Powered By Blogger

13 Aralık 2022 Salı

 KAHPE BİZANS (1999) 


Yönetmen: Gani Müjde, Senaryo: Kemal Kenan Ergen, Görüntü Yönetmeni: Uğur İçbak Müzik: Mehmet Soyarslan, Uğur Dikmen, Cem Karaca, Yapım: Özen Film  Arzu Film, Sanat Yönetmeni: Deniz Özen, 1. Asistan: Orhan Erkal, Yönetmen Asistanları: Cenk Erlevent, Ayşegül Yurdakul, Salih Kuşcan, Mehmet Arıca, Script Writer Group: Fatih Solmaz, Selçuk Erdem, Mesut Ertaş, StadiCam Operatör: Ercan Yılmaz, 1. Asistan  Kamera: Soykut Turan, 2. Kamera Asistanı: Burak Turan, 3.Kamera Asistanı: Erşen Ersoy, Sanat Yönetmeni Asistanı: Nilgün Nalçan, Hüseyin Kanarya, Zeynep Koloğlu, Bülent İşcan, Kostüm: Gülümser Gürtunca, Set Costumer: Sevinç Çiftçi, Kostüm Asistanları:  Erol Potur, Nilüfer Ersoy, Cemal Kızgın, Aksesuar: Taşkın Geçgel, Dekor Asistanları: Zafer Aktağ, Senem Kaş, Nihat Çırık, Murat Çelebi, Mehmet Özbay, Selim Saraçoğlu, Dekorasyon Teknikerleri: Yaşar Akbulut,  Ziya Aktağ, Yusuf Aktağ, Yasin Şimşek, Şenol Eraslan, Cengiz Bulut, Muammer Aslan, Samet Çırak, Ahmet Koyuncuoğlu, Mustafa Babaoğlu, Abdullah Akgül, Mehmet Akgül, Dekor Asistanları: Cumhur Akuğur, Bülent Çöleal, Ayhan Çelik, Tayfun Öğmen, Vatan İbrahim, Recep Yazıcıoğlu, Işık Şefi: Nezir Yücel, Işık Asistanları: Ferzan Yücel, Korhan Aysan, Hamit Paksoy; Oruç Demir, Ümit Barlas, Set Düzeni: Ahmet Topal, Set Asistanları: Bekir Arslan, Sonay Dökmeel, Mustafa Yılmaz, Savaş Dökmeel, Yavuz Ceylan, Özel Efekt: Uğur İçbak, Dolly Grup: Ufuk Kayar, Mustafa Arslan, Rıza Kadayıfçıoğlu, Adnan Aydın, Hakan Yamaç, Makyaj: Selma Mısırlı, Celal Gönen, Makyaj Asistanları: Evrim Kocabey, Candan Çiçek, Kadir Arslan, Kurgu: Uğur Tan, Negatif Baskı: Selahattin Turgut, Ayhan Kısa, (Sinefekt Stüdyolarında Hazırlanmıştır)

Oyuncular: Mehmet Ali Erbil (İlletyus), Cem Davran (Yetiş BeyMarkusAntonyus), Hande Ataizi (Mağdure Bacı), Ayşegül Aldinç (Teodara), Nurseli İdiz (Helena), Sümer Tilmaç (Süper Gazi), Suat Sungur (Tavşan Bey, Demet Şener (Emmanuella), Yılmaz Köksal (Sepetçioğlu), Cengiz Küçükayvaz (Simitis), Ümit Okur (Teoorakis), Günay Karacaoğlu (Anaç Hatun), Cezmi Bayık, Belma Canciğer Müjde (Arap Bacı), Metin Şentürk (Saray Bekçisi), Cem Karaca (Saz Aşığı), Coşkun Göğen, Ferdi Altuner, Engin Koç, Nemci Yapıcı, Kerem Atabeyoğlu, Şehnaz Çakıralp, Serap Poyraz, Los Panchos, Şencan Güleryüz (Lombelikus), Cezmi Baskın (Hacı Mataryus Çelebi), Kerem Kupacı (Borazancı), Aslı Aybars (Hancının Kızı), Haluk Ayvazoğlu, Sevtap Erdemli, Engin Günay, Serkan Dönmez, Eray Yumuşaker, Engin Koç, Coşkun Göğen, Ramazan Akboğa, Ökkeş Avgın, Hasan Yıldız, Necmi Yapıcı

Konu: Büyük bir kuraklığın pençesinde acınası bir toprak yığınına dönüşen Avustralya'dan kuzeydeki Batıya göç etmeye karar vermiş olan Nacaroğlu aşireti, İran üzerinden Bizans topraklarına girmiş, şans eseri Batıdaki Batıya ulaşmayı başarmışlardı. Aşiret Süper Gazi 'nin işaret ettiği topraklar üzerine obalarını kurar. Aradan geçen sürede Süper Gazi'nin üçüz oğulları olmuştur. Bizans imparatorluk sarayında 16. İlletyus, kendisini yemeğe çağıran Lord Lomberikus'u aslanları sevmeye gönderir. Bu arada yemek sırasında kendisine adıyla hitap eden ablası Teodora'ya sinirlenen illetyus onu azarlar. Karısı 5. Elena'yı ise kendisine kısa sürede erkek evlat vermezse öldürmekle tehdit eder. Gördüğü rüyanın etkisinden kurtulamayan illetyus, kahine giderek rüyasını anlatır.

Kahin, İlletyus'un anlattıklarının bir lanet olduğunu ve o gün doğan bir erkek Nacar çocuğu tarafından öldürü1eceğini söyler. illetyus başkomutan Theodorakis'e Nacar köylerini basarak buldukları bütün çocukları öldürmelerini söyler. O esnada çocuklarına isim verme töreni düzenleyen Süper Gazi, çocuklarının isimlerini Yetiş Bey, Gavur Bey, Gider Bey koyar. Tören sürerken Bizans askerleri köyleri basmaya başlamışlardır. Tavşan Bey Bizanslıları oyalaması için Süper Gaziyi köyün girişindeki kapıya bağlar. Süper Gazi'nin karısı üçüzleri kurtarmak için ayrı ayrı sepetlere koyarak nehire bırakır. Sepitçioğlu Yetiş Beyi kurtarmıştır. Süper Gazi esir edilerek illetyus'un sarayına getirilmiştir. Kraliçe sarayın bahçesinde gezerken doğum sancısı tutar ve orada doğumu yapar. Doğan bebek kızdır. Bu arada Süper Gazi'nin bebeklerinden biri nehir yoluyla illetyus 'un bahçesine gelmiştir. Arap bacı bebeği sepetten aldığında erkek olduğunu görür. Elena kendi bebeğiyle birlikte diğer bebeği de kendisi doğurmuş gibi illetyus'a getirir. Illetyus, erkek bebeğe Marcus Antonius, kız bebeğe ise 6. Emanuel isimlerini verir. Marcus Antonius bir türlü Hristiyan gibi davranamamakta, istavroz çıkarmamakta ve Nacar ilahileri söylemektedir. İlletyus onu cezalandırmak için Rodos'da bir Gimnasyuma gönderir. Sepetçioğlu ve Yetiş Bey bir handa yemek yerlerken Bizans askerleri gelir. Aralarında çıkan çatışmada Yetiş Bey Sepetçioğluna erkekliğini ispatlar. Üçüncü bebek ise yıllardır nehirde sepet içinde ordan oraya sürüklenen Gider Beydir. İmparator'un oğlu Markus Antonius saraya dönerken Yetiş Bey ve Sepetçioğlu tarafından kaçırılır. Önce direnen Marcus, Seepetçioğlu'nun kızı Mağdure'yi görünce direnmekten vazgeçer. Yetiş Bey, Sepetçioğlu ve Tavşan Bey, Marcus ve Papazların elbiselerini giyerek Bizans sarayına giderler. Theodora ise başkomutan Theodorakis ile planlar yaparak Marcus'u öldürerek oğlu Simitis'i imparator yapmayı planlamaktadır. İlletyus oğlunun gelişi şerefine akşam bir yemek verir. Marcus yanlışlıkla kız kardeşinin odasına girdiğinde odada gördüğü tavuğun boynundaki anahtarın babasının kaldığı zindana ait olduğunu öğrenir. Sepetçioğlu ve Yetiş Bey, Süper Gazi'yi kurtarmak için zindana inerler. Yakalanan Yetiş Bey ve diğerleri kaçarken, gerçek Marcus da saraya gelmiştir. Yakalanan Marcus ve Yetiş Bey'den hangisinin oğlu olduğuna karar veremeyen İlletyus, onlardan Süper Gazi'yi okla vurmalarını ister. Yetiş Bey oku babası yerine Theodora'nın adamına atar. Bu arada Süper Gazi, Markus ve Yetiş Beyin ikiz kardeş olduğunu açıklar. inanmayan illetyus'u Arap Bacı'nın itirafı ikna etmiştir. illetyus Arap Bacı ve karısı Elena'yı öldürür ve Süper Gazi'yle çocuklarından kaçmaya çalışır. Bu arada Lord Lomberikus Theodora'yı bıçaklar. Ölmek üzere olan Theodora'nın Sefer Beyin eski sevgilisi Eftalya olduğu ve oğlu Simitis'in de ondan olduğu anlaşıldığında Simitis, annesine saldırdığını zannettiği babası Sefer Beyi öldürür. Yetiş Beyin illetyus'u öldürmesiyle her şey tatlıya bağlanmış, Gavur Bey Mağdure'yle, Yetiş Bey ise 6. Emine adıını alan Emmanuel ile evlenir. “Prof. Dr. Alim Şerif Onaran/Doç. Dr. Bülent Vardar, “20 Yüzyılın Son Beş Yılında Türk Sineması” syf, 223”

 ÖDÜL:

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi "Yılın İletişimcileri Zirvedekiler 2000"

►"En İyi Senarist" (Gani Müjde);

8. Magazin Gazetecileri Derneği seçiminde (2000)

► "En İyi Yönetmen" (Gani Müjjde),

► "En İyi Erek Oyuncu" (Mehmet Ali Erbil)

► "En İyi Kadın Oyuncu" (Nurseli İdiz)

 4 Gani Müjde, Mimar Sinan Üniversitesi GSF SinemaTV Bölümü'nü bitirdikten sonra, 1989 yılında yönetmen Ertem Eğilmez'in, "John Huston gibi tekerlekli iskemlede, hasta hasta tamamladığı vasiyet filmi' Arabesk'in senaryosunu yazdı. Yeşilçam'ın, her dönemde geçerli, aşk filmlerinde sürekli kullandığı klişeleri, kalıpları, fazlasıyla hassas marazi duygusal yaklaşımları... aşık bir çiftle aralarına giren bir kötü adamın hikayesini anlatan, arabeskin belli başlı öğelerini, motiflerini içeren bir melodram antolojisi niteliğindeki' Arabesk', beklenmedik bir ilgiyle karşılandı, dönemin gişe rekorunu  kırdı ve başarı, genç, okullu senaristin katkısı biraz es geçilerek Eğilmez'e yazıldı". Diğer yandan Türk sinemasına mizahi ya da dağa doğru deyişle biraz alaycı bakan bu film geleneksel sinemamızın (Yeşilçam sineması) kimi temsilcileri tarafından da alınganlıkla karşılandı (Çapan, Cumhuriyet, 28.01.2000).

4 Gani Müjde'nin, "geniş seyirci kitlesiyle yakınlık kurmanın sırrına erdiğini örnekleyen 'Arabesk'le 'yakaladığı absürd güldürü tarzını', bu filmden tam on yıl sonra nihayet yönetmenliğini de üstlenerek gerçekleştirdiği 'Kahpe Bizans'la bu kez tarihsel filmlere uyguladığını" görmekteyiz (Sungu Çapan, 28.01.2000).

Gani Müjde filmini Tarkan, Karamurat, Malkaçoğlu, Battalgazi ve onlara hayat veren Cüneyt Arkın, Kartal Tibet ve bu filmlerde emeği geçen herkese ithaf etmiş. Öncelikle Kahpe Bizans'ın, bir şekilde bize özgü tarihi filmlere atıfta bulunan, o filmlerin zaaflarını da ironik bir boyut içinde ele alan bir amaç içinde olduğunu belirtelim. "Gani Müjde'nin çıkış noktası, çocukluğunda çokca seyrettiği, etkilendiği, Karaoğlan, Fatih'in Fedaisi Kara Murat, Malkoçoğlu, Tarkan ve Battal Gazi gibi, genelde Osmanlı Bizans ilişkilerini eksen alan ve çizgi roman düzeyinde seyreden, aşk intikam ağırlıklı, basit, sığ, tarihsel serüven filmleri" (Sungu Çapan, 28.01.2000).

 Bu bağlamda baktığınız zaman, Gani Müjde'nin filminin eksenine Karamurat ve Battalgazi gibi çok bilinen ve Osmanlı tarihinden kesitler içeren olayların ve karakterlerin parodisinin yerleştiğini görüyorsunuz. "Heps: birer 'yenilmez cengaver' olan, bu kurmaca tarihsel kahramanların destanlarla, efsanelerle, masallarla halka mal olmuş, çoğu kez hamasi bir milliyetçiliği de barındıran, tekdüze, beylik serüvenlerini konu edinen ve bir dönemin (özellikle 1960'ların ikinci yarısıyla 1970'li yıllar) Yeşilçam'ında furyaya dönüşmüş, gişede iyi çalışmış, genelde kılıç şakırtısıyla Bizans entrikası (macerayla aşk) arasında salınan, popüler tarihsel filmlerine gırgırla karışık göndermelerde bulunan 'Kahpe Bizans', bu filmlerle büyüyen kuşağa mensup senaristyönetmenin, bu tarihsel filmlere beslediği sevgininnostaljinin saygılı bir ifadesi, aynı zamanda" (Sungu Çapan, 28.01.2000).

4 Parodiye dayalı güldürü üslubu filmin ana eksenine oturduğunda, parodinin dozu da önemli olmaya başlıyor. Filmin genelinde espri düzeyinin biraz yavan kaçtığını belirtmek abartılı olmayacaktır. Diğer yandan güldüren esprilerin de varlığını vurgulamak lazım. Şüphesiz bir filmin değerlendirme ölçütlerinin başında ne kadar güldürüp güldürmediği değil öyküsünü ne kadar başarıyla ve nasıl anlattığı gelir. Bu bağlamda baktığımız zaman Kahpe Bizans'ın öncelikle güldürmeyi ve geniş kitleyi hedef alması gibi bir gerçeklik var. Sinematografik anlatım açısından sınıfta kaldığı iddia edilemese de, her kesimden şöhretli isimler resmi geçidi şeklinde ve bir öykü anlatma kaygısı yerine bir tarihi film paradisinden öteye geçemediğini belirtmek gerekiyor. Filmin göndermelerde bulunduğu Malkoçoğlu, Tarkan, Kara Murat gibi tarihsel karakterlerin yer aldığı filmlerin emektarlarından ve Kahpe Bizans'ın oyuncularından Yılmaz Köksal filmle ilgili "Bu bir nostalji ... Şimdi yıllardır yaptığımız işle dalga geçiyoruz. O da benim biraz ağırıma gidiyor" demekte Tüzel, Radikal, 15.08.1999). “Prof.Dr.Alim Şerif Onaran/Doç.Dr.Bülent Vardar, “20 Yüzyılın Son Beş Yılında Türk Sineması” syf, 228

4 Kahpe Bizans dolayısıyla kimi temel sorular yeniden gündeme geliyor. Hayır, "Türk tarihi alaycı bir yaklaşıma konu olur mu, kahramanlıklarla yüklü tarihimizle dalga geçilebilir mi?" değil. Kuşkusuz ki günümüzde hala, "Hayır, bunlar yapılamaz, tarihe saygıyla yaklaşak gerekir," diyen dangalaklar bulunabilir. Ama bizim ve de aklı başında kimsenin böyle düşünmediği kesin... Akla gelen soru, "Bir zamanlar o denli ciddiyetle izlenen Yeşilçam filmleri alaya alınabilir mi, seyirci buna izin verir mi?" sorusu da değil. Rahmetli Ertem Eğilmez'in unutulmaz (ve senaryosunda Gani Müjde'nin de katkısı bulunan) Arabesk filmi, bunun pekala yapılabileceğini ve seyircinin de buna bayılacağını yıllar öncesinden kanıtlamıştı. Zaten özellikle "tarihi Yeşilçam filmlerinin böyle bir yaklaşıma ne denli çanak tuttuğu da ortada ...


Asıl soru şu: alabildiğine medyatik bir tavırla, adeta her milimetresi medyanın ilgisini çeksin diye hazırlanmış bir film yapılabilir mi, yapılırsa başarılı olur mu? Gerçi bu yolu, en azından son dönemde, Sinan Çetin veya Mustafa Altıoklar gibi isimler açmıştı. Ama doğrusu, değerli mizah yazarı ve bu vesileyle MSÜSinema ve TV bölümü mezunu olduğunu öğrendiğimiz Gani Müjde, hocalarına taş çıkartıyor! ...


Medyatik olmak veya medyatik bir film hazırlamak tek başına kusur değil. Sinan Çetin, bunun pekala kabul edilebilir örneklerini verdi. Bunu tüm dünya da yapıyor. Yeter ki medyatik olanı malzeme olarak iyi kullanın, filmin harcı içinde yoğurun, bir sanat yapıtının doğal parçası haline getirin ... Kahpe Bizans işte bunu yapamıyor. Bir film düşünün ki seyirci müthiş bir ön şartlanmayla gülmeye, boşanmaya hazır. Ama gülemiyor! Çünkü, ilk hoşluk anları geçtikten sonra fark ediliyor ki, örneğin Mehmet Ali Erbil filmde her gece Çarkıfelek'te yaptıklarının aynısını yapıyor. Örneğin Demet Şener veya Hande Ataizi her hafta sayısız Televole'de ne yapıyorlarsa, onu yineliyorlar. Gerçek mizah, özgün espri, kompozisyon çabası var, ama cılız. Ve tuhaftır, yine en iyileri, o alaya alınan Yeşilçam'ın eski oyuncularının çabası: özellikle de Sümer Tilmaç ve Yılmaz Köksal…


Kahpe Bizans, bizim OsmanlıBizans ilişkiileri üzerine kitapları dolduran önyargılarımız ve eski Yeşilçam'ın uçaklı, saatli, gözlüklü sözüm ona tarihi filmleri gibi hazır bir malzemeden yola çıktığı halde yeterince parlak olamayan bir yarım başarı. Bir Malkoçoğlu filminde uzakta bir uçak görünce gülüyorduk, ama burada gülemiyoruz: belki de bunu beklediğimiz için!... Mizahçı Gani Müjde'ye hoş geldin diyor, ikinci komedisi için daha bol esin diliyoruz. “Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 100”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder