YABAN (1996)
Yönetmen: Nihat
Durak, Senaryo: Ziya Öztan, Nihat Durak, Görüntü Yönetmeni: Tevfik
Şenol, Müzik: Timur Selçuk, Yapım: TRT/Mustafa Şen Eser: Yakup
Kadri Karaosmanoğlu, Sanat Yönetmeni: Deniz Özen,
Oyuncular: Aytaç Arman,
Sanem Çelik, Tomris Oğuzalp, Can Kolukısa, Menderes Samancılar, Ozan Bilen,
Cezmi Baskın, Levent Özdilek, Ali Çoban
Konu: 1.Dünya Savaşı'na yedek subay
olarak katılmış olan 35 yaşındaki Ahmet Cemal, kolunu kaybetmiş olarak
İstanbul'a döner. Ancak emir eri Mehmet Ali, onu kuşatma altındaki İstanbul'
dan uzaklaşmaya razı ederek, kendi köyüne götürür. Ahmet Cemal, işgal altındaki
Anadolu'da köylünün hala günlük yaşamı derdinde olduğunu kederle gözler"
Köylülerle yaşama uyum sağlamaya çalışan Ahmet Cemal, bir yandan da yaşamını
gözlemlemektedir. Köylüler kendi gelenekçi, tutucu yaşam tarzı içinde dünyadan
kopuk yaşamaktadırlar. Süleyman'ın karısı Cennet, köylünün baskısına tavır alan
birisidir. Diğer yandan savaş bütün şiddetiyle devam etmektedir ve İnönü
Savaşları kazanılmıştır. Ahmet Cemal'in zafer kazanıldığına dair sevincini
köylülerin hiçbiri paylaşmaz. Ahmet Cemal infial içinde yürüyüşe çıktığında
subaşında karşılaştığı yakınlardaki bir köyden güzel bir kız olan Emine’den
etkilenir. Diğer yandan köye gelen Şeyh Yusuf Efendi'den köylüler övgüyle
bahsetmektedir. Şeyh Efendi'yle Ahmet Cemal'in karşılaşması şeyhi kızdırmış ve
köyü terk etmesine neden olmuştur. Türk askerleri köye gelmiş, savaş için
gençleri askere almışlardır. Mehmet Ali'de yeniden askere alınmıştır. Bir gece
köylüler Cennet'in evini basarak onu köyden sürerler. Salih Ağa, Mehmet Ali'nin
yakını Zeynep kadının topraklarının bir kısmına sahip çıkmaya çalışır. Ahmet
Cemal durumdan hoşlanmaz, onu muhtara şikayet eder. Düşman kuvvetleri
uçaklardan atılan duyurularla halkın direnmemesini salık vermektedir. Bekir bir
avuş halkı uyanık olmaya davet eder. Ahmet Cemal, Bekir Çavuş'un karısı
aracılığıyla Emine'ye evlenme talebini iletir fakat genç kız onu 'yaban' olduğu
gerekçesiyle reddeder. Bu arada cepheden geçici olarak köye gelen Türk
askerlerine halk yardımcı olmakta gönüllü davranmaz. Bir süre sonra köye
kalabalık bir Yunan askeri gurubu gelir. Köylülere iyi davranarak onların
kendilerine yardımcı olmalarını sağlarlar. Savaş sürmekte, bütün şiddetiyle
devam etmektedir. Köye yeniden gelen Yunan askerleri, bütün köy halkını bir
meydana toplayarak köyü yakıp, yıkmalarına karşın, Salih Ağa'nın evine, malına
dokunmamışlardır. Cangılın ortasından Ahmet Cemal, Emine'yi alarak mezarlığa
kaçırır. Yunan askerlerinin gitmesinden sonra Emine ondan kendisini bırakmasını
ister. Köylülerin bir yaban olarak dışladığı Ahmet Cemal, onlar gibi yaşayıp
onlar gibi davransa da, onlar gibi düşünmesinin nasıl mümkün olabileceğini
yazdığı roman aracılığıyla sorgulamış ve giderken romanını Emine'ye
bırakmıştır. (TÜRSAK Sinema Yıllığı 96/97, 1997)
4
Yaban
filminin senaryosunu da birlikte yazdığı Ziya Öztan'a, uzun bir süre asistanlık
yapan okullu sinemacı Nihat Durak, ilk uzun metrajlı filmi 'Yaban' da, Kurtuluş
Savaşı dönemini ve Türk aydınıyla, Türk köylüsü arasındaki çelişkileri
Kemalist, aydın bir savaş gazisi Türk subayının ağzından birinci tekil şahıs
anlatımla ele almış. Film, deneyimli pek çok oyuncuyu kadrosunda barındıran ve
olabildiği ölçüde dönemin mekan ve atmosferini, savaşın koşullarını yansıtma
açılarından belli bir başarıyı tutturan bir film. Nihat Durak, büyük romancı
Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun aynı isimli romanından uyarlama olarak çektiği
filminde, büyük romancının aydınhalk arasındaki çelişkilere ilişkin görüşlerini
paylaşarak filmini savaş atmosferini yansıtmaktan öte, aydın halk kontrastını
anlatmak üzerine yoğunlaştırmış. Böyle bir yaklaşım ise romanın satır
aralarında işlevsel bir karşılık oluştursa da, görsel bir dil olan sinema da
ise, daha: çok diyaloglara yaslanan, didaktik bir filme dönüşmüş. TRT'nin
olanaklarını da arkasına alarak filmini gerçekleştiren Nihat Durak, aslında
geniş ve gerçek mekanlarda çekilmiş ve ilk uzun metrajlı filmi olan Yaban'da,
kalabalık bir oyuncu ve figürasyondan oluşan bir kadroyla filmin altından
kalkmasını bilmiş. İnançlı, idealist genç Türk subayını ve halktan kopuk aydını
vurgulamada Aytaç Arman, abartılı ve teatral oyunculuğuyla göze batıyor.
Aslında Aytaç Arman'ın başrolde olmasına karşın, oyuncular arasında bir öne
çıkma çabası dikkati çekmiyor, kimse rol çalmaya çalışmıyor.
Dönem ve mekan filmi yapmak, ayrıca da
savaş gibi koşulları sinema sanatının olanakları içinde canlandırmak her zaman
zor bir iş olmuştur. Durak bu bağlamda savaşın kendisi yerine daha çok cephe
gerisini, halkın zihniyetini, bir ülkenin kurtuluş ve kuruluş koşullarında
karşılaşılan zorlukları ele aldığı filminde, belki de çok daha az savaş
sahnelerine yer verebilir, bu etkiyi kısmen efektlerle çözebilirdi. Yan yana
dizilmiş topların ateşendiği, atlarla, ortalıkta koşturan süvarilerin araya
girdiği, inandırıcılığı tartışmalı patlama sahneleri, her ne kadar gerçekçilik
açısından hiçbir fedakarlıktan kaçınılmadığı görüntüsü verse de, yapaylık
duygusunu silemiyor. Diğer yandan aksaklıklarına karşın bir edebiyat
uyarlamasından yola çıkarak, ülkemizin oluşum koşullarına ilişkin gerçekçi
betimlemeleri, hamasi Yunan düşmanlığı yapmayan sağduyulu yaklaşımı ve en
önemlisi hala daha çözülememiş aydınhalk karşıtlığına ilişkin oluşturduğu
söylemleriyle Yaban, önemsenmesi gereken bir yapım olarak dikkati çekiyor.
“Prof.Dr. Alim Şerif Onaran/Doç.Dr. Bülent Vardar, “20.Yüzyılın Türk Sineması”,
syf 80”
ÖDÜL:
33.
Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde (1996)
►
Tevfik Şenol “en iyi görüntü yönetmeni”
►
Sanem Çelik “ en iyi yardımcı kadın oyuncu”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder