kolay değil. Diğer yandan, köy ve kırsal kültürün açmazlarına yabancı olmasına karşı Rygard, çok da yüzeysel geçmeden, yaşanan tekdüzelik, sevgisiz,. çıkarcılık, geri kalmışlık ve farklı kültürlerin yaşadığı çelişkileri vurgulamak açısından belli bir düzeyi tutturuyor. "Türk folkloru ve kültürüne ilişkin çalışmalar yapan kadın yönetmen Elisabeth Rygaard, adını Veysel'in bir dizesinden almış olan filminde, ayrılıkların yarattığı acılar denli, türkülerin anlamları, sözlerinin altında yatan felsefe üzerinde yoğunlaşıyor" (Milliyet/Sanat, 09.01.2003:9).

 Filmin görüntü yönetmeni Hans Welin'in, çerçeve kalitesi ve aydınlatma çalışması ise filmin önemli artısını oluşturuyor. "Filmin tek zaafı var; öykünün Danimarka kanadı pek işlenmemiş. Odanın penceresinden gördüğümüz yağmurlu bir iklim efektiyle, bu bölüm biraz çalakalem işlenmiş ... yönetmen Elizabeth Rygard, ülkesinin tanıtımına katkıda bulunmak istememiş. Osman'ın yetişkinliği ve Mazlum Çimen'in yaşlılığı da (bir kez daha Danimarka tarafı) filmin sırıtan yanlarından" (Vardan, Radikal, 10.01.2003). 'Gönlümdeki Köşk Olmasa'yı biçimsel unsurların içeriğin önüne geçtiği bir film olarak tanımlamak daha uygun düşüyor.

 FİLMİ İZLE 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder