Powered By Blogger

14 Aralık 2022 Çarşamba

 

ŞARKICI (2000) 


Senaryo ve Yönetmen Ersin Pertan Görüntü Yönetmeni Ertunç Şenkay Muzik Karman İnce, Yapım Sanmal Film, / Annie Geelmuyden Pertan Yönetmen Asistanı: Hatice Yakar, Kurgu: Nevzat Dişiaçık, Sanat Yönetmeni: Annie Geelmuyden Pertan, Yapım koordinatörü: Yusuf Niş, Prodüksiyon Müdürü: Türkan Yaralı, Prodüksiyon Asst: Bülent Çolael, İrfan Maltepeli, Wordrobe: Cathy Ebcim, Propi: Ali Taşkesen, Acceskript: Özlem Atlı Özkarpol, Casting: Hülya Bilben, Video Kayıt: Banu Yeğin, Kamera Asistanı: Halil Çekiç, Ali Özel, Fırat Turan, Boom Operatörü; Mustafa Halil Çağlar, Ses Mühendisi: Bayram Karaman, Ses Operatörü: Mustafa Halil Çağlar, Işık: Nurdoğan Erduvan, Behsat Üstöner, Adem Yüksektepe, Bahadır Över, Öner Gültekin, Gripare: Melih Sezgin, Zafer Yılmaz, Tolga Yarim, Makyaj: Ayten Yeşil Çorbacıoğlu, Kuaför: Sabahattin Atak, Erkan Kutses, Markism: Mehmet Kınık, Yaşar Duraklar, Şahin Cicili, Zeki İpin, Miks: Erkan Aktaş, Laboratuar: Mustafa Oruç, Yahya Öztürk, Negatif Montaj: Eyüp Yıldız, Tuncay Koçtürk, Renk Düzenleme: Adnan Şahin, Baskı: Zekeriya Şahin, Grafik: Zeynep Yiğit,

Oyuncular: Yeşim Salkım, Berhan Şimşek, Nurseli İdiz, Faik Ergin, Kazım Akşar, Selçuk Yöntem, Settar Tanrıöğen, Erdinç Akbaş, Hilal Cebeci, Emrah Kolukısa, Safiye Aydoğan, Nuran Sultan, Mustafa Uzunyılmaz, Reyhan Karaçam, Murat Karasu, Tayfun Sav, Hüseyin Yirik, Pınar Yılmaz, Mehtap Bayri, Gürgen Öz, Orçun Çıtır, Nejmi Aykar, Vahdet Çakar, Yasemin Tombul, Aysel Gürel, Yıunca Yönder, Aykut Oray

Konu: Dönemini kapayıp şöhretini yitiren şarkıcı Sevda Erses'in (Yeşim Salkım) öyküsü. Sevda, 1950'lerin Türkiye’inde ayakta durabilmenin savaşı içindedir. Ve bu kez bir Anadolu turnesine çıkarak şansını denemeye kararlıdır. Ege bölgesindeki bir kasabada yeniden dikkatleri üzerine çeker. Onu her gece hayranlıkla izleyen kasabanın yakışıklı mühendisi (Faik Ergin), Sevda'ya gönlünü kaptırmıştır. Kısa sürede aralarında duygusal bir ilişki başlar. Kasabanın ağası Refik de (Berhan Şimşek) Sevda'ya karşı boş değildir. Onu elde etmek için tüm gücünü kullanırsa da Sevda asla taviz vermez. Refik, geçmişte yaşadığı bir olay nedeniyle acılı ve garip bir adamdır. Yıllar önce büyük bir çiftlik kahyasının oğlu olan Refik, çiftliğin sahibinin kızına sevdalanmıştır. Ancak aşkına karşılık bulamamıştır. Bu gönül acısının ardından İstanbul'a giderek karaborsacılık yapmış, zengin olduktan sonra da köyüne dönerek bir çiftlik satın almıştır. Yıllar sonra köşeyi dönüp her şeye sahip olmasına karşılık, içindeki o intikam duygusunu bir türlü atamayan Refik, kafasına taktığı Sevda konusunda da düş kırıklığına uğrayacaktır. Kasabada terzilik yapan ağanın metresi (Nurseli İdiz) araya girse de sonuç değişmez. Sevda ile ağanın aralarını yapmak için uğraş veren eski kulağı kesik metresin, bu oyun içindeki rolü aslında çok farklıdır. O'nun da Sevda gibi gönlü genç mühendistedir. Ve tek gayesi, bu firsattan yararlanıp mühendisi kendine bağlamaktır. Bu arada, kasabaya sürgüne gönderilen bir doktorun (Kazım Akşar) olayların içine girmesiyle bu üç kahramanlı öykü ilginç bir sonla noktalanır. (Agâh Özgüç)

 ÖDÜL

38. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde (0105 Ekim 2001)

► Yeşim Salkım "en iyi kadın oyuncu",

► Ertunç Şenkay "en iyi görüntü yönetmeni"

► Fono Film Stüdyosu "en iyi stüdyo"

Sadri Alıışık Oyuncu ve Onur Ödülleri'nde (2002)
    ► Nurseli İdiz "en iyi yardımcı kadın oyuncu".

4  "Şarkıcı"da, insani ve kültürel değerlerin yozlaşmaya başlamasının ilk yıllarında, yani 40 küsür yıl önce sadece "şarkıcılık" yapan bir kadının İstanbul pavyonlarından bir Anadolu kasabasına uzanan dokunaklı öyküsü, dönem atmosferi başarıyla yansıtılarak anlatılmış: Türkiye'de yeni kurulmaya başlanan 'parasal çıkarların uzlaşması' merkezli sisteme de dokunan bu duyarlıklı film, ne yazık ki çok az kişiyi, ama derinden etkileyecek. (Ali Ulvi Uyanık, Milliyet Sanat d.)

4  Tersine Dünya, Kurt Kanunu ve Kuşatma Altında Aşk gibi filmleriyle tanıdığımız Ersin Pertan çok kısa bir süre vizyonda kalan Acı Gönül'ün ardından hem senaryosunu yazdığı hem de yönettiği Şarkıcı filmiyle yeniden karşımızda. Filmde zengin bir oyuncu kadrosuyla çalışan Pertan, pavyonlarda şarkıcılık yaparken birden işini kaybeden ve Anadolu'ya gitmek zorunda kalan Sevda Erses (Yeşim Salkım) karakterinin öyküsü üzerinden Türkiye'de değerlerin hızlı bir şekilde değiştiği 1950'li yılları anlatmaya çalışıyor.

Çekimleri İstanbul, İzmir ve Ödemiş'te tamamlanan film, mekan ve kostüm kullanımındaki özenli tutumuyla arka planda gerçekçi bir tarihi tablo oluşturmaya çalışıyor; ancak sinemada anlam yaratabilmenin en temel araçları olan senaryo ve kurguya yeterince özen gösterilmemesinden dolayı izleyicide istenilen etkiyi yaratamıyor. Durumlarla uyum göstermeyen diyaloglar ve temel devamlılık hataları sonucu akmayan izlenmesi gerçekten zor bir film haline geliyor Şarkıcı. Anlatımın lokomotifi olması düşünülen pavyon sahnelerindeki temposuzluk filmin süresini de gereksiz yere uzatıyor. (N.Ö.) “Antrakt Sinema Dergisi)

Film, mikrofonda şarkı söyleyen Yeşim Salkım'ın görüntüsüyle açılıyor. Onca şarkıcı filmi yapmasına karşın ağızlarla müziği bir türlü tutturamayan eski Yeşilçam'daki gibi burada da "senkron hatası" görülüyor. (Bu ise film için ilk kötü puan!) Ersin Pertan, aslında iddialı bir projeyle karşımıza geliyor. Çünkü, 1950'lerin sonlarında İstanbul'da dikiş tutturamadığı için Anadolu'ya turneye çıkan "düşkün şarkıcı" hikayesi, yalnızca Bir Yıldız Doğuyor tarzı bir müzikal melodram değil. Yönetmen, işin içine, o yıllardaki Vatan Cephesi edebiyatından politikacıeşraf ilişkilerine pek çok şeyi küçük ayrıntılar halinde sokmayı deniyor.

Şarkıcı çok iyi şeyler içeren, ama hemen tüm Pertan filmleri gibi tümüyle tatmin etmeyen bir fılm. Bir dönem filmi olmanın tüm koşulları alçak gönüllü biçimde de olsa yerine getirilmiş, ayrıntılarda, aksesuarlarda aksayan hemen hiçbir şey yok. Özellikle tüm yan oyuncular iyi seçilmiş, iyi oynuyorlar. Kamran İnce'nin müziği ise filmi sarıp sarmalıyor, en dramatik sahnelere müdahale ederek, sanki filmin melodrama dönüşmesini engelliyor. Ama Pertan, özellikle gerçek hayatın nabzını yakalamada, atmosfer yaratmada yetersiz kalıyor. O pavyon sahneleri bir türlü yaşamıyor, hayata geçmiyor. O sürekli kullanılan kaydırmalar, bir süre sonra hareketsizlikten beter bir tekdüzelik yaratıyor, Film, yine de özellikle ikinci yarıda belli bir çekicilik kazanıyor. Bir Anadolu kasabasında. çok farklı konum ve kişiliklerde olsalar da bİr küçük kadının yaşamını yok etmede birleşen erkekler ordusunun bize sunduğu dram, gerçekten etkileyici. Ah, bir de Yeşim Salkım'ın üzerinde, hem kişiliği, hem de oyunu açısından biraz daha çalışılabilmiş olsaydı ... “Atilla Dorsay,” Sinemamızda çöküş ve Rönesans yılları” syf 140”

4  Filmin sanat yönetmenliğini, Pertan'ın eşi Anni G. Pertan üstlenmiş. Dönemin giysileri, mekanları, taşıt araçları, aksesuarlar ve özellikle DP iktidarının hissedilmesine ilişkin kimi simgelerin oluşturulması açısından asgari düzeyde bir başarının tutturulduğu görülüyor. Fakat buna karşın, filmin ağırlıklı kısmının geçtiği Ege kasabası bölümlerinde, 1950'li yılların atmosferinin içinde, o günlerin giysileriyle gezinen ama yaşamayan karekterlerle yüz yüze gibiyiz. Filmin genel havası bütünsel olarak, o dönemin atmosferini yaratmakta çok başarılı görünmüyor. "Pertan'ın ekonomik bunalımın had safhaya ulaştığı günümüz Türkiyesi'nde, bir dönem filmi çekmek gibi zor ve pahalı bir projenin altına girmesi, takdir edilebilecek bir yaklaşım. Ancak filmi izledikten sonra, harcanan paranın boşa gittiğini görüyorsunuz" ...

Yeşim Salkım'ın daha önce ikincil rollerle bir kaç kez sinema oyunculuğu deneyimi yaşamasına karşın, sinema oyuncusu olarak başarılı bir performansı yansıttığını söyleyebilmek zor. Sanki nötr, gerekli durumlarda bile duyarsız bir oyunculuk sergiliyor. "Antalya'dan ödülle dönmeyi başararak 'sürpriz' yapan Yeşim Salkım, şarkı söylemenin oyunculuk demek olduğunu kanıtlıyor bizlere, hem de büyük jüri tarafından onaylanarak. Karakterine hiçbir derinlik katamayan, oynamaktan çok ortalarda gezinmeyi ve şarkı söylemeyi yeğleyen, aşk ve ölüm temalarının yoğunluğunu yansıtamayan, bunların ötesinde soluk alıp vermeyen bir 'yanılgı' gibi"... Filmin oyunculuk açısından başarılı sayılabilecek kişisi Refik ağayı canlandıran Berhan Şimşek gibi görünürken "karikatür düzeyinde bir karekteri canlandırmak için çabalayan Berhan Şimşek" in de çabaları boşa gitmiş gibi gözüküyor. Şimşek'in canlandırdığı Refik Ağa karekteri, bir yanaşmanın oğluyken, yanlarında çalıştıkları ailenin soyadı olan Karaoğlu'nu alan ve eline geçirdiği fırsatları kullanarak, aileesinin çalıştığı çiftliğe ve diğer zenginliklere sahip olarak yörenin en güçlü kişilerinden biri olmuştur. Aynı zamanda, dönemin iktidarıyla dirsek teması içindedir. Arkasındaki güce dayanarak da kanun tanıma* yan, istediği her şeyi elde etmeye çalışan bir kimliktir. Ülkemizde Cumhuriyet'e karşın dönüştürülemeyen feodal ilişkileri temsil ederken, kişiliğinde bu değerleri yeniden başat hale getirme çabasında kararlı adımlar atan DP iktidarının da, sanki bilinçaltının yansımasını temsil etmektedir. Şarkıcı da oyunculuk açısından en dikkat çeken kişi olarak Nurseli İdiz göze çarpıyor. "İkiyüzlü bir karektere inandırıcılık katan Nurseli İdiz, 'Şarkıcı'nın oyuncu kadrosu içinde sivrilen tek isim. Onun çabaları da ne yazık ki silinip gidiyor. Rol arkadaşlarının kayıtsız, ruhsuz oyunculuklarının katkısıyla. (Özer, Radikal, 09.10.2001) “Prof.Dr.Alim Şerif Onaran/Doç.Dr.Bülent Vardar, “20 Yüzyılın Son Beş Yılında Türk Sineması” syf, 288”



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder