ŞELLALE (2001)
Senaryo ve Yönetmen: Semir
Aslanyürek, Görüntü Yönetmeni: Hayk Kirakosyan, Müzik: Sunay
Özgür, Yapım: Şellale Film IFR / Yalçın Kılıç Ezel Aka Kamera Asistanları: Mehmet
Zengin, Eyüp Bor, 2. Kamera Asistanı: Serdar Güz, Şaryo: Ali
Dervişoğlu, Kreyn Operatör Yrd.: Oktay Koçalan, Kurgu: Senat Preşeva,
Mustafa Preşeva, Ses Teknisyeni: Burak Akbulut (Gramofon), Boom
Operatörü: Halil Çığır (Gramofon), Işık Şefi: Kadir Yazıcı (Orion),
Işık Asistanları: Engin Altıntaş, Levent Yiğit, Serdar Türkoğlu, Eyüp
Taşçı, Cengiz Topuz, Mumin Balcı, Halil Demir, Bülent Bayraktar (Orion), Set
Amiri: Adnan Aydın, Set Asistanları: Cüneyt Kayar, Hamdullah
Erdoğan, Set Fotoğrafçısı: Serdar Aşkın, Özel Efektler: Özcan
Yıldız, Emir Özer, Erman Yıldız, Çaycı: Hasan Demir, Set Görevlileri:
Hasan Türkmen, Aytekin Rica, Emrah Türkmen, İbrahim Rica, Mehmet Rica,
Mahmut Ünal, Gmkhan Büyükaşık, Serkan Genç, Serdal Genç, Şoförler: Sabit
Kabaali, Ali Kartal, Hikmet Aslan, İskender Yüceşan, Tahir Kabaali, Ali Ezer,
Mehmet Veznedar, Fehmi Uzun, Yunus Yücel, Ali Demir, Şemsettin Albak, Tevfik
Çoban, Post Produksiyon Sorumlusu: Banu İmset, Murat Şenyüz, Film
Laboratuarı: Sinefekt, Laboratuar Kontrol ve Program: Yusuf Özbek,
Film Yıkama: Orhan Turgut, Ersan Gümüş, Ayhan Kısa, Negatif Kesim: Selâhattin
Kısa, Burcu Doğanay, Renk Düzeltme: Yusuf Özbek, Film Baskı:
Mustafa Koç, Murat Kendir, Görsel Efektler (Sinefekt): Kerem Kurdoğlu,
Emre Aypar, Özgür Toparlı, Bülent Ergün, Merih Öztaylan, Yasemin Ülgen, Jenerik:
Emre Aypar (Sinefekt), Jenerik Aktarma: IMAJ, Fregman Grafik
Tasarımı: Özer Feyzioğlu, Ek laboratuar İşlemleri: Bavaria Bild
&Tonbearttbeitung, Dolby Digital Miksaj Stüdyosu: Taylan Oğuz
(İmaj), Ender Akay (Kedi), Dublaj: Prodüksiyon Amiri: Enis Özkul, Ahmet
Kısacık (İstanbul), Prod. Ast (Antakya): Olcay Güven, Alp 1. Aksu, Başat
Erengezgin, Prod. Ast.ları :(İstanbul) Eyüp Kırbaş, Türker Akkuş, Mekan
Sorumlusu: Murat Pekin, 1. Yönetmen Yrd: Murat Şenöv, 2. Yönetmen
Yrd.: Levent Kaçar, 3.Yönetmen Yrd.: İlksen Başarır, Devamlılık: Filiz
Gülmez, Video Assisty: Elif Çakırlar, Oyuncu Seçimi: Harika
Uygur, Barış Çakmak, Tuncay, Uğurlu, Sanat Yönetmeni: Levent Uysal, Set
Dekorasyonu: Murat Çelebi, Ressam: Saim Dursun, Aksesuar
Sorumlusu: Özgür Aslanyurt, Heykeltraş: Nurettin Bektaş, Set
İnşası: Semir Güleryüz, Necmi Güleryüz, Hikmet Aslanyürek, Kostüm: Özlem
Azkarpat, Terzi: Mediha Aslanyürek, Terzi Yrd: Arzu Aslanyürek, Makyaj:
Semra Sarıkaya, Makyaj Ast: Aysel Aydın, Kuaför: Süheyla
Büyükleyla, Kuaför Ast: Gözde Büyükleyla, Dublaj: Erkan Altınok, Seslendirenler:
Sema Mağara (Madam Dumas), George Dounmergeus (Mösyö Dumas), Umut Özçorlu
(Ayhan Öğretmen), Ses Tasarım: Ender Akay (Kedi), Müzik: Kedi
Müzik Stüdyosu, Müzisyenler: Vurmalılar: Fahrettin Yarkın, Ferruh
Yarkın, Yaylılar: Cihat Aşkın, Bahar Meriç, Aida Boydağ, Reyent Bölükbaşı, Fora
Baltacıgil, Ney: A. Şenol Filiz, Ali Naci Gündoğdu, Klarnet:
Toygun Sözen, Saz: Akın Eldes, Kaval (Semir Aslanyürek, Diğer
Nefesliler: Selim Aslanyürek, Şarkılar: Sunay Özgür (Şellale Girişi
– Rüya – Yol – Kaçma Halep Fahişesi – Süt Rüyası – Müze – Defne’nin Göz Pınarı
– Postallı Süt Deyyus), Tanıtım ve
Dağıtım Sorumlusu: Serkan Çakarer, Grafik tasarım: Mucizeler Dükkanı,
Basın ve Halkla İlişkiler: Bizim Stüdyo, Poster İllustrasyonu: Şahin
Karakoç,
KONU: Olaylar
1960 yılında 27 Mayıs askeri müdahalesinden bir buçuk ay önce Antakya’da geçer.
O günlerde Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik ve politik kriz, bir ailenin
duygu ve mizah yüklü öyküsünde hayat bulur. Film, başarılı bir ressam olan
Cemal’in memleketine geri dönmesi ve tüm hayatında iz bırakan çocukluk
yıllarını anımsamasıyla başlar. O günlerde biri DP’li biri CHP’li olan babası
ve amcası arasındaki sürekli çekişme ironik bir dille yansıtılırken arka planda
Antakya’nın ünlü şelalesinin şiirsel öyküsü anlatılır.
Biri DP li, diğeri ise CHP li
olan Cemal’in babası ile amcası arasında, farklı partilere mensup olmaktan
kaynaklanan devamlı bir kavga vardır. İki kardeş birbirinin yüzünü bile
görmemek için evlerinin bulunduğu ortak avluyu, yüksekçe bir duvar inşa ederek
bölerler. Fakat bu duvar iki kardeşin birbirine sataşmalarını ve duvara
merdiven dayayıp duvarın tepesinde birbirini hırpalamalarını engellemez...
Aile efradı arasındaki devamlı kavgalar,
birbirini suçlamalar ve nedenini bilmedikleri nefret ironik bir dille
anlatılırken, kasabalıların rüyalarını anlattıkları Harbiye Şelalesi'nin
öyküsü, lirik bir şekilde araya girer. Kasabada şelaleye rüya anlatma geleneği
mevcuttur, çünkü onların deyimiyle “rüyalar sadece akan suya anlatılır ve
yorumları Yusuf Peygamber'e mahsustur”. Bu geleneğe bağlı olarak Cemal de kız
kardeşi Şehra ile sık sık şelaleye giderek rüyalarını anlatır.
Kasabanın önemli kişiliklerinden
birisi olan, Cemal’in çıraklığını yaptığı kasabanın berberi Kel Selim, I. Dünya
Savaşı'nda Yemen’de savaşmış, gizli bir Stalin hayranıdır. Kel Selim’in her
müşterisi için bir usturası vardır. Çalışırken devamlı olarak memleketteki kötü
gidişatı, ABD'nin yaptığı Marshall yardımını, Kore’ye asker gönderilişini ve
okullarda öğrencilere zorla içirilen, onun deyimiyle “Amerikalıların küçük
çocuklarımızı aptallaştırmak için gönderdikleri eşek sütünü” eleştirir. Bu
özelliklerinden dolayı Kel Selim, kasabada sevilen ve biraz da deli gözüyle
bakılan birisidir.
Bir
gün baraj yapmak için şelalenin ağzını genişletmeye kalkan bir inşaat ekibi,
şelale ağzındaki kayaları dinamitleyince kayalar yarılır ve şelale suyunun
önemli bir kısmı kaybolur. Bu olaya en çok kızanlardan biri Kel Selim'dir.
Fakat bir daha rüya anlatamayacakları endişesiyle Küçük Cemal ile kız kardeşi
Şehra da çok üzülmüşlerdir.
Ülkedeki
karışık durumu anlatan 1 Mayıs bahar şenliğinde şelalenin azalan suyu içine
oturup içki içip eğlenen tüm kasabanın kavgası filmin doruk noktasını teşkil
eder. Hemen ardından bir stadyum inşaatında ustabaşı olan Cemal’in babası,
iktidarın adamı olmasına rağmen ücret almak için yapılan direnişten dolayı
gözaltına alınır. Cemal’in ailesi ise, içine düştükleri kavgalı dönemden ve o
sırada gerçekleşen 27 Mayıs darbesinden çok daha derinden etkileneceklerdir
ÖDÜL:
34. SİYAD seçiminde (2002)
►"En İyi Görüntü Yönetmeni"
(Haik Kirakosian) Sadri Alışık Oyuncu ve Onur Ödülleri (2002)
►" "En İyi Erkek
Oyuncu" (Tuncel Kurtiz)
1.
Şile Büyülü Fener Film Festivali (2002)
►
" "En İyi Görüntü Yönetmeni" (Haik Kirakosian),
►
" "En İyi Erkek Karakter Oyuncusu" (Serkan Acar),
►
" "En İyi Sanat Yönetmeni" (Levent Uysal).
& Türk
sinemasında tuhaf şeyler oluyor. Çok farklı sanatçı kimlikleri taşıyan
yönetmenler, eski Yeşilçam'dan da, bugünkü TV ünlüsü/ manken/tanıtım üçgenine
dayalı ve ne pahasına olursa olsun popüler olmayı amaçlayan filmlerden de çok
farklı şeyler yapıyorlar. Hepsi de başarılı oluyor denemez, olanların da başarı
düzeyi tartışılır. Ama bu yenilenme ve çeşitlenme gözden kaçacak gibi değil..
Eski Sovyetler Birliği'nde
sinema okuyan, yıllar önce Vagon adlı Rusya'da çekilmiş filmini bayağı
garipsediğimiz ve uzun zamandır yeni bir projenin peşinde olan Semir
Aslanyürek'in filmi, sanırım Antakya'yla ilişkili kendi anılarına dayanıyor.
Yönetmen bizlere, 1960 devriminin hemen öncesinde bir şelalenin hemen
yakınındaki bir köyde yaşayan bir büyük ailenin ve de çevresindekilerin
öyküsünü anlatıyor.
Filmin sonradan ressam olmuş kahramanı o
günleri hatırlıyor. Böylece biri Demokrat, öbürü Halkçı oldukları için ölümüne
düşman olan iki kardeşi, komünist, aynı zamanda saz şairi bir berberi, türlüçeşitli
yolsuzlukların içindeki kasaptan muhtara çeşitli kişileri, şelale başında eski
efsaneleri yad eden kadınları, ceberut bir okul müdürü ve ona karşı çıkan
özgürlükçü öğretmenleri, filmi bir leitmotiv gibi baştan sona kateden ve elinde
satır genç ve civelek karısını kovalayan bir deliyi, vb. kişileri izliyoruz.
Bir de, kuşkusuz, tüm olanların odak noktasında, her şeyin onun gözlerinden
verildiği küçük Cemal ve de kız kardeşi var. Semir Aslanyürek, tuhaf ve de
oldukça yadırgatıcı bir kıvam tutturmaya çalışmış. Birlikte katıldığımız
çeşitli panellerde Hollywood sinemasına olan nefretini adeta haykıran sanatçı,
Amerikan tarzı bir dram anlayışına tümüyle sırtını çevirmiş. Filmde gerçek
anlamda bir öyküden çok, küçük olaylar, renkli kişilikler, anılar ve izlenimler
var.
Filmin genel havası, biraz
eski Sovyet, özellikle de Gürcü komedilerini ve onlardaki Gogol'dan gelen
bürokrasi ve eşraf eleştirisini anımsatıyor. Yönetmen bu güldürü tarzına,
sürekli kavga eden, küfreden, sarhoş olan, türlü çeşitli kesici aletlerle
kedileri, horozları, eşekleri ya da birbirlerini kovalayan gürültücü insanları
da katarak, bir tür RusAkdeniz mizahı sentezi elde etmeye çalışıyor.
Yönetmen
bu amacına yer yer ulaşıyor. Ama her zaman değil.. Ayrıca, örneğin şelale
önündeki eğlence, Fikret Kuşkan'lı tüm açılış bölümü, müze gezisi gibi
bölümlerde ustalığı beliriyor ve sineması çıtayı hemen yükseltiyor.
Aslanyürek'in bir başarısı da oyuncu yönetimi. Tuncel Kurtiz ve Hülya Koçyiğit
elbette çok iyiler. Ama kendi adıma, Ali Sürmeli ve hele Aykut Oray'ı bu kadar
sağlam rollerde hiç görmemiştim.
Şellale
(filmin iki “L” ile yazılması sanırım yerel telaffuzdan kaynaklanmış), çok
farklı, seyri sabır ve özen isteyen, ama sonunda insanı ödüllendiren bir yapım,
çok farklı duyarlılıklarla kotarılmış bir film ... “Atilla Dorsay, “Sinemamızda
Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 141”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder