LÂLELİ’DE BİR AZİZE (1998)
Yönetmen ve Senaryo: Kudret Sabancı, Görüntü Yönetmeni: Gökhan Atılmış, Kurgu: Nevzat Dişiaçık, Müzik: Uğur Yücel, Yapım: Yeni Sinemacılık/Önder Çakar, Sevil Demirci Çakar
Oyuncular: Güven Kıraç
(Aziz), İştar Gökseven (Makor), Cengiz Küçükayvaz (Doktor), Ella Manea, Fikret
Urula, Bahtiyar Engin, Emin Gümüşkaya
Konu: Aziz (Güven Kıraç), İstanbul'da
Laleli semtinde, patronunun hesabına "Romen" kadınları pazarlayan ve
bu işten aldığı komisyonla hayatını kazanan biridir. Bir gün eline geçen bir
fırsatı değerlendirmek için, kendi başına bir kadın satmaya karar verir.
Anlaşma gereği bir iş adamına, yabancı ve bakire bir kız bulunacaktır. Aziz,
daha önce sürtüşmeli olduğu bir babadan istemeye istemeye bir kız (Ella Manea)
bulur. Kızın karşılığında yüklü bir kaparo alınmıştır. Ama işler yolunda gitmez...
Güvendiği iki arkadaşı Makor (İşdar Gökseven) ve Doktor (Cengiz Küçükayvaz),
Aziz'e kazık atar. Üstelik buldukları kız, "Gemide" filminin
tayfaları tarafından kaçırılır... Ellerinden kaçırdıkları bu fırsat, üç insanın
sonu olacaktır…
Genç yönetmen Kudret Sabancı'nın ilk filmi
olan "Laleli'de Bir Azize", yine "Yeni Sinemacılar"
tarafından gerçekleştirilen "Gemide" filmiyle birbirini tamamlıyor.
Kudret Sabancı, önüne gelen "Gemide" ve "Laleli'de Bir Azize"nin
senaryolarını okuduğunda, "Gemide"nin bir kumcu gemisinde geçmesi ve
tek mekanda çekilecek olması, ona ilginç gelmediğinden, "Laleli'de Bir
Azize"nin senaryosu üzerinde çalışmaya başlamış ve bu filmi
çekmiş..."Laleli'de Bir Azize", "Gemide" filmi gibi düşük
bir bütçeyle çekilmiş. Bu iki film zaman zaman aynı oyuncuları paylaşıyor, aynı
sahneleri de içeriyor. Ve bir kadın, bu iki hikayeyi birbirine bağlıyor…
10.
Orhan Murat Arıburnu Ödülleri (1999)
► Jüri
Özel Ödülü “Lâleli’de Bir Azize”
& Gemide' den
daha hareketli bir tempo tutturmuş okullu genç yönetmen Kudret Sabancı,
alışılmış kronolojik zaman akışına aldırış etmeksizin gevşek ama esnek bir
dramatik yapı kurmuş, oturmuş' Azize'de. İtalyan yapımı spagettti westem
filmlerine tutkun olduğunu belirten genç yönetmen, bir bakıma yerelleştirilmiş
'İyi, Kötü, Çirkin' karakterlerini çağrıştıran ve bol sövgülü konuşan üç 'kadın
satıcısı', lümpen kahramanının, yaptıkları işe paralel bir rezillik ve izbelik
halindeki, mafyanın kol gezdiği günümüz Laleli'sini fon alan, karanlık ve 'pis'
serüvenlerini hikaye ederken klasik anlatıma mesafeli duran, gerçekçi, yer yer
haşin, sert, yer yer de esprili, yumuşak olabilen tıkırında bir anlatım
yakalamış... 'Azize', 'Ucuz Roman', 'Olağan Şüpheliler' ya da 'Seven' vb.
gibisinden son dönemin gözde çağdaş kara film örneklerini iyice özümsemiş 'Yeni
Sinemacılar'ın elinden çıkma, taze ve farklı bir polisiye macera denemesi ...
Sonuçta Kudret Sabancı, onca güçlüklere, yokluklara karşın sinema duygusuna
sahip, yetenekli, umut veren bir genç yönetmenin gelişini haberliyor
'Azize'yle" Ağırlıkla gece planlarının hakim olduğu filmde, görüntülerde
özellikle çözünürlük ve renk tanımlama bağlamında, zayıf ışıktan kaynaklanan
sorunlar dikkati çekiyor. (Çapan, Cumhuriyet, 12.03,1999).
& Yeni
Sinemacılar, Gemide'den sonra birlikte çektikleri diğer fılmle karşımıza
geliyorlar. Artık sağır sultanın bile duyduğu gibi, bunlar MSÜ ve İzmir 9 Eylül
Üniversitesi Sinema ve TV bölümü mezunu 'okullu' bir gurup genç sinemacı,
Gemide ve Azize'yi ortak bir çabayla iç içe çektiler, iki film birbirini
tamamlıyor ve birlikte görülmelerinde yarar var.
Demek ki genel atmosfer,
temalar, duyarlılık ve hayata bakış Gemide'yle büyük benzerlik taşıyor. Yine
İstanbul'un yeni fuhuş, gece yaşamı, azgın cinsel arzular ve ucuz doyumlar
merkezi, bu özelliği neredeyse Beyoğlu'ndan almış Laleli semti, onun tipik
insanları ve bu altsınıflara hüzünlü, sevecen, içten bir bakış söz konusu ...
Semtin Anadolu kökenli yağız ve amaçsız üç insanı, bellerinde tabancalarla
dolaşan üç gangster bozuntusu, ana kişilerimiz ... Günlerini kolektif biçimde
porno kasetler seyredip Romen kadınların pezevenkliği ve benzer küçük işlerle
geçiren ahbapların karşısına altın bir fırsat çıkıyor: "kız oğlan
kız" bir yabancı hatun için tam bir milyar saymaya hazır bir taşralı ...
Laleli' de öylesi bulunmadığı için, acılı bir 'dikiş operasyonundan sonra amaca
uygun bir dilber sağlanıyor: bu erkekler cehennemine nasıl düştüğü bilinmeyen
daha doğrusu çok iyi bilinen ağzını bıçak açmaz, güzel ve hüzünlü bir Romen
kızı. ..
Ama bu semt gerçek bir cehennemdir: insan
insanın kurdudur lafını sürekli hatırlatan ... Kızı da, azgın taşralıdan
aldıkları avansı da çaldırır ahbaplarımız... Arada birbirlerine kazık atmaktan
ve bir avuç para için olmadık dümenler çevirmekten de kaçınmazlar... Onlar, tüm
çirkinliği, zaafları ve kusurlarıyla insandır. Nefret edilesi, iğrenç, ama o
ölçüde de yüreğimize dokunan, koruma duygusu veren zayıf ve zavallı yaratıklar
...
Kudret Sabancı, filmine sinemanın yeni gözdesi
alt kültür duyarlılıklarını, tüm gerçeklikleri içinde perdeye gelen ve Yeşilçam
kartonlarından onca farklı kişilikleri taşımış. Ama filmini Gemide'nin anlatım
olgunluğuna ulaştıramamış. Film geniş ölçüde amatörce özellikler taşıyan bir
çalışma. Sürekli yok edilen klasik dramatik anlatım, parça parça edilen
kronolojik akış, göz yoran biçim oyunları, yeterince aydınlanmamış sahneler,
amatörce oyunlar, filmi düzeyli bir mezuniyet filmi havasına sokuyor neredeyse
...
Ama bu kusurların yanı sıra,
filmin temel bir erdemi var. Alabildiğine dinamik, kıpır kıpır, her türlü
konvansiyonu, kuralı ve geleneği göğüslemeye, giderek yıkmaya hazır bir tavır.
“Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 48”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder