HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK (1998)
Yönetmen:
Ömer
Vargı, Hikaye: Cem Yılmaz, Kemal Kenan, Ömer Vargı, Senaryo: Hakan
Haksun, Ömer Vargı, Cem Yılmaz, Görüntü Yönetmeni: Garry Turnbull,
Yapım: FilmaCass,/Mine Vargı (TürkiyeMacaristan Ortak yapımı) Yönetmen
Yardımcıları: Tolgay Ziyal, Serdar Işık, Baran Özçaylan, 1. Kamera Ast: Feza
Çaldıran, Müzik: Mazhar Alanson, Sanat Yönetmeni: Zeynep Tercan, Kostüm
Sorumlusu: Ebru Kayahan, Kostüm Ast: Zuhal Kozak, Kurgu: Hakan
Akol, Işık Şefi: Hakkı Yazıcı, Yürütücü Yapımcı: Abdullah Baykal,
Oyuncular: Mazhar Alanson
(Nuri), Cem Yılmaz (Altan), Selim Naşit (Baba), Ceyda Düvenci (Ayla), Mustafa
Uzunyılmaz, Mesut Akusta, Adnan Tönel (Osman), Deniz Oral, Celal Belgil, Okay
Şenol, Merih Gürlük, Sinan Albayrak (Tolga), Nurgül Yeşilçay (Hemşire), Vural
Çelik, Sait Genay, Ulgar Manzakoğlu, Yaşar Güner, Engin Günay, Ayami Takano
Konu: Film, oldukça uzamış Taksim
civarını içeren gece görüntüleriyle başlar. Nuri ve AItan bir cafeye girer ve
arkasında bir gurup gencin oturduğu bir masaya oturur. Arkadaki masalardan
birinde oturmakta olan Nuri'nin parmağıyla yaptığı işareti yanındaki masadaki
gençler yanlış anlar ve aralarında arbede çıkar. Kavgaya Cem de müdahale eder. Gençlerin
baskın çıkmasıyla Nuri ve Altan kaçarlar. Altan başından yaralanmıştır. Nuri
aslında kardeşi olan Altan'ı çalıştığı ilaç deposuna götürür ve yarasını tedavi
eder. Altan abisinin istememesine karşın onun depoda kaldığı odaya girer. Nuri,
Porsche tutkunudur ve onlarla ilgili bir albüm oluşturmuştur. Altan son derece
sorumsuz ve giriştiği hiçbir işte tutunamamış bir tiptir. Ayrıca iki kardeş
anlaşamamakta ve sıklıkla görüşmemektedirler. Altan eve dönünce karısı Ayla'ya
sevimli görünmeye çalışsa da, genç kadın onu yanından uzaklaştırır. Altan,
Nuri'nin çalıştığı depodan gizlice aldığı krem ve bazı ilaçları balıkçı olan
bir arkadaşı aracılığıyla yarı parasına satmaya çalışır. Altan ve Nuri'nin
babaları yalnız yaşamaktadır. Yaşlı adam, kendisini düzenli olarak ziyaret eden
Nuri'ye kötü davranmakta, her şeyi eleştirmektedir. Altan çevresindekilere bar
açmak üzere olduğunu anlatmaktadır. Rasim bey Nuri'nin patronudur ve onun iş
sırasında babasına uğrayarak dışarıda fazla kalmasından rahatsız olmaktadır. Altan
bir taksi şoförü arkadaşı aracılığıyla bir satıcıdan uyuşturucu ilaç alır.
Altan'ın amacı, Nuri'nin çalıştığı depodan bu haplardan gizlice alarak satmak
ve hayalindeki barı açmaktır, Bir gece Nuri'yi zorla evlerine yemeğe davet
eder. Ayla, Altan'ın düzenbazlığından son derece huzursuzdur ve Nuri'ye
Altan’dan ayrılmayı düşündüğünü söyler. Gergin ortamdan hoşlanmayan Nuri evden
çıkar, onunla birlikte çıkan Altan'la babalarını ziyarete giderler. Yaşlı ve
huysuz adam onlara sert tepki gösterir. Babalarının evinden ayrılan Altan ve
Nuri, Altan'ın zoruyla bir bara giderler fakat Nuri ortamı sevmemiş ve dışarı
çıkmıştır. Altan ısrarla Nuri'nin peşine takılarak onun kaldığı depoya gider.
Depoda bulduğu hapları taksi şoförü arkadaşı aracılığıyla nasıl satabileceğini
araştırır. Relatan isimli hapların Bodrum' da olan Nusret tarafından satın
alınabileceğini öğrenir. Altan, Nuri'nin çalıştığı depoya giremeyince bir barın
önünden park etme bahanesiyle çaldığı Porsche ile ilaç deposuna gider ve
Nuri'yi arabayla gezmek için ikna eder. Hazırlanmakta olan Nuri'nin yokluğundan
istifadeyle Relatan isimli hapları gizlice alır. Altan ve Nuri İstanbul
caddelerinde çalıntı Porsche ile gezmeye balarlar. Girdikleri bir restoranda
Porschenin sahipleri onları bulur. Adamların dövmeye başladıkları Altan'ı, Nuri
kurtarır. Altan, Nuri'yi saklanmak için Bodrum'a gitmeye ikna eder. Altan ve
Nuri, Nusret’le buluşacakları bara giderler. Nusret'in bir adamı Altan'ı almak
için bara gelir. Altan Nusret'e ilaçları vererek paraları alır. Altan'ı barda
bekleyen Nuri, Çin'li bir kızla tanışmıştır. Nusret, adamı Osman'dan malları
dağıtmasını ister. Yarı paraya elde edilen ilaçlardan şüphelenen Osman,
İstanbul'dan Tahir baba isimli birini arar. Adam piyasadaki ilaçları kontrol
etmektedir. Açığın Rasim'in ilaç deposunda olduğunu öğrenen mafya, Rasim'i
öldürür. Diğer yandan Porsche'nin sahibi Tolga Baykal onları aramaktadır.
Gerçeği öğrenen Nusret'de adamı Celil'den onları bulmasını ister. İstanbul'a
gelen Altan'la Nuri, babalarında saklanma planı yaparlar fakat yaşlı adamın
evine geldiklerinde onun öldüğünü öğrenirler. İlaç deposuna geldiklerinde ise
çıraktan Rasim'in intihar ettiğini öğrenirler. Bu arada Nusret, Altan ve
Nuri'yi bulmuştur. Nusret, Altan ve Nuri'nin üstüne benzin dökerek konuşturmaya
çalışırken bulundukları mekanı Tahir Baba'nın ve adamlarının basmasıyla Altan
ve Nuri kaçarlar. Altan yolda sigara yakmaya çalışınca ceketi ve içindeki
paralar da yanar. Karısına çiçek alarak Nuri'yle birlikte eve giden Altan,
yakın arkadaşı Suat'la karısını birlikte yakalar. Nuri'nin engel olmasıyla
onları öldüremez. Hayat devam etmektedir, Altan ve Nuri Çin'den gelecek
Nuri'nin sevgilisini beklerken, Çin restoranı açmaya karar vermişlerdir.
“Prof.Dr. Alim Şerif Onaran/Doç.Dr. Bülent Vardar, syf: 143”
SİYAD”
Sinema Yazarları Derneği'nin (19971998) seçiminde,
►
Selim Naşit Özcan "en iyi yardımcı erkek oyuncu"
►"en
iyi müzik" Mazhar Alanson
& Türk
Sinemasının kendini yenileme sürecinde "seyirciyle barışık, popüler ama düzeyli
bir sinema yapmaya çalışan filmler" (Bay E, Amerikalı, İstanbul
Kanatlarımın Altında, Eşkıya, Karışık Pizza) arasında geçerken özel bir yeri
var. Bu tür filmlerin amacı malum:
Türkiye
koşullarına göre özenli ve pahalı bir prodüksiyon, yabancı filmleri takip eden
seyircilerin hoşuna gidecek bir hikaye, Batı'nın popüler sinema estetiğinin
asgari koşullarını yerine getiren bir reji ve 'yeni neslin yeni seçimi' olan
Cem Yılmaz gibi bir yıldız ... (Mehmet Açar, Aktüel Dergisi, 30 Kasım 1998)
& Klasik
deyimi tersine çevirip söyleyeek olursak, 'boş ama hoş' bir film 'Her şey Çok
Güzel Olacak'. ABD ve Avrupa komedi sinemasının defalarca el attığı bir tema,
'yerel marjinal motiflerle süslenerek servise çıkarılıyor ve vücut dilinden çok
laf ebeliğiyle tanınan 'satıcının' işbirliği sayesinde alıcıları memnun
bırakıyor. (Tunca Arslan, Radikal G., 30 Kasım ı 998)
& Ömer Vargı, 1974
yılından başlayarak özellikle Şerif Gören'e asistanlık yapmış. Daha sonra
reklam filmciliğine geçmiş. Ama, bilinir, reklam filmi çekenlerin gönlünde hep
eninde sonunda sinema yapma aşkı vardır. Vargı da eşi Mine Vargı'yla birlikte
Eşkıya filminin yapımsı olarak kazandığı büyük başarıdan sonra bizzat
yönetmenliği denemeye karar vermiş.
Genç bir yönetmen ilk filminde ne çeker? Ya
ülke gerçeklerini (YeniGerçekçilik), ya kişisel sorunları (Alman Genç Sineması)
ya da biçim oyunlarına uygun olan polisiye fılmleri (YeniDalga) seçebilir.
Yargı daha çok sonuncu yolu tutmuş. Yanına Hakan Haktan'ı ve çağdaş komedi
ustası Cem Yılmaz'ı almış, özgün bir
senaryo oluşturmuş, yabancı (İngiliz) bir sanatçıya görüntü kalitesini, ikinci
baş oyuncusu, zaten yıllar önceki Arkadaşım Şeytan'dan deneyimli Mazhar
Alanson'a müziği emanet etmiş. Sonucun olumlu olduğunu yadsımak mümkün mü?
Karakterleri tümüyle zıt iki kardeşin üç yıllık ayrılıktan sonra yeniden bir
araya gelip karmaşık bir serüvene dalmalarını anlatıyor fılm ... Delişmen,
sorumsuz, hayalci Altan, artık bir işe girip hayatına çekidüzen vermiş ağabeyi
Nuri'nin başına musallat oluyor ve onun çalıştığı ecza deposundaki değerli
ilaçları çalıp yıllardır düşünü kurduğu, "koltukları bile hazır" barı
açmaya girişiyor. Ağırbaşlı, ciddi, büyük ölçüde hayat yorgunu ve kırgını
ağabey ise tüm direnişine karşın Altan'ın delidolu, gamsız, giderek bin bir
tehlikeye yol alan dünyasına karışmaktan kurtulamıyor.
Elbette her şey kusursuz
değil. Kimi sahneler başarılamamış. Örneğin arabası çalınan zengin çocuğu ve
adamlarıyla kavga bölümü, müsamere gibi duruyor. Cem Yılmaz'ın kimi patlayan
esprileri ne yazık ki çok az... Filmin espri yanı biraz daha geliştirilebilirdi
sanki. “Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları”, Syf: 86”
& Reklamcı
Ömer Yargı'nın filmografisinde, "Her şey Çok Güzel Olacak' hem Yargı'nın
ilk uzun metrajlı filmi olması nedeniyle, hem de samimiyeti öyküsünü anlatma
becerisiyle farklı bir yerde duruyor. Film, iki kardeşin karakter farklılığı ve
iletişimsiz ilişkisinden yola çıkarak, sistemin insanları ezen tutunma
mücadelesindeki çıkışsızlık vb. unsurlar üzerine öyküsünü temellendiriyor.
Yargı, filminin giriş bölümünü
(jeneriğini) gereksiz ölçüde uzun tutmuş. Gecenin içinde devam eden uzun cadde,
sokak görüntülerinin bir bağlantı içermesini bekleseniz de, arkası salt Altan
karakterinin sonradan anlayacağımız özelliklerine hizmet eder gibi görünüyor.
Cem Yılmaz, stand up konusundaki yetenekleriyle oyunculuğunu bir araya
getirerek sorumsuz ama sevimli Altan tiplemesine senaryo dışında doğaçlama
katkılarda bulunduğu izlenimini veriyor.
Film hayata ilişkin genel geçer saptamalar
yapmanın peşinde gitmezken, diğer yandan yaşamın içinde her zaman farklı yollar
olabileceği önermesini getirmekten de uzak durmuyor. Bu arada mafyadan, insan
ilişkilerindeki kaypaklığa, baba çocuk ilişkisindeki hiyerarşik saptamalara,
bireysel özlemlerle gerçekler, sınıflı toplum yapısı arasındaki bir dizi
çelişkiye de değinmeden geçmiyor. "Kimi başarılamamış bölümlerine karşın,
basit mantık hatalarından arındırılmış, Cem Yılmaz' a göre biçilmiş hikayesi,
rahat anlatımı, değişik mekanları, ilk kez film müziğini deneyen Mazhar
Alanson'un görüntülerle uyuşan müzikleri ve olumlu oyunculuğuyla, ... 'Her şey
Çok Güzel Olacak' rahat izlenir" bir film olarak öne (Sungu Çapan,
Cumhuriyet, 04.12.1998). “Prof.Dr. Alim Şerif Onaran/Doç.Dr. Bülent Vardar,
syf:144”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder