CUMHURİYET (1998)
Yönetmen: Ziya Öztan, Senaryo: Turgut
Özakman Görüntü Yönetmeni: Colın Mounıer Müzik: Muammer Sun, Yapım:
Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Mustafa Şen
Sinan Yaka, Genel Sanat Yönetmeni: Metin Deniz, Kostüm: Türkan
Kafadar, Dekor: Levent Kulaç, Ahmet Şişman, Kurgu: Hasan Bektaş,
Genel Koordinatör: Latif Okul,
Oyuncular :
Dolunay Soysert, Rutkay Aziz, Macide Tanır, Hülya Aksular, Savaş Dinçel, Ayda
Aksel, Yeşim Aliç, Evlin Beşikçioğlu, Önder Alkım, Eda Liman, Dinçer Sümer,
Kazım Akşar, murat Karasu, Tarık Ünlüoğlu, Kenan Işık, Yücel Erten, Emrah Oğul
Özertem, Ali Sirmen, Kürşat Kutay, Tamer Levent, İbrahim Karamemet, Yavuz
Bingöl, Feyzi Tuna,
KONU: 26 Ağustos 1922 saat 05.30'da
Kocatepe'de Mustafa Kemal'in emriyle ateş başlamıştır. Türk ordusu Yunan
ordusunun bir merkezini düşürmüş, Mustafa Kemal, sahra dürbünüyle muharebenin
seyrini izlemektedir. Muharebe sonrasında savaş alanını gezen Mustafa Kemal
yerdeki Yunan bayrağını kaldırtır. Mustafa Kemal İsmet beye sonrası için
düşüncelerini sorar. İsmet bey ise düşmanın alacağı her türlü tedbiri felce
uğratmaya devam ederek ordunun hızlıca İzmir'e yürütüleceğini söyler. Mustafa
Kemal İsmet beyi onaylar. 18 Eylül 1922 tarihinde Mustafa Kemal Paşa, yanında
Halide Edip ile kordon boyundaki resmi geçite katılır. Paşa, Halide Edip,
Latife hanımın evinde, İzmir zaferini kutlamak için beraberce kadeh
kaldırırlar. Bir yandan da genel durum değerlendirmesi yaparlar. İsmet bey
Halide Edip'e, Latife hanım hakkındaki düşüncelerini sorar. Latife hanım paşayı
uğurlarken ondan evinin baş kumandanlık karargahı olarak kalması için izin
ister. Paşa isteği kabul eder. Gazi Paşa trenle Ankara'ya dönmüş ve istasyonda
çoşkuyla karşılanmıştır. Bu arada Osmanlı yanlıları Yunan'lılardan kurtulduktan
sonra Mustafa Kemal' den nasıl kurtulabileceklerinin hesabını yapmakta ve
zaferi küçültmenin çarelerini aramaktadırlar. Annesinin elini öpmeye giden Paşa'ya,
Zübeyde Hanım, kendisi ve Fikriye'nin sağlığının bozuk olduğundan bahseder ve
o'na İzmir'de kendisini misafir eden bayan hakkında sorular sorar. Paşa soruyu
yanıtlamaz ve ertesi gün mecliste yapacağı konuşmayı hazırlamak için çalışmaya
başlar. Paşa mecliste konuşurken, talep ettiği tekliflere anayasa, adalet ve
şer'iyye komisyonlarına da sevk edilmesini isteyen bir gurubun protestosu
üzerine, meclis başkanı isteği oya sunar ve tekliflerin ortak komisyona havale
edilmesi kabul edilir. Karşı teklifi verenlerin amacı saltanatı kurtarmaktır.
Mustafa Kemal, uzun tartışmalara müdahale ederek hakimiyet ve saltanatın
kuvvetle, kudretle ve zorla alındığını ve Türk Milleti'nin isyan ederek
hakimiyet ve saltanatı kendi eline aldığını söyler. Mustafa Kemal durumun ortada
olduğunu fakat buna karşın farklı davrananlar olursa gerçeğin süreceğini fakat
ihtimalen bazı kafaların kesileceğini söyler. Paşa'nın konuşmasının sonrasında
saltanat kaldırılmış ve durum padişah Vahdettin'e iletiImiştir. Bir revü
eğlencesi sırasında Ali Kemal'in masasında Yunus Nadi ve Yahya Kemal
oturmaktadırlar. Ali Kemal, Beyoğlu'nda traş olurken iki kişi onu götürürler.
Sonrasında paşaya Ali Kemal'in İznikte halk tarafından linç edildiği haberi
ulaşır. İngiliz konsolosluğunda ileri gelenler Şarlo'nun bir filmini
seyrederlerken bir görevli Sultan'ın yaşamını tehlikede gördüğü için
İngiltere'ye sığındığını ve başka bir yere naklini istediği haberini getirir.
Orada bulunan komutan, Sultan'a gereğinin yapılacağının bildirilmesini ister.
Sultan saray ahalisinin hüzünlü bakışları altında İngilizlerin araçlarıyla
limana gelir ve kendisini götürecek olan gemiye doğru yol alır. Mustafa Kemal
mecliste yaptığı bir konuşmada kimsenin milletin iktidarına ortak olamayacağını
söyler. Bu arada Paşa'nın akrabası ve yakını olan Fikriye Hanım, Münih'te bir
Sanatoryum'da tedavi görmektedir. Diğer yandan İsmet Paşa, Lozan'da Uşi
Şatosu'nda mütareke koşullarını görüşmeye gitmiştir. İsmet Paşa, müstakil bir
devlet için kapitülasyonların kesinlikle kabul edilemeyeceğini, istiklallerini
istediklerini ve hiçbir imtiyazı kabul edemeyeceklerini ve müzakerelerin bu
esas dahilinde sürmemesi durumunda müzakerelere devam etmeyeceklerini söyler.
Bu arada Salih Bey ve Zübeyde Hanım, Latife Hanıma misafirliğe gitmişlerdir.
Fakat Zübeyde Hanım, Latife hanımın Mustafa Kemal'den çok onun ünüyle ilgilendiğini
düşünmektedir. Sağlığı bozuk olan Zübeyde Hanımın öldüğü haberi Mustafa Kemal'
e ulaşmıştır. Fakat Paşa yaptığı teftişi yarım bırakamamıştır. İsmet Paşa,
Lozan'da oldukça zorlu bir mücadele vermektedir. Bu arada Paşa trenle İzmir'e
gelmiş Latife Hanımla evlenmeye karar vermiştir. İsmet Paşa, Lozan Palas 'ta
yemek esnasında itilaf devletlerinin ortak proje verdiklerini öğrenmiştir.
Paşa, Uşakizade Latife Hanımla
İzmir'de evlenmiştir. İsmet Paşa Lozan'da istiklal ve milli
hakimiyeti özellikle vurgulamış bu tavrı ise İngiltere temsilcisi Lloyd George
tarafından hakir görülmüş ve İngiliz delegasyonu İngiltere 'ye dönmeye karar
vermiştir. Mustafa Kemal, Ankara Çankaya'daki bağ evinden bozma eve, Latife
Hanımla birlikte gelir. Latife Hanım evdeki piyanonun Fikriye Hanıma ait
olduğunu öğrenince huzursuz olmuştur. Paşa, Latife Hanımı, meclisin dördüncü
toplantı yılının açılışına götürünce gelenekçiler tarafından tepki toplar. Bu
arada Fikriye'nin kaldığı sanatoryuma Paşa'nın evlendiği haberi gelmiştir.
Genç kadın allak bullak olmuştur. Fikriye
yurda döndüğünde, istasyonda görevlilerce Ankara'ya gitmemesi konusunda kibarca
uyarı1ır. İsmet Paşa, barış görüşmelerine katılmak için yeniden Lozan'a
gitmiştir. Olaylar gelişirken Rauf Bey ile İsmet Paşa'nın arası açılmaya
başlamıştır. Paşa genelde İsmet Paşa'nın haklı olduğunu düşünmektedir. Bu arada
Paşa'yla Latife Hanım arasında, Latife Hanımın hırçınlıkları yüzünden gerginlik
su yüzüne çıkmaya başlamıştır. Paşa meclisin açılması sonrasında teşkilatı
partiye dönüştürmeyi düşünmektedir. Rauf Bey Paşa'yı arayarak Lozan'da barış
görüşmelerinin sona erdiğini ve İsmet Paşa'nın antlaşmanın imzalanması için
hükümetten izin istediğini söyler. 24 temmuz 1923'de Lozan'da Rumini Sarayı'na
antlaşmayı imzalamak için gelen İsmet Paşa alkışlarla karşılanır. Lozan' da, bu
önemli olayın tanıkları huzurunda imzalar atılmıştır. Gazi Mustafa Kemal Paşa,
mecliste oylamaya katılan 197 milletvekilinin 196'sının oyuyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı seçilmiştir. Paşa ve Latife Hanım Lozan'dan dönen İsmet
Paşa'yı karşılamaya gider. Rauf Bey ile İsmet Paşa arasındaki anlaşmazlık iyice
su üstüne çıkmış ve Rauf Bey, İsmet Paşa ile karşılaşmamak için onu karşılamaya
gelmemiş ve istifa etmiştir. Mustafa Kemal, Başbakanlığa Fethi Beyi getirmeye karar
vermiş ve Ankara'nın başkent olması mecliste çoğunluğun oyuyla kabul
edilmiştir. Bu arada bakanların seçilmesi hakkındaki kanunda değişiklik
yapılması ve Cumhuriyet'in ilan edilmesi düşünülmektedir. 29 Ekim 1923
tarihinde Mustafa Kemal'in önerdiği madde hakkında mecliste görüşmeler
tamamlanır ve oybirliğiyle Türkiye Cumhuriyeti kurularak hakimiyetin kayıtsız
şartsız milletin olduğu kayıtlara geçirilmiştir. Ankara milletvekili Gazi Mustafa
Kemal Paşa, oybirliği ile Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına ise anayasanın ilgili maddesi gereğince Malatya milletvekili
İsmet İnönü seçilmiştir. Bu arada rejim muhalifleri hilafete destek için
çalışmakta ve baro başkanı Lütfi Bey bu konuda bir yazı yazacaktır. Rejim
muhaliflerinin ve çıkarı sarsılanların amacı, hilafeti canlı tutarak meşruti
saltanatı geri getirmektir. Bu arada Refet Paşa halifeyle sık sık bir araya gelirken, Karabekir Paşa ve Rauf Bey, Halifeye ziyarete giderler. Paşa, İsmail
Hakkı Beyin kızı Afet'le tanışmış onun yurt dışında tarih eğitimi alması için
yardımcı olma sözü vermiştir. Bu arada Paşa mecliste hilafetin kaldırılmasının
alt yapısını hazırlamaktadır. Urfa milletvekili Şeyh Saffet efendi ve elli üç
arkadaşının verdiği hilafetin kaldırılması ve Sultanın yurtdışına çıkarılması
konusunda kanun maddesi görüşülüp kabul edilmiş ve oybirliği ile onaylanmıştır.
Yeni anayasada, devlet şeklinin Cumhuriyet olmasının değiştirilmesi teklif bile
edilemeyecektir.
Bu arada Fikriye Hanım Ankara'ya gelir ve
köşke gider. Latife, Paşayı adamlarının yanında zor durumda bırakır ve
Fikriye'yi köşke aldırmaz. Genç kadın yaşadığı darbe üzerine intihar eder. Paşa
memleketi dolaşmakta ve kadınlarında ilim ve fen alanında eğitim göreceklerini
halka anlatmaktadır. Bu arada asker olanların aynı zamanda milletvekili
olamayacağı ve tercih yapmaları söylenir. Fevzi Paşa askerliği, Karabekir, Ali
Fuat ve Refet Paşalar ise milletvekilliğini tercih ederek bir muhalefet partisi
kurarlar. Parti başkanlığına Karabekir Paşa, yardımcılığına ise Rauf bey getirilmiştir.
Parti programında dini görüşlere saygılı olduğunu belirtir. Parti yöneticileri
yetkilileri ziyaret ederek endişeye mahal olmadığını söylerler. Bu arada doğuda
Şeyh Sait isyan etmiştir. Erat öldürülmüş ve Bakanlar Kurulu sıkıyönetim ilan
etmiş, ayrıca vatana ihanet kanuna dinin siyasete alet edilemeyeceği yönünde
madde eklenmiştir. Hükümet, altı İstanbul gazetesini ve Terakki Perver
Cumhuriyet Partisini kapatmıştır. İstiklal Mahkemeleri bölgedeki tekke ve
zaviyeleri kapatmış, Şeyh Sait ve arkadaşlarını idama mahkum etmiştir.
& Türkiye Cumhuriyeti'nin varoluş koşullarını
olabildiğince büyük bir yapım anlayışı içinde beyazperdeye yansıtmaya çalışmış
bir film Cumhuriyet. Yönetmen Ziya Öztan, tarihsel içerikli filmler konusunda
deneyimli bir isim. Daha önce "Kurtuluş" ve "Ateşten Günler"
isimli filmleriyle, tarihi filmlerle ilgili becerisini sergilemişti. Öztan'ın
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş koşullarını anlattığı Cumhuriyet filmi,
sinemamızın tanınmış pek çok oyuncusunun küçük veya 'büyük roller üstlendiği
bir film. Şüphesiz böyle bir konunun filmleştirilmesi kolay bir iş değil. Böyle
bir filmi kotarmak, sanatçı kişiliğin yanı sıra üstün bir Organizasyon becerisi
de gerektiriyor. Cumhuriyet bir dönem filmi olarak bizi bilgilendiriyor ama
dönemle ve film karakterleriyle özdeşleşme açısından bir buluşmayı kolaylıkla
sağlayamıyor. "Kurtuluş'un devamı niteliğindeki film, Mustafa Kemal'in
İzmir'de Halide Edip'le birlikte Latife Hanım'ın davetine icabet etmesiyle
başlayıp Nutuk ve onuncu yıl törenleriyle sona eriyor. 'Kurtuluş' TV dizisi
kadar olmasa da belgesel ağırlıklı, bire bir yeniden yaratılan mekanlarda, 6070
yıl öncesini canlandıran bir dönem filmi atmosferinde çekilerek TC'nin
kuruluşundaki tarihsel olaylarla tarih yazmış çok sayıda kişiyi, kronolojik
şekilde hikaye eden bu 'Cumhuriyet'in, yönetmen Ziya Öztan adına önceki iki
çalışması kadar başarılı olduğunu söyleyebilmek zor. On yıllık zengin malzemeyi
2.5 saate sığdırmayı deneyen bu 'Cumhuriyet'in özellikle geçmişinden habersiz
yeni kuşaklara TC'yi tanıtacak bir 'görüntü ansiklopedisi' niteliği taşıdığını
belirtmeli" ...
Ziya Öztan, filmini oluşturmak için
TRT'nin de sağladığı olanaklarla gerekli her türlü koşulu yaratmaya çalışmış.
Olabildiğince tarihi mekânların kullanılması, özellikle Lozan antlaşmasının
yapıldığı bölümlerin Lozan'da gerçek mekanlarda çekilmesinin sağlanması vb.
gibi. Fakat bu gerçekçiliğe bağlı kalma çabası özellikle İzmir'in kurtuluşu
sahnesinde Mustafa Kemal'in kordon boyunda Halide Edip Adıvar'la birlikte halkı
selamladığı bölümlerde zaafa uğruyor. Sıkıştırılmış mekan ve fesatlarla
oluşturulmuş döneminin Kordon boyunu ve atmosferini kurma çabası filme başarılı
şekilde yansımıyor. Aslında tarihi film yapma uğraşı ülkemiz gibi geçmişine
özenle, saygıyla yaklaşmamış toplumlarda büyük sıkıntılara neden oluyor.
Çoğunlukla önemli mekanlar dışında, gündelik yaşamın içinde yer etmiş mekanlar
geçmişten bugüne ne yazık ki korunarak aktarılmadığı için dönemin
canlandırılması açısından sıkıntılar oluşuyor. Filmin anlatımı ve konusunun
özellikleriyle ne kadar buluşsanız da, filmde oluşan bir yapaylık duygusundan
sıyrılamıyorsunuz. Cumhuriyet'te bu durumu destekleyen bir başka unsur ise,
oyunculuk açısından da kendisini gösteriyor. Tiyatro deneyiminden gelen sayıca
daha fazla oyuncu, dönemin nazik koşullarını yansıtması amaçlanan bölümlerdeki
performanslarıyla yapaylık duygusunu körüklüyorlar. Fakat dünyanın gelmiş
geçmiş en büyük liderlerinden olan Atatürk'ün gerek kurtuluş savaşı boyunca
gerekse de, Cumhuriyet'in kurulma arifesinde ve sonrasında gösterdiği azim,
strateji ve yokluklar içinden onurlu, büyük ve çağdaş hedeflere yönlendirilmiş
bir toplumun yarattığı destanı anlatma ve aktarma açısından filmin bir başarıyı
tutturduğunu belirtmek gerekir. Diğer yandan Öztan, mekanik olarak dönemin
olaylarını anlatmanın ötesinde özellikle iki büyük lider Atatürk ve İnönü 'nün
özel yaşamlarının kimi ayrıntılarını da yansıtarak gerçek devlet adamı kimliği
taşıyan kişilerin yaşamlarının ne kadar idealleriyle de örtüştüklerinin altını
çiziyor ve günümüzde her şeyin özellikle devlet adamlarının da hızla yozlaştığı
bir ortamda izleyene düşünme ve kıyaslama yapma şansı da tanıyor.
Genel olarak savaş
sahnelerinin canlandırılmasında ki görkemin eksikliği ve dönemine uygun dekor
ve aksesuarların oluşturulmasındaki kimi yapaylıklara karşın bir dönem filmi
olarak Cumhuriyet, "antiemperyalist bir bağımsızlık mücadelesinin ardından
Türkiye'nin 192233 arası kuruluş yıllarını, olanca sancısıyla, acısıyla,
doğrusuyla yanlışıyla görüntülemeye girişiyor, uzun, teatral diyaloglar
eşliğinde... Başöğretmen edasının sindiği, kusursuz bir yüce önder yaklaşımının
ürünü Mustafa Kemal Atatürk rolündeki Rutkay Aziz'in Atatürk'ün karizmasını ne
kadar yansıttığı da tartışılır." (Sungu Çapan, 06.11.1998.) “Prof.Dr. Alim
Şerif Onaran/Doç. Dr. Bülent Vardar, “29.Yüzyılda Türk Sineması, syf,137”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder