GÖNLÜMDEKİ KÖŞK OLMASA (2000)
Yönetmen Ellizabeth Rygard, Senaryo Yüksel Işık, Ellizabeth Rygard, Müzik Mazlum Çimen, Yapım Alfa Film/Ömer Kavur, Sadık Deveci, Sanat Yönetmeni: Neslihan Zapçı,
Yapım Sorumlusu: Zeynep Çiftçi Ün, Yardımcı Yönetmen: Pelin Esmer, Basın
Danışmanı: Ayşe Durukan,
Oyuncular: Hikmet Karagöz,
Bora Akkaş, Mazlum Çimen, Şebnem Kocatürk, Büşra Bora, Menderes Samancılar,
Serra Yılmaz, Nurettin Şen, Selçuk Uluergüven, Hülya Savaş, Tomris İnceer,
Süeda Çil, Metin Zakoğlu, Gürol Güngör, İbrahim Raci Öksüz, Levend Yılmaz,
Mehmet Akşahin
Konu: Osman arabasıyla yol alırken
çocukluk yılları gözünün önünde canlanır. Osman'ın çocukluğundan beri saza
tutkusu vardır. Osman, babası Ali ve annesi Elif, dedesi Hacı ve ninesiyle
birlikte oturmaktadır. Hacı, kasabanın tefecisi Abdullah emmiye sürekli oğlunu
ve gelinini şikayet etmektedir. Günümüze dönüldüğünde Danimarka'da oturmakta
olan Osman, babasını ziyarete gelmiştir. Annesi ölmüş, babası ise annesinin
yokluğuna alışamamıştır. Osman'ın amcası ölmüş ve babasına para bırakmıştır.
Danimarka'da yaşamakta olan adam, oğluyla beraber yurduna dönmek istemektedir.
Yeniden geçmişe dönüldüğünde Osman'ın babası ve annesi kırsal arazide kendilerine
çadırdan bir barınak yapmış ve çocukları Nazlı ile Osman'la orada yaşamaya
başlamışlardır. Babasına kızdığı için onun evinden ayrılan Ali, Osman'ın
dedesini görmeye gitmesini yasaklamıştır. Osman, yörede Aşık emmi diye bilinen
yaşlı bir adamla konuşmayı sever. Güzel saz çalan yaşlı adam, Osman'a yaşam
hakkındaki deneyimlerini anlatır. Bu arada Ali, yeni yapacağı evlerinin
temelini atmaya başlamıştır.
Dedesini ziiyarete giden
Osman, temizlikte ona yardımcı olurken, hazine sandığına bakmak ister. Dedesi
ona savaş anılarını anlatır. Dedesi, Osman'a Veysel başçavuş'un fotoğrafını
gösterip onunla ilgili anılarını anlatır. Osman'ın babası düğünlerde çalgıcılık
yapmaktadır. Komşuları Kiraz, Osman'a sesinin güzel olduğunu söyler.
Babası, Osman'ın dedesini ziyaret etmesine
kızmıştır. Babaannesinin evlerine gelebileceğini ama Osman'ın dedesine
gitmesini istemediğini söyler. Osman günümüze dönüldüğünde babasına Maria'yı
tanıştırmakta ne kadar zorluk çektiğini söyler. Danimarka'lı olan Maria çok
utangaçtır. Geri dönüşle lokanta işleten Ayla'nın lokantasına Osman, Aşığı
getirir. Babası da oradadır ve çok içerek sarhoş olmuştur. Ali, evin
duvarlarını yaparken ziyarete gelen komşulara Elif limonata ikram eder. Ayla,
kasaba ortamında boğulduğunu hissetmektedir Ayla kasabada çok sıkıldığından ve
kendisi hakkında dedikodu yapıldığından şikayet eder. Biraz parası olsa
Ayla'nın tek amacı Ankara'ya yerleşmektir. Kuşku içinde olan Elif, Osman'a
Ayla'yla arasında bir şey olup olmadığını sorar. Ali, kasaba pazarında Elif'in
yaptığı kilimleri satmaktadır. Bir gün okulda ders sırasında öğretmen, Osman'a
andı okutturur. Öğrencilerin çoğu andı ezberleyememiştir. Öğretmen, Danimarka'
da olan ve babasından gelen kartı arkadaşlarına gösteren Mehmet'in eline sopayla
vurur.
Osman saz tutkusundan dolayı
sık sık Aşıkla birlikte olmaktadır. Hacı, Ali'yi kılıbık bellemiş ve gördüğü
yerlerde taciz etmektedir. Osman babasıyla bir marangoza gittiğinde bulduğu bir
dut kütüğünü babası saz yapsın diye almasını ister ama Ali pahalı geldiği için
alamaz. Günümüze geçildiğinde Ali, Osman'a uzun süredir onun için kiraz
ağacından bir saz yaptığını söyler. Geri dönüşle Osman'ın uzun süredir
Danimarka'da yaşayan arkadaşı Hakan köye gelir. Osman'ı arabasına bindirerek
onu gezdirir. Kasabadaki satıcıdan Hasan kendisine saz, tef gibi aletler
alırken Osman'a da bir çakı almıştır. Osman, Hasan'ın kendisine aldığı çakıyla
tahtaları yontar. Osman, annesiyle bir gün pazara gittiğinde aniden bir fırtına
patlak verir.
Günümüze dönüldüğünde babası Osman'a
çocukluğunda bir ayıyı nasıl terbiye ettiklerini anlatır. Geri dönüşle Ali'nin
inşaat halindeki evi fırtına sırasında yıkılmıştır. Çaresiz kalan Ali, Abdullah
emmiden para istemeye gider. Akbaba gibi olan Abdullah, Ali'nin evini ipotek etmiştir.
Parayı geri veremezse ev ve arsa Abdullah'ın olacaktır. Ali'nin annesi Hacı'ya
oğlunun zor durumda olmasına üzüldüğünü, köprü tarafında para eden arsayı satıp
yardım olarak ona vermelerini ister ama yaşlı adam tepki gösterir. Bu arada
evin inşaatında oynamakta olan Nazlı merdivenden düşmüştür. Nazlı hastaneye
kaldırılmış fakat kurtarılamamıştır. Küçük kız defnedilmiştir. Elif için durumu
kabullenmek zordur. Osman, kardeşinin ölümünden suçluluk duymaktadır. Ali,
Hasan'dan kendisine Danimarka'da iş bulmasını istemiştir. Parasını ödeyemediği
için marangoz, Ali'nin evinin camlarını sökerek götürür. Hacı, karısının
üstelemesiyle köprünün yanındaki tarlayı satıp parasını Ali'ye vermeyi kabul
eder. Hasan'dan mektup gelmiş ve hem Ali'ye hem de Elif'e iş bulduğunu
yazmaktadır. Elif ve Ali, Osman'ı dedesine bırakarak Danimarka'ya giderler.
Aşık, yalnız kalan Osman'a saz çalmayı öğretmeye başlamıştır.
Bir kaç yıl sonra Elif'le Ali,
köye dönüp Osman'ı da alıp, Danimarka'ya götürmüşlerdir. Günümüze dönüldüğünde
Ali, oğlu Osman’la evin bahçesindeki serada yanan ateşin yanında otururken, bir
yandan Osman'ın çaldığı "uzun ince bir yoldayım" türküsüne eşlik
etmektedir. 'Gönlümdeki Köşk Olmasa', "Danimarka'da yaşayan 'saz şairi
Yüksel Işık'ın öz yaşam öyküsünden yola çıkan, ekmek parası için yerini yurdunu
terk eden insanların dramını bir çocuğun gözünden anlatıyor"
(Milliyet/Sanat, 09.01.2003:. “Prof.Dr.Alim Şerif Onaran/Doç.Dr.Bülent Vardar,
“20 Yüzyılın Son Beş Yılında Türk Sineması” syf, 276”
Ödül:
39.
Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde
►Jüri
Özel Ödülü
►Mazlum
Çimen “En iyi müzik”
►Bora
Akkaş “Jüri Özel Ödülü”
8.
Sadri Alışık Sinema Ödülleri
►Tomris
İncer “En iyi yardımcı kadın oyuncu”
* Ortak yapım olmasından dolayı,
Danimarkalıı yapımcının isteği üzerine Danimarkalı kadın yönetmen Elizabeth
Rygard'ın yönettiği "Gönlümdeki Köşk Olmasa", bir bakıma müslüman
mahallesinde salyangoz satmaya benzetilebilir. Filmin yönetmeniyle tek ortak
noktası; Almanya, Danimarka, İsveç gibi ülkelere göçün başladığı yıllarda filme
konu olan ailenin fertlerinin Danimarka'ya işçi olarak gitmesinden
kaynaklanıyor. "1970'lerin başında Türkiye'den yurt dışıına göç eden
köylülerin aynı zamanda kendi içlerinde yaşadıkları göçü anlatan film, bir
yandan da 'Biz insanlar nefrete düşmeden acıyla başa çıkabilir miyiz?' sorusuna
cevap arıyor. Son yıllarda Batılı ülkelerdeki birçok yönetmen gibi Avrupa'da
yaşayan göçmenlere karşı duyulan korkuyu yakından gözlemleyen Rygard, bu
korkunun umarsızlık, politik fırsatçılık ve medyanın ticari kaygılara dayanan
yönlendirmeleriyle gittikçe daha da tırmandığını düşünüyor" (Aktuğ,
Radikal, 14.08.2000).
Aslında yönetmeni dışında neredeyse
herkesin Türk olduğu film, naif tanımını hak eden bir özellik taşıyor. Aşık
Veysel 'in yaşadığı dönemden izler taşıyan 'Gönlümdeki Köşk Olmasa' da, bu büyük
ozanın işlevi, önemi belirsiz bir nitelik kazanmış. Her şeye karşın Elizabeth
Rygard, dışarıdan biri olarak bazı ayrıntı hatalarına karşın bir kasaba
atmosferi yaratabilmiş. Ama bu atmosfer filmin ele aldığı dönemin yapısıyla ve
bölgenin gelenekleri ve kültürel özellikleriyle çakışmayan bir izlenim
yaratıyor; Aşık Veysel'in yaşadığı Sivas'ın Sivrialan köyünün, filmde ele
alınan ilişkiler ve mekansal özelliklerle buluşmadığı dikkati çekiyor. Aslında
bu yorum, yönetmenin oryantalist bir bakış açısından sıralamadığı izlenimini
hissettiriyor. "Türkiye'yi ilk kez 1993'te ziyaret eden yönetmen, uzun
yıllar Türkiye'de yaşamış ve Danimarka'lı şair Henrik Nordbrand'la ilgili bir
belgesel çekti. Bu belgesel sayesinde Rygard, Orhan Veli, Nazım Hikmet ve Rumi
gibi şairlerin eserleriyle tanışmış. Sonraki yıllarda Türkçe öğrenen yönetmen
Türk kültürüyle ilgili daha detaylı araştırmalara girişti ...
'Gönlümdeki Köşk Olmasa' filmi
de Rygard'ın Batı'ya Türk müziğinin, şiirlerinin ve felsefesinin
zenginliklerini anlatan bir film yapma isteğinden doğdu" (Aktuğ.
14.08.2000).
* Elizabeth Rygard, gerçekçi bir atmosfer ve
olay örgüsü yaratmak yerine, kendi kafasında idealize ettiği Elif karakterini
ve olay örgüsünü yaratmayı tercih etmiş. Şüphesiz yönetmenin böyle bir
özgürlüğü var. Belgesel bir film çekmediği için, ele aldığı dönemin
gerçeklerine kelimesi kelimesine bağlı kalması gerekmiyor. Fakat bu özgürlüğün,
bir çeşit monografik özellikler taşıyan bir öykülemede gerçeklerle içiçe geçmiş
bir yapıyı zorladığı fark ediliyor. Örneğin meyhane Iokanta arası bir yer
işleten Ayla karakterini de bu çerçevede yerine oturtabilmek kolay değil. Diğer
yandan, köy ve kırsal kültürün açmazlarına yabancı olmasına karşı Rygard, çok
da yüzeysel geçmeden, yaşanan tekdüzelik, sevgisiz,. çıkarcılık, geri kalmışlık
ve farklı kültürlerin yaşadığı çelişkileri vurgulamak açısından belli bir
düzeyi tutturuyor. "Türk folkloru ve kültürüne ilişkin çalışmalar yapan
kadın yönetmen Elisabeth Rygaard, adını Veysel'in bir dizesinden almış olan
filminde, ayrılıkların yarattığı acılar denli, türkülerin anlamları, sözlerinin
altında yatan felsefe üzerinde yoğunlaşıyor" (Milliyet/Sanat,
09.01.2003:9).
Filmin görüntü yönetmeni Hans Welin'in, çerçeve
kalitesi ve aydınlatma çalışması ise filmin önemli artısını oluşturuyor.
"Filmin tek zaafı var; öykünün Danimarka kanadı pek işlenmemiş. Odanın
penceresinden gördüğümüz yağmurlu bir iklim efektiyle, bu bölüm biraz çalakalem
işlenmiş ... yönetmen Elizabeth Rygard, ülkesinin tanıtımına katkıda bulunmak
istememiş. Osman'ın yetişkinliği ve Mazlum Çimen'in yaşlılığı da (bir kez daha
Danimarka tarafı) filmin sırıtan yanlarından" (Vardan, Radikal,
10.01.2003). 'Gönlümdeki Köşk Olmasa'yı biçimsel unsurların içeriğin önüne
geçtiği bir film olarak tanımlamak daha uygun düşüyor.
FİLMİ İZLE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder