KAYIKÇI (1998)
Yönetmen: Biket İlhan, Senaryo: Metin Belgin, Ülkü Karaosmanoğlu, Görüntü Yönetmeni: Colin Moinier, Müzik : Thesia Panayiotou Yapım: Sinevizyon Film (Türkiye) Marathon Films ve Hyperion Production (Yunanistan) Adela Media (Bulgaristan) Sanat Yönetmeni: Jale Onanç, Ses: Dinos Kittou, Kurgu: Nikos Kanakis,
Oyuncular : Memet Ali
Alabora, Katerina Moutsatsos, Mustafa Avkıran, Eleni Philippa, Levent Özdilek,
Periclis Lianos, Çetin Köroğlu
Konu: Çeşme'de balıkçılık yapan
kayıkçının, Reis, kendisiyle çalışmadığı için tuttuğu balıkları satmasına engel
olmaktadır. Reis, adamlarından Urfalı Salih'i kayıkçıyı ikna etmek için
görevlendirir. Salih ve kayıkçı kahve de otururken Hristos ile sohbet etmekte
olan yaşlı Ziyaddin bey gence sinirlenmekte ve onu eleştirmektedir. Urfa'lı
Salih deniz kenarında bir sandalı zımparalarken yanına gelen Reis'in kızı
Nergis ona babasını sorar. Salih, Nergis'e aşıktır fakat kızın kendisini fark
etmemesine üzülmektedir. Salih ile Kayıkçı, sahilde içerken Salih sızar. Bu
arada Çeşme'nin karşı sahilindeki Sakız adasındaki bir meyhanenin patronu Yorgos'nun
kızı Evdokia, müzisyen olan sevgilisi Stavros'ya kapanma saati geldiği için uzo
vermez. Stavros, Evdoika'yı Rebetika söylemesi için zorlar. Fakat Evdoika
sinirlenerek Stavros' a bağırır ve bahçeye çıkar. Duruma canı sıkılan Stavros,
Evdoika'nın başını derde sokacağı yönünde babasına söylenir. Evdoika'nın babası
Yorgos, annesi öldükten sonra kızının kendisini de dinlemediğinden yakınır.
Stavros'ya göre Evdoika, Çeşme'ye gidip geldikten sonra değişmiştir. Tavernadan
ayrılan Evdoika eve giderken gelen gürültülerle ilgilenerek deniz kenarına
gider ve Çeşme'den yüzerek gelen ve polis tarafından yakalan kayıkçı'yı görür.
O da Evdoika'yı görmüştür. Polisler kayıkçıyı arabaya bindirerek merkeze
götürürler. Evdoika eve gider ve gözü odasının duvarlarındaki fotoğraflara
takılır. Fotoğraflara bakarken bir gurupla birlikte Çeşme'ye konser vermeye
gittiği günler aklına gelir. Evdoika ile Kayıkçı, Çeşme'de büyük bir aşk
yaşamışlardır. Günlerini beraber geçirmiş, çok özel anıları paylaşmışlardır.
Kayıkçı mitolojik kahraman Hero'nun sevgilisi Leandros'u her gece görebilmek
için Çanakkale boğazını geçmesi gibi, Çeşme'den Sakız'a yüzmüştür. Evdoika,
sıkıntılarını sık sık annesinin yakın arkadaşı Maria'yla paylaşır. Maria onun
için ikinci bir anne gibidir. Evdoika, Maria'yla birlikteyken Nikos gelir ve
Stavro'nun babası Yorgos'yu ikna ettiğini ve Evdoika'nın Lagada'ya dönmesini
beklediklerini söyler.
Stavros, Evdoika ile evlenirse her şeyin
düzeleceğine inanmaktadır. Yorgos ise bir şey söylememiş ve Nikos'yu Evdoika'yı
getirmesi için göndermiştir. Evdoika duruma çok sinirlenir ve Stavros 'ya olan
öfkesini ifade etmek için Lagada'ya gitmeye karar verir. Stavros, Kayıkçı ile
Evdoika hakkında gazetede kasıtlı haber yaptığını, gazetenin olayı
kurcalamasını istemesine karşın gazeteden istifa ettiğini Yorgos’ya söyler.
Yorgos ise Stavros'ya hatasını yeni mi fark ettiğini sorar. Bu arada Maria,
Evdoika'nın Lagada'ya dönmesini engellemeye çalışmaktadır. Diğer yandan
Çeşme'li Hristos katıldığı radyo programında Evdoika Yourdonidu'ya seslenir ve
ona teşekkür ederek kendisini araması için telefon numarası verir. Kayıkçı'yı
sevenler Evdoika'yı bulmak için seferber olmuşlardır. Bu arada radyonun DJ'i
Yeni Türkü gurubunun Kayıkçı şarkısını çalmaya başlamıştır. Evdoika, radyo
yayınını dinlemiş ve telefon etmiştir. Evdoika, Kayıkçı'ya gitme isteğine engel
olmaya çalışan Maria'ya, Kayıkçı'ya henüz Hero ve Leandros efsanesinin sonunu
anlatmadığını, onların ölümlerinin çok trajik olduğunu söyler. Hristos bir
tekneyi temizlemekte olan Salih'i bularak ona Evdoika'nın kendisini aradığını
ve ne yapıp edip bu iki sevgiliyi buluşturmak gerektiğini söyler. Salih
Kayıkçı'nın evine gider ve onunla arasındaki küslüğü giidermek için şarap ikram
eder. Salih, Kayıkçı'ya Hristos emminin her şeyi ayarladığını ve o gece Fener
(Paspariko) Adası'nda bulaşacaklarını söyler. Sağır ve dilsiz olan kayıkçı,
yere çizgiler çizerek kayığı olmadığını Salih'e anlatır. Salih ve Kayıkçı
Reis'in adamı Hasan'ı kandırarak, Reis'in teknelerinden birini çalarak buluşma
noktasına giderler. Evdoika'da Nikos ve Maria'yla birlikte buluşma noktasına
gelmiştir. Reis ertesi sabah teknesinin çalındığını farketmiş ve çıldırrmıştır.
Bu arada Nikos'nun annesi de Yorgos'ya haber vermiştir. Reis adamlarıyla,
Yorgos ise Stavros ve yakınlarıyla birlikte aşıkların peşine düşmüştür. Her iki
tarafta Evdoika ve Kayıkçı'yı Fener Adası'nda kuşatmışlardır. “Prof.Dr.Alim
Şerif Onaran/Doç. Dr. Bülent Vardar, “20 Yüzyılın Son Beş Yılında Türk
Sineması” syf,174”
& Kuşkusuz ki desteklenmesi,
sahip çıkılması gereken bir proje, birbirine çok benzeyen insanların arasındaki
saygı bağını güçlendirmek gibi soylu bir amacı var Kayıkçı'nın. İşte üzüntümüz
de buradan kaynaklanıyor zaten. TürkYunan dostluğuna dair iletileri
uluslararası festivallere de taşıyabilecek, en azından bunca yıldır
TürkYunanKıbrıslı şairlerin geliştirdikleri bağlara yeni düğümler atabilecek
bir sinema ürünü vermesini beklerdik Biket İlhan'dan. Şimdi, atılan bu ilk
adımın devamını daha güçlü ürünlerle gelmesini dilemekle yetinelim. (Tunca
Arslan, Radikal G., 11 Ekim 1999)
& Modernizm olgusu yaşamın içine nüfus ettiğinden bu
yana, hatta post modernizm olgusunun modernizmi ikame etmeye başlamasından
sonra yaşamın iç ritmi, sosyalleşme sürecindeki değişimler ve bireylerin yaşama
karşı beslediği umutlarda da değişikler oldu. Bu süreçten payını alanların
başında sanatsal ifade şekilleri de gelmekte. Örneğin; gerek edebiyatta gerekse
de sinemada geçmişin aşk temalı yapıtlarında günümüzde ciddi miktarda bir
azalma ve değişim yaşanmakta. çağımızda romantik, kırılgan aşk ilişkileri ve bu
bağlamdaki kadının yerini, pragmatik, değişik güçlerle donanmış bir çeşit
erkeksi kadın ve bu değiişimin yörüngesinde ilişkiler almış görünmekte.
& Barış denizi Ege ...
Karşılıklı turizm, tarih ilişkileri... Ortak kültür, ortak yemekler, benzer
zevkler…...Mavi Yolculuk, Yunan adaları, Mikonos'taki özgürlük... Manos
Hacidakis, Mikis Teodorakis, Zülfü Uvaneli, Maria Faranduri... Melina Mercouri,
Aliki Vuyuklaki, Nana Mouskouri, Tülay German... Ve son deprem sonrasında
beliren inanılmaz dostluk ve kardeşlik havası. ..
Tüm bu isimleri, kavramları ve olguları
seviyoruz. Sinema ve sanat yoluyla bu kardeşlik elbette pekiştirilebilir de ...
Sanatın düşmanlığı dostluğa dönüştürmede ve ortak noktaları ortaya koymada
öylesine büyük bir gücü var ki ... Ama Kayıkçı vb. filmlerle bu yapılamaz. Bu
alabildiğine klişe sözler, durumlar ve karakterlerle yüklü, hiçbir anında
inandırıcı olamayan, kötü yazılmış, Sokaktaki Adam'ın yönetmeninden
beklenmeyecek kadar kötü yönetilmiş ve kötü oynanmış bu film, iyi bir
zamanlamayla gösterime çıkmasına karşın, ne yazık ki beklenen amaca hizmet
etmeyecek. Ve TürkYunan ortak yapımı olarak önce iki ulusa, sonra da dış
dünyaya sunacağımız bir film hayali, başka bir vuslata dek bekleyecek... Çünkü,
niyet ne denli iyi olsa da, asıl olan sanattır ve sanatın kendine özgü gücüdür.
“Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf,106”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder