KAÇ PARA KAÇ (1998)
Senaryo ve Yönetmen: Reha
Erdem, Görüntü Yönetmeni: Florent Herry, JeanLouıs Vialard, Regis
Leroux, Herve Guyader, Montaj: Nathalie Leguay, Yapım: Atlantik
Film/Ömer Atay
Oyuncular;
Taner Birsel (Selim), Zuhal Gencer (Nihal), Bennu Yıldırımlar (Ayla), Ali
Düşenkalkar (Kaçak Veznadare), Engin Aklan (Ahmet), Bülent Yarar, Sermet Yeşil
(Çınar), Sevin Okyay, Duygu Akgün (Esra), Bülent Yarar (Komşu), Ara Güler
(Antikacı),
Konu: Selim Beyoğlu'ndaki bir gömlek
mağazasıyla ailesinin geçimini sağlayan dürüst ve düzenli yaşamı olan, orta
yaşa yaklaşan bir erkektir. Karısı Ayla, kızı 'Esma ve babasıyla Kadıköy'de
eski bir apartmanda yaşamaktadır. Selim bir gün kızını parka götürdüğünde
oynamakta olan çocuklar arasında tartışma çıkar. Yanlarına gittiğinde
çocukların yerde 100 dolar bulduklarını görür. Selim ve diğer çocukların
anneleri parayı ne yapacakları konusunda tartışırlarken, kadınlar parayı
bankada bozdurup paylaşmaya karar verirler. Selim onlarla gitmez. Selim'in
kafası paranın zor kazanıldığıyla meşguldür. Sık sık "siz para kolay mı
kazanılıyor zannediyorsunuz" demektedir. Yağmurlu bir günde eve dönerken
sağanak yağmurun geçmesini beklemek için bir lokantaya girer. Yemek sonrasında
dışarı çıktığında bir adamın inmekte olduğu taksiye biner. Taksiden inen adam,
takside çantasını unuttuğunu fark ederek taksinin peşinden koşmaya başlar. İçi
döviz dolu çantayı gören Selim, taksinin yanında koşmakta olan adamla göz göze
gelmesine karşın taksiyi durdurmaz. Bir süre gittikten sonra aniden taksiyi
durdurarak parayı unutan adamı bulmak için koşmaya başlar. Fakat adam
kaybolmuştur. Selim parayı gizlice eve sokarak, yatak odasındaki dolabın
üzerine saklar. Bu arada basında bir bankanın veznedarının 450 bin olarla
kaybolduğuna çıkmıştır. Selim'in meraklı komşusu NihaI, her kapı açılışında
apartmana çıkmakta ve Selim'le konuşabilmek için can atmaktadır. Bu arada
Selim, karısı Ayla ve kızını trenle tatil için İstanbul dışına gönderir. Eve
döndüğünde paraları sayar. Tam 436 bin 200 dolar vardır. Elindeki gazete
kupüründe ise 450 bin dolardan bahsedilmektedir. Selim arkadaşlarıyla buluşmaya
gittiğinde, İhsan ve diğer arkadaşı sürekli bir şey çalmaktan bahsederler.
Kendini tedirgin hisseden Selim, dükkana döndüğünde çırağının parasını ödeyerek
işten çıkarır. Selim uyur gezer gibi dolaşmaya başlamıştır. Selim paraları
dükkana götürdüğü gün, silahlı bir genç tarafından kasası gasp edilir. Dükkan
komşusu hırsızı yakalatmak için girişimde bulununca onu engelleyerek hırsızın
işten kovduğu çırak olduğunu söyler. Paraları bir bankada kiraladığı kasaya
koyar. Selim'in yakın arkadaşı Ahmet, ondan bir Rus ressamın antikacıdaki
tablolarını satın almak için 180 bin lira ister. Selim bu arada parayı küçük
miktarlarda bozdurarak karısına hediyeler, çamaşır makinası alır. Diğer yandan
ev almayı almayı düşünmektedir. Selim vapurla bir gün işe giderken hem
çantasını çaldığı veznedarla, hem de kendisini gasp eden çocukla karşılaşır.
Üçlünün arasında amansız bir kovalamaca başlar. Selim yanaşmakta olan gemiden
atlayarak izini kaybettirmeyi başarmıştır. Selim araba almaya karar vermiştir
ve onun için bankadaki kasasından bir miktar para alır. Karısını lüks bir
restorana götürdüğünde karısı nasıl bu kadar çok para harcadıklarını sorar.
Ahmet'in aldığı tablolar sahte çıkmış ve adam dolandırılmıştır. Bu arada
Selim'in eski çırağı yakalanmıştır. Polis, Selim'i sorguya çeker ve çocuğun
suçlu olup olmadığını sorar. Selim çocuğun silahla soygunu yaptığını söyler.
Selim karısı ve kızıyla yeni aldığı arabasıyla tatile çıkar. Tatilden
döndüğünde çırağını hapisten çıkararak ona yüklüce miktarda bir para vererek
kendisini unutmasını söyler. Paraları bankadaki kasadan alan Selim karısına çok
değerli mücevherler alır. Parayı nereden bulduğunu merak eden karısına lotodan
çıktığını söyler. Bu arada gazetede veznedarın intihar ettiğini öğrendiğinde,
vicdan azabı onu kemirmeye başlar. Karısının kızı ve babasıyla adaya gittiği
bir gün eve gelen Nihal'in tahriklerinden etkilenen Selim, kadınla sevişme
teşebbüsünde bulunduğu sırada karısı, kızı ve babası eve dönerler. Panikle
balkona yönelen adam, balkonun kısa korkuluğundan aşağıya düşer. Cebindeki
binlerce dolar çevreye saçılmıştır. “Prof.Dr.Alim Şerif Onaran/Doç. Dr. Bülent
Vardar, “20 Yüzyılın Son Beş Yılında Türk Sineması syf,171 ”
ÖDÜL:
SİYAD
Sinema Yazarları Derneği 19981999 Sezonu
►
"En İyi Erkek Oyuncu" (Taner Birsel)
2.
Sadri Alışık Sinema ve Tiyatro Ödülleri (1999)
► "En İyi Kadın
Oyuncu" (Bennu Yıldırımlar).
&
Reha Erdem Kaç Para Kaç'ta gözlem gücüyle toplumsal yapıdaki yozlaşmayı
başarıyla yansıtıyor. "A Ay” estetik yapısıyla öncelikle eleştirmenlere
seslenen bir yapıtı. 'Kaç Para Kaç' ise doğrudan toplumumuza mesajlar ileten,
'paranın bozgunculuğu' üstüne önemli vurgularda bulunan, daha geniş ölçekli,
eleştirel bir film... Öykünün çetrefilleşmesi, çelişkinin keskinleşmesi
açısından gerekli ahlaki duygusal labirentleri yaratamadığı görülmekle
birlikte, film gerek olay akışındaki kıvraklık ve samimiyet, gerekse de parlak
oyunculuk sayesinde tıkır tıkır işleyip gidiyor... Sam Raimi imzalı 'Basit Bir
Plan'ı akla getiren olay örgüsü ve iyiden iyiye ABD Doları'nın egemenliğine
giren ekonomimizin, yozlaşan toplumsal yapımızın fotoğrafını çekmeye çalışan
ahlaki yaklaşımıyla dikkat çeken filmin, sinemamızın yükselen grafiğini
koruduğu, çıtayı aşağı çekmediği söylenebilir" (Arslan, Radikal, 21. 12.
1999).
& Reha
Erdem, koşulların oluşumunda büyük şair Nazım Hikmet' in "kabahatin çoğu
senin, canım kardeşim" dizesini anımsatırcasına, aslında çoğumuzun
görmezden geldiği sıradan insanın payı hakkında bizi düşünmeye sevk ediyor.
Yaşamın yozlaşmasında, sıradanlık ve cahillik ikilisinin nasıl başat gittiğini
ve yaşamın anlamını salt tüketme içgüdüsüne indirgeyerek yaşayan, bugünü ve
geleceği sorgulamayan küçük adamın dramını görkemli çerçeveler, yetkin
aydınlatma yönetimi ve genelde başarılı bir oyunculuk düzeyiyle yansıtıyor Reha
Erdem. "Başroldeki Taner Birsel'in göz kamaştırıcı performansının yanında
Bennnu Yıldırımlar, Zuhal Gencer gibi yetenekli oyuncuların ve Ara Güler'den
Sevin Okyay'a açılan figürasyon yelpazesinin filme çok şey kattıklarını
vurgulamak gerek" (Arslan, 21. 12.1999). Filmin en başarılı oyuncusu olan,
silik ve özgüvensiz Selim karakterini başarıyla canlandıran Taner Birsel,
"Tarihte saçları kesilince gücünü kaybeden kahraman vardır ya.. ben de
öyleyim. 15 yıldır saçlarımı kendim keserim. Başkası kestiğinde saçımı,
özgüvenimi yitiriyorum. Bu filmde bana ilk yapılan da saçlarımın kuaförde
kesilmesi oldu. O andan itibaren Selim şekillenmeye başladı özgüvensiz ve içe
dönük bir karakter olarak" (Kültür Servisi, Cumhuriyet, 21.12.1999)
diyerek role nasıl hazırlandığını açıklamış. "Havadan gelen paraların ruh
sağlığını bozduğu (ve sonunda pencereden aşağı uçurduğu) Selim'in gittikçe
marazileşmesini başarıyla yansıtan Taner Birsel'in başını çektiği oyuncu
kadrosundan olgun sinema anlatımına, ahlaki bir fiinale çıkan öyküsünden
dekormekan kullanımına ve Fransız ağırlıklı görüntülerinden montajına kadar
temiz, özenli, hatta sıra dışı diyebileceğimiz klasik bir sinema eseri
"Kaç Para Kaç". "Reha Erdem'in bu kez tüm gereklerini yerine
getirdiği ticari sinemanın cilasını çektiği ikinci filmi 'Kaç Para Kaç', bizce
pek başarılamamış finaline karşın, dolarla simgelenen paranın hükmettiği
hayatlarımıza ilişkin, esaslı bir mesajmesel filmi sayılabilir sonuçta"
(Sungu Çapan, Cumhuriyet, 24.12.1999). “Prof.Dr.Alim Şerif Onaran/Doç.Dr.Bülent
Vardar, “20 Yüzyılın Son Beş Yılında Türk Sineması” syf,173”
& Türk
sineması gerçek anlamında kabuk değiştiriyor. Kaç Para Kaç gibi bir filmin TV
ekranlarında bol bol izlediğimiz eski Yeşilçam'la hangi benzerliği, hangi göbek
bağı var? Aay'ını saygın ve özgün bir deneme saydığımız (ama doğrusu ayılıp
bayılmadığımız) Reha Erdem, yeni filmini yine çok özgün biçimde yakalanmış;
sıradan ve mistik, gündelik ve masalsı, güzel ve çirkin, boğucu ve ferahlatıcı
bir İstanbul dekoru önünde kurmuş. Alabildiğine sıradan bir yaşamı olan bir
tuhafiyeci, günün birinde bir takside unutulmuş yaklaşık 500 bin dolar buluyor.
Panik içinde parayı alıp saklıyor, sonra yavaş yavaş ortaya çıkarıp harcamaya
koyuluyor. Ve olaylar art arda geliyor.
Kaç Para Kaç sıradan bir
hayata birden dalan paranın, büyük paranın o hayatı nasıl değiştirebileceği
yönünde çağdaş bir masal/mesel. Çünkü, çok iyi bilindiği gibi, para ancak
kendisini kullanmayı bilenlere mutluluk getirir. Bu konudaki Altın Hazineleri,
Elmas Hırsızları, Olağan Şüpheliler, Mezarını Derin Kaz veya Basit Bir Plan
gibi klasik veya modern filmlerin içerdiği trajedi yerine daha hafif, sanki
alaycı ve uçuk bir atmosfer yeğlemiş Erdem ... İyi de etmiş.
Film son derece iyi düşünülmüş ve
uygulanmış çekimler içeriyor. Taksi sahnesi, Boğaz vapurundaki kovalamaca
kahramanımızın para harcamasıyla birlikte düzeyi yükselen lokanta vb.
mekanlardaki çekimler harika. Hele o şaşırtıcı, sanki acı bir şaka gibi gelen
trajikomik final... Erdem, reklamcılıktan gelen deneyimini kof bir teknik
gösteri değil, sinemanın öz nitelikleri yönünde kullanmayı başarmış. Birçok
sahnenin, giderek filmin tümünün hafif ve akıcı görünümü ardında gerçek bir
sinema ustalığı ve yönetmen başarısı içerdiği, dikkatli gözlerden kaçacak gibi
değil.
Üç baş oyuncusu kadar Taner
Birsel'e yine de özel bir övgü tüm küçük roller de çok iyi. Ve iki yabancı
sanatçının emeğini taşıyan görüntüler de cabası. Ki filmin bu yanı, Çıplak,
Karanlık Sular, Hamam gibi filmlerden sonra yabancı görüntü yönetmenlerinin
İstanbul'un gizemini ve büyüsünü kavramada bizimkilerden daha yetenekli
olduğunu düşündürüyor. Kaliteli, "sanatsal" bir Türk filminin aynı
zamanda nasıl Batı'daki örneklerinden geri kalmayan mükemmel bir eğlencelik
olabileceğini ve Reha Erdem'in yeteneğini parlak biçimde gösteriyor bu film.
“Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 99”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder