Powered By Blogger

11 Aralık 2022 Pazar

 

BİR ERKEĞİN ANOTOMİSİ (1996)  "Anatomy of a Man"

Senaryo ve Yönetmen: Yavuz Özkan, Görüntü Yönetmeni: Ertunç Şenkay Müzik: Müzikotek/Can Atilla Yapım: Z1 Film Atölyesi/Aycan Çetin, Yavuz Özkan, Korhan Kurdoğlu Yönetmen Yardımcısı: Cevdet Mercan, Kamera Asistanı: Mehmet Zengin, Bahadır Eren, Kurgu: Ayhan Ergürsel, Sanat Yönetmeni: Yavuz Özkan, “Efes Pilsen ve Ata Menkul Kıymetler A.Ş. katkılarıyla”

Oyuncular: Ayda Aksel (Selma), Uğur Polat (Taner), Tilbe Saran (Saime), Taner Birsel, Deniz Uğur, Aslı Seçkin, İştar Gökseven, Tarık Ünlüoğlu, Müge Ochadowski, Selahattin Duman, Sinan Levi, Funda Şirinkal, Mustafa Şimşek, Ergun Üğlu

Konu: 90'ların Türkiye'sinin kaotik ortamını fon alan film, özel ve iş yaşamı çalkantılı, hırslı, bencil bir avukat olan Taner'in, insani değerlerin yerini hoşgörüsüzlük, iki yüzlülük ve şiddetin aldığı, toplumun korkutulup sindirildiği bir düzene baş kaldırması çerçevesinde gelişir. Taner, bir yandan çıkmaza girmiş evliliğini kurtarmaya çalışırken bir yandan da kendisi gibi avukat olan en yakın arkadaşının karısıyla aşksız bir ilişki yaşamaktadır. Kendisiyle birlikte yaşayan, tekerlekli sandalyeye mahkum duygusal kız kardeşi Saime'den başka huzur kaynağı yoktur. Bir gün, karanlık işlere bulaşmış bir müvekkilinin kendisine bıraktığı, mafya devlet ilişkilerini ortaya seren gizli belgeler içeren bir dosya yüzünden başt derde girer. Belgeleri ele geçirmek isteyen çete üyeleri Taner'in peşine düşmüştür. Genç adam, dosyayı çeteye teslim etmektense direnmeyi seçer ve belgeleri çoğaltıp medya kuruluşlarına iletir. Ardından can güvenliğini tehlikeye attığı yakınlarını, kız kardeşini, karısını, avukat arkadaşıyla karısını çocukluğunun geçtiği metruk eve gönderir. Bu arada, bir semt radyosunda gece programları hazırlayan Selma'yı da serüvenine dahil eder. Programı aracılığıyla her gece dertli dinleyicilerine moral vermeye çalışan Selma, küçük oğluyla birlikte yaşamını sürdüren yalnız ama umudunu yitirmemiş bir kadındır. Dosyanın medyada beklediği patlamayı yapmaması üzerine öfkesi iyice artan Taner, peşindeki çete üyelerini atlatmaya çalıştığı bir gece boyunca, Selma'nın programına peş peşe telefon eder. Yüzünü hiç görmediği Selma'nın sesinde dostluk, aşk, ilgi ve destek arar. Bu arada "Kaos" kod adıyla yaptığı coşkulu, hiddetli konuşmalar onu bir medya kahramanına dönüştürecektir

Ödül:

9.Ankara Film Festivali'nde (1997)

► Deniz Uğur "Umut veren kadın oyuncu" .

& Yavuz Özkan, 'Anatomi' üçlemesinin ikinci halkasında, 90'ların başında tutturduğu çizgiyi, gerek konu ve karakterler, gerekse de anlatım yönünden 'aynen' sürdürüyor. Özellikle 'Büyük Yalnızlık', 'İki Kadın', 'Bir Sonbahar Hikayesi', 'Yengeç Sepeti' ve 'Bir Kadının Anotomisi'nde çizilen çerçeve bu son filmde de karşımıza çıkıyor. Yavuz Özkan sinemasının temel belirleyicileri; aile içinde zaman zaman çok şiddetli yaşanan kadın erkek sorunları, iletişimsizlik yabancılaşma, yalnızlık, toplumdan hoşnut olmama, geçmişin tüketilmesinin kavranamaması geleceğin belirsizliği gibi temalar 'Bir Erkeğin Anatomisinin zeminini oluşturuyor. Bol paralı, rahat yaşam süren ama hep belli bir sıkışmışlık içinde çırpınan bireylerin gözlemcisi sonrasında 'değişen' ülkemiz kadınının kendisiyle yüzleşmesinin tanığı demek mümkün Özkan hakkında ...

 Yavuz Özkan'ın bir türlü anlatım sorunlarından kurtulamamasını, konunun hakkını verememesini, inanılmaz savrukluğunu ve deyim yerindeyse, ineğin sütünü sağdıktan soma süt kovasını devirmekten kurtulamamasını da anlamakta güçlük çekiyorum. 'Bir Erkeğin Anatomisi', günlük politik gerçekIere yaklaşmayı amaçlayan ama oldukça yetersiz ve başarısız kalan bir film... 'Bir Erkeğin Anatomisi', iyi niyetli bir çabadan öteye geçemiyor... Bize de her zaman olduğu gibi elverişli bir konu ama yönetmenin Fransız ile Amerikan sinemasının anlatım kalıpları arasında bocalamasından, her ikisine de el atıp senteze ulşamamasından, doyurucu olamayan bir film izlemek düşüyor... çünkü karanlığın aydınlatılması çabası gerçek toplumsal dinamiklerin uzağında aranıyor. bireysel haysiyet mücadelesi ya da radyo mikrofonunun becerisiyle sınırlanıyor. Avukatın, otomobil içinde bir yandan canlı telefon bağlantısıyla radyoda konuşurken, bir yandan da peşindekilerden kaçması ve yayının o anda konuyla ilgili herkes tarafından dinlenmesi gibi 'hiç inandırıcı olmayan sahneler radyonun kafeteryasındaki yalnız adam, Kumkapı civarındaki mezbelelik ev, felçli kız kardeş, programcı bayanın 'istihbaratçı' kocası gibi iyi işlenmemiş, boşlukta kalan unsurlarla da birleşince 'Bir Erkeğin Anatomisi' iyi niyetli bir çabadan öteye geçemiyor" (Arslan, Radikal, 25.02.1997). “Prof.Dr. Alim Şerif Onaran/Doç.Dr.Bülent Varol, “20 Yüzyılın Türk Sineması” syf,94”

&"Bir Erkeğin Anatomisi, sürükleyici bir televizyon tefrikasına konu olacak kadar yoğun, zengin ve güncel bir malzemeye el atıyor. Çok şey anlatmak istemiş Özkan. Fonda, şiddet, kan, dehşetten geçilmeyen 'reality show' programlarıyla yarışan TV haber bültenlerinden yansıyan, fokur fokur kaynayan, kaosun eşiğindeki ülkemiz. insanların korkutulup sindirildiği, değerlerin, ilkelerin çiğnendiği, pis kokular yükselen düzene Don Kişot'ça kafa tutmaya kalkışan bir "korkak kahraman avukat. Gizli çeteler, karanlık ilişkiler. Dirençli, gayretli avukatın umarsız mücadelesi aracılığıyla günümüzde yaşadıklarımızı anıştırıp çağrıştıran, sustukça sıranın kendilerine geleceğinin pek farkında olmayan sessiz çoğunluğu sanki üstüne serpilmiş ölü toprağından silkeleyip kurtarmak isteyen özene bezene ve kuşkusuz iyi niyetle kotarılmış filmde, avukatla yakınlarının kaba hatlarıyla basma kalıp tasvirinden sonra güncel siyasetten kaynaklanan heyecanlı bir kaçma kovalamaca serüvenine dalıyoruz ... özenti senaryosunun aksayan yanlarının da sırıtmasıyla 'Bir Erkeğin Anatomisi'nin etkileyici bir başarıya eriştiğini söyleyebilmek olası değil. Beylik anlatım kalıplarına sıkışmış, genel geçer standartların dışına taşmayan ve sonuçta doyurucu bir bireşime ulaşamayan filmde tiyatro kökenli oyunculardan Uğur Polat kendini yinelerken, yalnız değilsiniz mesajları veren radyo programcısı Ayda Aksel'le ilk kez izlediğim, felçli kız kardeş Deniz Uğur öne çıkıyor. Senaryo zaaflarına, nutuk atan diyaloglarına dayanıldığı ölçüde ilgiyle seyredilen, gücünü aktüaliteden alan bu yeni 'yoğun' Yavuz Özkan filmini anlamlı, iyi niyetli bulabilirsiniz, ama önemli ve başarılı saymak çok zor sonuçta" (Sungu Çapan, Cumhuriyet, 28.02.1997). Yavuz Özkan sinemasında fazla bir değişiklik yok. Yönetmen yine aktüaliteyi yakından izliyor (birinin bir yerde dediği gibi, "kulağını haberlere vermiş dinliyor"), Türkiye'nin gündemini yakın takibe alıyor.

Hatta bu kez bu gündemin önüne bile geçiyor: öyle ya, gerek devletle iç içe çetelerin varlıgı, gerekse bir radyo istasyonunun önayak olmasıyla başlayan "korna çalarak toplu protesto" olayı, daha Susurluk olayı patlamadan ve "temiz toplum için bir dakika karanlık" girişimleri ufukta bile yokken tasarlanmış ve çekilmiş!. . .


 Yavuz Özkan yine geveze: kişileri bol bol konuşuyor ve konuşarak iletişim kuruyorlar (daha doğrusu kuramıyorlar!). Güncel temalar yine ön planda: başı bir dosyanın basına intikalini önlemek isteyen birileriyle dertte olan, yönetmenin deyişiyle "zeki, inatçı, hırslı, romantik ve bencil bir avukat", ülkemizde birden patlayan özel radyoların birinde sabaha karşı ölüm ve yaşam üzerine konuşmalar yapan ve hayatı sorgulayan bir kadın spiker... Kadın erkek ilişkileriyse Yavuz Özkan'ın son filmlerinde hep sorguladığı ezen, hakim olan maço erkeğin gölgesinde ve gitgide kişilikleri gelişen, varlıkları pekişen kadın kahramanlarla sürüp gidiyor.


Öyle ki, bu filmde de eylemci erkek kahramanlar, hikayenin belki daha edilgin, ama sonuç olarak daha güçlü ve etkileyici kadın kahramanları karşısında sanki siliniyorlar. Ama tüm bu güncel olma ve ülkenin nabzını yakalama girişimi, sonuç olarak yine belli bir yapaylığa ve hemen hiçbir noktasıyla tam olarak inandırıcı olamayan bir filme yol açıyorsa... Acaba Özkan'ın bu tür filmlerinde (en azından ikisi ortaya çıkmış üçlemesinde) kullandığı temel yöntemleri sorgulaması ve yalnızca güncelliği yakalama çabası ve çok konuşan kişilerle gerçeklik duygusuna ulaşılıp ulaşılamayacağını sorması gerekmiyor mu? Bir Erkeğin Anatomisi bu çelişkileri, giderek bu açmazları içinde taşıyor ve Özkan'ın işlek, işlevsel ve de naif sinemasının tam anlamıyla hedeften vurmasına ciddi bir engel oluşturuyor. “Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 47”


______________________________________FİLMİ İZLE ______________________



Subject: Funding the chaotic environment of 90's Turkey, the film develops within the framework of Taner, an ambitious, selfish lawyer whose private and business life is turbulent, rebelling against a system in which human values ​​are replaced by intolerance, hypocrisy and violence, and society is intimidated and intimidated. While trying to save his marriage, which has come to a deadlock, Taner, on the other hand, has a loveless relationship with the wife of his best friend, who is a lawyer like himself. He has no other source of peace than his emotional wheelchair-bound sister, Saime, who lives with him. One day, he gets into trouble over a file containing confidential documents left to him by a client who is involved in shady affairs, revealing mafia-state relations. The gang members who want to seize the documents are after Taner. The young man chooses to resist rather than handing over the file to the gang and copies the documents and forwards them to the media outlets. Then, he sends his relatives, his sister, his wife, his lawyer friend and wife to the derelict house where he spent his childhood. Meanwhile, he includes Selma, who prepares night shows for a neighborhood radio, into his adventure. Selma, who tries to cheer up her troubled listeners every night through her program, is a lonely but hopeless woman who lives with her young son. Taner, whose anger increased when the file did not make the explosion he expected in the media, calls Selma's program one after the other during a night trying to get over the gang members after him. He seeks friendship, love, attention and support in the voice of Selma, whose face he has never seen. Meanwhile, his enthusiastic, angry speeches with the code name "Chaos" will turn him into a media hero.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder