MELEKLER EVİ (2000)
Yönetmen: Ömer Kavur Senaryo:
Ömer Kavur, Feride Çiçekoğlu, Erol Hızarcı, Görüntü Yönetmeni Ali Utku Müzik:
Cahit Berkay Yapım Alfa Film/Sadık Deveci Ömer Kavur Kurgu: Mevlüt
Koçak, Sanat Yönetmeni: Selçuk Gürışık, Uygulayıcı Yapımcı: Zafer
Çelik, Yapım Sorumlusu: Hasan Çetin, Teknik Yönetmen: Zafer Par, Yardımcı
Yönetmen: Serpil Kutça, Negatif Kurgu: Tamer Eşkazan, Basın
Danışmanı: Ayşe Durukan,
Oyuncular:
Talat Bulut (Ahmet Aloğlu), Hande Ataizi (Arzuhan Öztürk), Aytaç Arman
(Bahattin Öztürk), Arslan Kaçar (Şehmuz), Haldun Boysan (Timur), Yeliz Tozan
(Zeliha Taşçı), Macit Koper (Ermiş), Süeda Çil (Hatice Taşçı), Metin Belgin
(Hasan), Tarık Pabuççuoğlu (İbrahim Taşçı), Yüksel Arıcı (Polis Seyit), Erkan
Sever (Polis Turan), Muhammed Cangören
Konu: Melekler Evi diye bilinen eski
bir kervansarayın avlusunda dolaşan ve terkediImiş evlerin fotoğraflarını çeken
Ahmet Aloğlu, Urfa'da fotoğrafçı olan, 20 yıldır görüşmediği, üniversiteden
damının öldürülmeden önce birlikte yemek yediği adamı sorduğunda arkadaşı
İbrahim Taşçı'nın dükkanına uğrar. Birlikte İbrahim 'in evine giderler ve yemek
yiyip, içerler. Kaldığı otele dönen Ahmet, otelin lobisinde bazı karanlık adamların
bir şeyler çevirdiğini farkeder. Ahmet, restoranda oturup bir kamera gibi
çevresini gözlemeye başlar. Gözlemlediği kişilerden olan ve lobide oturan
adamlarla ilgisi olan diğer kişiler yemektedirler. Bu adamlardan biri, ihaleden
kendisine verilecek olan paranın az olmasından dolayı diğerini suçlar. Ertesi
gün Ahmet İbrahim'in arabasıyla fotoğraf çekmek için bölgede dolaşırken bir
benzinciye uğramıştır. Benzinciye giren iki araçtan çıkan kişilerin otel lobisinde
gördüğü adamlar olduğunu anlayan Ahmet, onları izlemeye başlar. Adamlar tarihi
harabelerin bulunduğu bir bölgede durrmuşlardır. Bu insanlar, bir gece önce
otel lobisinde gördüğü kişilerdir ve Ahmet adamların işledikleri cinayetlere
tanıklık ederken aynı zamanda fotoğraf çekmektedir. Makinasının objektifinin
parlaması üzerine adamların şefi olan Bahatttin'in farkettiği Ahmet,
Bahattin'in kendisini silahla yaralamasına karşın kaçmayı başarır. Bahattin
eski bir emniyet çalışanıdır ve ihaleyi kazanmasına yardım ettiği halde söz
verdiği paranın tamamını ödemeyen, yöreden bir işadamını öldürmüştür. Ahmet
adamların arabasıyla kaçarken yarasından dolayı bayılır. Yardımcı olan köylüler
aracılığıyla kurtulan Ahmet, iki gün bilinçsizce yatmıştır. Kendisini tedavi
eden bilge adama teşekkür eden Ahmet Urfa'ya geri döner. Bu arada İbrahim 'in
dükanına gittiğinde, onun üç gündür gelmediğini öğrenir. İbrahim'in evine giden
Ahmet, polisler tarafından gözaltına alınır. Ahmet polisler sıkıştırınca
yaşadıklarını anlatır. Polisler Ahmet'i cinayete tanıklık ettiği yere götürürler.
Fakat ortada ne ceset, ne de İbrahim'in arabası vardır. Polis, Ahmet'i nezarete
atar. Bir dedektif Ahmet'i sorgulamak için gelmiştir. Ahmet'in kaçtığı araba,
yörenin işadamlarından Rıza Celaloğlu üzerine kayıtlıdır. Cinayeti işleyen kişi
olan Bahattin Öztürk, aslında iki yıl önce trafik kazasında ölmüş
görünmektedir. Serbest bırakılan Ahmet, oteline dönmüştür. Danışmada,
dedektifin sorduğu işadamının öldürüldüğünü yazan bir gazete görür. Danışmadaki
görevliye, işadamı milletvekili olduğunu öğrenir. Bir kadın, Ahmet'i otel
odasından arayarak, Bahattin Öztürk'le ilgili görüşmek için saatli minarenin
altında randevu verir. Randevuyu veren kadın, Bahattin Öztürk'ün kızı
Arzuhan'dır. Görüşme sırasında, Ahmet'e hakaret eden ve tokat atan Arzuhan'ı
kendini tutamayan Ahmet de tokatlar. Ahmet'i silahıyla tehdit eden Arzuhan'ı,
Ahmet cinayet anının fotoğraflarını göstermek için, İbrahim'in dükkanına
çağırır ve fotoğrafları gösterir. O esnada Bahattin'in adamları dükkanı
basarlar ve Ahmet' den negatif filmleri isterler. Negatiflerin kendisinde
olmadığını söyleyen Ahmet'i adamlar vurmak üzereyken Arzuhan kurtarır. Urfa'nın
sokaklarında bir kaçıp kovalamaca başlamıştır. Bu arada Ahmet'in yarası enfekte
olmuş ve kötüleşmeye başlamıştır. Ahmet'le Arzuhan, geceyi melekler evinde
geçirmişlerdir. Ahmet, gece boyunca NihaI ismini sayıklamıştır. Arzuhan,
Nihal'in kim olduğunu merak etmiştir. Ahmet, haber almak için İbrahim'in kızı
Zeliha'nın çalıştığı atölyeye gider. Zeliha, Ahmet'in Gümrük handa terzi Erol
isminde biriyle görüşmesi gerektiğini, negatifleri vermezlerse eve gelen
adamların babasını öldüreceğini söyler. Ahmet, Erol'un işyerinin yakınındaki
kahvede çay içerken onu vurmaya çalışan Bahattin'in adamları gelirler ve
Ahmet'e İbrahim'in kesilmiş olan yüzüklü parmağını verirler ve fotoğrafları
eski nizamiyeye getirmesini söylerler. Melekler Evi'ne dönen Ahmet'le Arzuhan
arasında bir yakınlık oluşmuştur. Aslında bir savaş fotoğrafçısı olan Ahmet,
kızı Nihal'i kaybettiğinde her şeyi bırakmış, karısı ise onu terketmiştir.
Birlikte paylaştıkları duygusal gecenin ertesinde Ahmet, Arzuhan'ın gitmiş
olduğunu farkeder. Eski nizamiyeye giden Ahmet, orada İbrahim diye seslenir ama
yanıt alamaz. Bu arada arkadan gelen bir gürültüyü takip eden Ahmet, ağzı
bantlanmış olan İbrahim'i bularak onu evine götürür. Arzuhan, İbrahim'in
kurtarılmasını sağlamıştır. Melekler Evi'ne giden Ahmet'i, Arzuhan cep
telefonundan arar. Ahmet bir otobüsle Bitlis'e gider ve Arzuhan'ı aramaya
başlar. İbrahim'in arabasını bulan Ahmet, arabanın içinde Selçuklu Oteli, Ahlat
yazan bir kağıt bulur ve arabayla Ahlat'a gider. Ahmet, Arzuhan'ı Van Gölü'nün
kıyısında yürürken bulur ve Arzuhan'dan kendisiyle gelmesini ister. Arzuhan,
babasının geleceğini ve onunla görüşmeden gidemeyeceğini söyler. Selçuklu Oteli'nde
oda tutan Ahmet, danışmada Bahattin'le karşılaşır. Ertesi sabah Bahattin ve
Arzuhan otelden ayrılır. Durumu öğrenen Ahmet, otelden ayrılırken İbraim'i
rehin alan adamlarla karşılaşır. Adamlar, polislerin eskortluk yaptığı bir
adamı uğurlarlar. Van feribotuna yetişen Ahmet, feribotta Arzuhan'ı bulur.
Van'a vardıklarında sigara almak için büfeye giden Ahmet'i, Bahattin'in
adamları kaçırıp bir eroin imalathanesine götürürler. Bahattin, Ahmet'i sorguya
çeker. Adamlarına o'nu konuşturduktan sonra öldürmelerini söyler. Adamlar maç
seyretmek için Ahmet'i bir odaya kapatırlar. Bu arada depoya yapılan baskınla
adamlar öldürülür. Ahmet yeniden Selçuklu Oteli'ne geldiğinde, otelin polisler
tarafından sarıldığını görür. Bahattin bir rehine alarak Arzuhan'la birlikte
kaçar. Ahmet, Bahattin ve Arzuhan'ı Selçuklu mezarlığında takip ederken,
polisler de onları bulmuştur. Bahattin, Ahmet'e ateş eder o sırada Arzuhan'da
Bahattin'i vurmuştur. Polisler Bahattin'i öldürür. Ahmet'i yatmakta olduğu
hastanede ziyaret eden Polis şefi, fotoğraf makinasının içindeki filmi çıkarır.
“Prof.Dr.Alim Şerif Onaran/Doç.Dr.Bülent Vardar, “20 Yüzyılın Son Beş Yılında
Türk Sineması” syf, 256”
4 Türk sinemasının önemli yönetmenlerinden ve sinemasal
arayışlarında özellikle kişisel üslup arayışlarıyla dikkat çeken Ömer Kavur,
Melekler Evi filmiyle, önceki filmlerine kıyasla belli bir öykünün yörüngesinde
hareket ederek örüyor filminin kozasını. Kavur, Melekler Evi'nde, daha güncel
bağlantıları olan bir tarzı benimsemiş. Kendi deyişiyle, "şiddet içeren
barok bir tutku ve aşk öyküsü" Melekler Evi (Kültür Servisi, Cumhuriyet,
1999). "Yeşilçam'ın en sıra dıışı ve en kişisel yönetmenlerinden Ömer
Kavur, uzun yıllar kafasının bir köşesinnde taşıdığı konuyu nihayet çekme
vaktinin geldiğine karar veriyor. Elden ele doolaşmış senaryo bir de Hızarcı
tarafından derlenip toparlandıktan soma hazır hale geliyor. Senaryonun güncel
motiflerle desteklenmesine büyük özen gösteriliyor. Güneydoğu Anadolu' da
terorizmle atbaşı yaşanmış sosyal, küıtürel ve ekonomik kirliliğin yarattığı
tipler kullanılıyor" ... (Canbazoğlu, Cumhuriyet, 1999)
4
Kavur
1988'de Onat Kutlar'la filmin çekileceği bölgeyi gezdiğini ve o yöre insanını
anlatmak ve coğrafyasını aktarmak üzere verilmiş bir sözü olduğunu söylüyor.
"İlk çalışmamız Anat'la birlikteydi. Hatta yöreyi de birlikte dolaştık.
Ama 'Melekler Evi' o proje değil. Değişimlere uğradı ve bu hale geldi. ..
Kutlar'la düşündüğümüz projeden bir hayli farklı, ama tematik bir benzerlik
var"".gibi görünüyor. Film, öncelikle yarattığı atmosfer ve
dolayısıyla mekan seçimiyle dikkat çekici görünüyor. "Ömer Kavur daha önce
filmlerinde öykü değil, olay değil, insan anlatırdı daha çok. İnsanın,
toplumsal etkilenmelerini de alttan alta işlerdi. 'Melekler Evi'nde ise, olay
var, olaylar zinciri var. Olayları anlatmak için insanı kullanıyor. Kavur
filminde; Türkiye'yi uzun süredir etkilemekte olan, 1990'larda açığa çıkan,
medyanın ağzında sakız haline getirilerek önemi yitirtilen devlet / çete
ilişkilerini ele alıyor... Ama film de yöntem yanlış seçilmiş. Amerikanvari bir
anlatım ve sürükleyicilik serüven filmine dönüşerek, yapılan keskin
eleştirileri görünmez duruma getirmiş 'Biçim' yanlış olunca, 'içerik' de
anlamını ve gücünü yitiriyor" (Esen, 2002).
4
Kavur'un sinemasında belki ilk kez, aynı
zamanda medyanın da gündeminde olan Hande Ataizi gibi bir oyuncu rol alıyor. Bu
arada özellikle kişisel arayışları olan bir oyuncu olarak Bahattin karakterinde,
Aytaç Arman göz dolduruyor. Film, Kavur sinemasında öncelikle öne çıkmayan
güncelle hesaplaşma sorunsalı üzerinde de yoğunlaşıyor. Bu bağlamda, ülkemizin
yakın geçmişinin üzerne bomba gibi düşen Susurluk skandalı ve sonrasında ortaya
çıkan pis kokular, derin devlet ilişkileri gibi durumlar, Kavur'un anlatmaya
çalıştığı öykünün gerçek fonunu oluşturuyorlar. Kısmen Yeşil ya da Abdullah
Çatlı karakterlerini çağrıştıran Bahattin ve ilişkileriyle, biraz da seyircinin
çabasına dayanan ve çok açıktan yol almadan, aydın bir sinema sanatçısının
çağına olan sorumluluğunun üslubuna tanıklık ediyorsunuz. Fakat Melekler Evi,
Kavur'un sinemasında özelliklerini vurguladığımız önceki filmleriyle
kıyaslandığında daha düşük bir zaviyeyi temsil eder gibi görünüyor. Film
seyirciye ulaşmakla, özgün olmak arasında sıkışmış bir görüntü verirken,
Kavur'un son dönem filmlerinde seçtiği mekan kullanımı ve mistisizm sızmaları
satır aralarında dikkat çekiyor. "Öykünün çok kalem tarafından
şekillendirilmesi, bölgenin şartlarını hiç bilmeyenlere bile fantezi
gelebilecek sahnelerin varlığı, Handa Ataizi'nin fiziksel güzelliğinin yerli
yersiz perdeye yansıması, filmi 'Kavur Filmografisi'nde hayli aşağılara
çekiiyor ... Gerisi, bir türlü yakalanamayan 'Yeşil'i anımsatan bir figür
yardımıyla bölgedeki çarpık düzenin milletvekillerine kadar uzanan yanını
irdelemeye çalıışan bir yol filmi" (Canbazoğlu, 1999). “Prof.Dr.Alim Şerif
Onaran/Doç.Dr.Bülent Vardar, “20 Yüzyılın Son Beş Yılında Türk Sineması” syf,
256”
* Ömer
Kavur, Akrebin Yolculuğu'ndan üç yıl sonra dönüyor. Son çete olaylarından, Susurluk'tan
ve kirli ilişkilerden esinlenmiş bir senarryoya dayanarak ... Film, Anadolu
içlerine doğru uzanan yolculuk öğesiyle Amansız Yol ve Ah Güzel İstanbul'u,
gizemli bir olayın ilmek ilmek çözülmesiyle Gizli Yüz ya da Akrebin
Yolculuğu'nu düşündürüyor. Baş kahraman, eski savaş muhaabiri Ahmet'in mesleği
ve fotoğrafların hikayeyede oynadığı rol da yine Gizli Yüz'e göndermede
bulunuyor.
Öte yandan, Kavur bir aksiyon yönetmeni değil. Bu açıdan filmin
hemen hiçbir aksiyon sahnesi yeterince doyurucu değil. Kavur'un siinemasını,
özünü oluşturan öğelerden, mistik ve gizemli arayışlardan ve geçenlerde bir
Amerikan yazarının onu "zamanın heykeltıraşı" diye anmasına yol açan zaman
üzerine fellsefesinden boşaltırsanız, geriye ne kalır? Ne yazık ki pek bir şey
kalmadığı filmde açıkça bellli oluyor.
Melekler Evi, baştan sona Kavur'dan
beklenmedik bir tutuklukla zedeli bir fılm, onun fıllmografisinin belki en
zayıf filmi. Oyuncular da iyi çizilmemiş rollerin kurbanı oluyorlar. Ben
Antalya jürisinde olsam bu filmi ikinci seçmezdim. Talat Bulut'a ödülünü bu
filmle değil, Abuzer Kadayıfh verirdim. Cahit Berkay'ın enfes müziğini elbette
ödüllendirir, ama Van Gölü kıyısında film çekmek gibi bir ayrıcalığı, o gölün
gün doğuşu ve günbatımı saatlerinde aldığı olağanüstü renkler yerine son derece
çiğ bir öğlen ışığında ziyan eden Ali Utku'ya ödül değil, ceza verirdim! ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder