Powered By Blogger

12 Aralık 2022 Pazartesi

 

HOŞÇAKAL YARIN (1997) 



Senaryo ve Yönetmen: Reis Çelik, Görüntü Yönetmeni: Uğur İçbak, Müzik: Cengiz Özdemir, Yapım: RH Politik Yapımcılık/Reis Çelik  (TürkiyeFransa MacaristanBelçika) Sanat Yönetmeni: Veli Kahraman, Kurgu: Ekrem Çelik, Steadycam Operatörü: Ercan Yılmaz, Işık Şefi: Nezir Yücel, Kültür Bakanlığı ve Eurimages'ın katkılarıyla

Oyuncular: Berhan Şimşek (Deniz Gezmiş), Tuncel Kurtiz (Ali Elverdi), Tuncer Necmioğlu (Halit Çelenk), Mazlum Çimen (Yusuf Arslan), Bülent Çolak (Hüseyin İnan), Mümtaz Sevinç, Orhan Aydın, Gönen Bozbey, Bengi Heval Öz, Meltem Berent, Metin Yıldırım, Hikmet Karagöz (Bekçi), Uğur Taşdemir, Okay Şenol, Yaman Tarcan, Ali Tutal, Rıza Sönmez (Sinan Cemgil), Mete Dönmezer, Ali Başkan, Engin Günay, Ferhat Tunç (Öğrenci), Suavi (Tutuklu), Bedri Baykam (konuk oyuncu), Sefa Zengin, Gürkan Uygun, Ali Çekirdekçi, Filiz Bozkurt (doktor), Oxan Süslü (devrimci öğrenci), Tamer Yılmaz, Nazım Yılmaz, Yaşar Mirzalı (polis)

Konu: Film, 1998 yılında İstanbul'da gecekondu yıkımıyla başlar. Yıkılan gecekonduların birinin duvarında Deniz Gezmiş'in resmi vardır. Resimde, Bağımsız Türkiye ve 68 yazmaktadır. 12 Mart 1971 'de askerler ülke yönetimine el koymuştur. Bir köyde iki yabancının motosileti bozulmuştur. Motoru bir kamyonete yüklerlerken köyün bekçisi onlardan kimlik sorar. Turist gibi davranan gençler kimlik gösteremeyince bekçi onları karakola götürmek ister. Çıkan çatışmada Yusuf vurulur. Deniz, Yusuf'un üstelemesiyle onu bırakmak zorunda kalır ve köydeki bir evden rehine aldığı bir adam ve arabasıyla kaçar. Yolda giderlerken polisin yolu tutmasından dolayı arabayı bırakarak kaçarlar. Yanındaki adamı bırakan Deniz, polis ve askerlerden kaçarken geçmişi anımsar. Deniz, Sinan, Hüseyin, Yusuf zindanımsı bir mekanda gelecek planları yaparak kaçmaktadırlar. Deniz, Naciye'yle konuşmak için geri döner. Naciye, Deniz'in sevgilisidir. Deniz'in anılarından sıyrıldığı bir anda iki köylü onun yakalanmasına neden olur. Tutuklanan Deniz Gezmiş, Ankara'ya götürülür.

Deniz Gezmiş dönemin İçişleri Bakanı'na kendisini Türk Halk Kurtuluş Ordusu askeri olarak tanıtır. Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan'ın avukatları müvekkillerini görmek için cezaevine gelirler. Deniz'in avukatı şehir girişinde engellenmeye çalışılır. Bu arada Yusuf Aslan, kaldığı cezaevinin revirinde ayağından zincirlerlerle yatağa bağlanmıştır. Kadın doktor, bu şekilde muayene edemeyeceğini söyleyerek Yusuf'u muayene etmez. Avukat Halit Çelenk, zar zor Deniz'le görüşebilmek için 10 dk. izin alır. Görüşme sonrasında Halit Çelenk'i getiren adamı askerler soruşturmak için gözaltına alırlar. Türk Halk Kurtuluş Ordusu davasının birleştirilmesine karar verilir. Bütün sanıklar Deniz ve arkadaşlarının yattığı cezaevine konulurlar. Deniz bu arada Endi'den Sinan, Alpaslan ve Kadir'in, Nurhak'da nasıl vurularak öldüğünü öğrenmek ister. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının adalet önüne çıkarılacakları gün basın, mahkeme başkanı Ali Elverdi'ye davayla ilgili sorular sorar. Mahkumlar sloganlar atarak sıkıyönetim askeri mahkeme salonuna girerler. Deniz yargılanma sırasında mahkemenin adaletini sorgular. Salona alınmayan basın mensuplarına iddianameler dağıtılır. Mahkemede ilk söz iddianamesini okuması için savcıya verilir. Deniz anayasayı ortadan kaldırmakla itham edildiklerini öğrendiğinde kalkarak, yargıçlara asıl onların darbe yaparak anayasayı ihlal ettiklerini söyler. İkinci duruşmada savcı sanıkların anayasayı zor kullanarak değiştirmek ya da ortadan kaldırmaya kalkıştıklarını ileri sürerek, Türk Ceza Kanunu 'nun 146/1 maddesi gereği idamlarını talep eder. Mahkeme heyeti, sanıklara savunmalarını kendilerinin mi yoksa avukatlarının mı yapacağını sorar. Deniz soruyu avukatların yapacağı şeklinde yanıtlar. Halit Çelenk savunmayı avukat heyeti adına üstlenerek Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının savunmasını yapar. Savunma sırasında savcının iddiasına konu olan olaylar gösterilir. Halit Çelenk savunmasında dönemin iktidarı olan AP'yi eleştirir. Üçüncü duruşmada sanıklardan Sevim Onur, söyleyecek bir şeyi olmadığını, ortak savunmaları olduğunu söyler. Deniz Gezmiş yargıçlardan birinin söz vermesi üzerine ortak savunmalarını yapar. Yusuf ise savunmalarında Amerikan 6. Filosunu protesto ettikleri için polisin arkadaşları Vedat Demircioğlu'nu öldürdüğü söyler. Savunmalar sonrasında verilen hükümde sanıkların anayasayı zor kullanarak değiştirmek ya da ortadan Kaldırmaya kalkışmaktan dolayı Türk Ceza Kanunu'nun 146/1 madddesi gereği idam edilmelerine karar verilmiştir. Başta mahkeme başkanı Ali EIverdi olmak üzere bütün üyeler kalemlerini kırarlar. TBMM oy çokluğu ile idamları onaylar. Avukatların hükümlülerle görüşme istekleri cezaevi komutanı tarafından reddedilir. Komutanı zorlayarak savcıya ulaşan Halit Çelenk görüşme ayarlar. Deniz, Halit Çelenk'den daha önce katledilen arkadaşları Taylan'ın, Cebeci mezarlığındaki mezarının yanına gömülmeyi talep ettiklerini söyler. Bu arada Deniz ve arkadaşları açlık grevine başlamışlardır. Halit Çelenk görüşmeye geldiğinde Deniz zorlukla ayakta durmaktadır. Halit Çelenk, Deniz ve arkadaşlarını ölüm orucundan vazgeçmeye ikna eder. Ani bir emirle Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan hücrelerinden alınırlar. Halit Çelenk, eşi Şekibe ile onları önleyememenin üzüntüsünü paylaşır. Bu arada sıkıyönetimden gelen erler Halit Çelenk ve diğer avukatları infazın yapılacağı cezaevine getirirler. Damasından sonra avukatlar ve yetkililer Deniz ve arkadaşlarının yanına alır. Deniz ve arkadaşları son derece metin görünmektedirler. Ailelerine verilmek üzere mektup yazdırırlar. İnfaz öncesi son istekleri olarak birbirleriyle görüşmelerine izin verilir. Deniz ve arkadaşları 6 Mayıs 1972'de şafak vakti idam edilirler. Diğer hükümlüler güçsüz görünmemek için idamların yapıldığı sabah Mamak cezaevi avlusunda voleybol oynamaktadırlar. “Prof. Dr.Alim Şerif Onaran/Bülent Vardar, “20 Yüzyılın Türk Sineması” syf, 124”

4 Hoşçakal Yarın', yakın tarihimizdeki önemli travmalardan birinin üzerine yoğunlaşan, kurmacayla belgelenmiş görüntülerin bir arada kullanılmasıyla gerçekleştirilmiş bir film. Cumhuriyet döneminin demokrasi tarihinde ikinci önemli kesintiyi oluşturan, 12 Mart 1971 darbesiyle sonuçlanan olayların anlatıldığı film, dönemin yapısını ve yakın geçmişimizin neredeyse iç savaşa benzeyen aylarının perde arkasını, hemen hiç bilmeyen günümüz gençliği için de bilgilendirme işlevi taşıyor. Film, jeneriğinde de belirtildiği gibi, görsel ve yazılı belgelerden de faydalanarak dönemin gerçek olaylarına bağlı kalarak oluşturulmuş. Ülkemizde 1961 anayasasının sağladığı özgürlük ortamına paralel olarak, özellikle üniversite öğrencilerinin gerek tanıştıkları sol düşüncelerin etkisiyle, gerekse de bütün dünyayı saran 1968 gençliğinin özgürlük istemlerine paralel gelişmelerin yansımasıyla oluşan olaylar, ülkemizde de çığ gibi büyümüştü. O dönemlerde ortaya çıkan DevGenç, THKO gibi oluşumların etrafında kümelenen Deniz Gezmiş ve arkadaşları bağımsız ve tam demokrat bir Türkiye'yi savunuyor ve amaçlarını gerçekleştirmek için mitingler ve bazı eylemler (dört Amerikalı askerin kaçırılışı, banka soygunları vb.) yapıyorlardı. Dönemin siyasi iktidarın acizliğine ve 1961 anayasasını sindiremeyen davranışlarına karşı direnen Deniz Gezmiş ve arkadaşları, ülkenin anayasal düzenini silah zoruyla değiştirmek iddiasıyla tutuklanıp sonrasında idam edilmişlerdi. Film bütün bu süreci özetleyerek anlatmak yerine Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan'ın yakalanmaları ve yargılanmaları süreci üzerine yoğunlaşmış. Bu arada fonda diğer gençlik önderlerinden Sinan Cemgil, Taylan Azimli ve Vedat Demircioğlu'nun öldürülüşlerine yer verilmiş.


Reis Çelik, dönemin olaylarını geniş çaplı araştırarak, ayrıca Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının savunmasını üstlenen avukat Halit Çelenk'in de yardımlarına başvurarak ülkemizin siyasi tarihinde mitleşmiş gençlerin direnişini başarılı bir şekilde sinemalaştırıyor. Fakat bu süreç, anlattığı dönemin etkisinde kalarak şüphesiz gerçeklere dayanmaya çalışsa da kendi içinde bazı zaaflar taşıyor. Örneğin; filmin başlarında Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan'ın yakalanışları kurmaca bir filmin ekseninde çok inandırıcı canlandırılamıyor, müsamere kokusu hissediliyor. " ... açılıştaki gecekondu yıkımı, Gezmiş ve arkadaşlarının yakalanmaları, pek çok cezaevi sahnesi yeterince başarılı değil. Diyalogların iyi işlendiği söylenemez. Figürasyonda 30, 35 yaşın altında kimsenin bulunmamasının yarattığı 'yaşlı görünüm' de rahatsız edici" (Tunca Arslan, Radikal, 11.11.1998).

 

& Filmin etkisini güçlü kılmak için sık sık dönemin görsel ve yazılı belgelerine yer veren Reis Çelik, öyküsünü bu iki dünyanın iç içe geçmiş kurgusu şeklinde sinemalaştırmış. Oyunculuk açısından Deniz Gezmiş'i canlandırmasının avantajıyla Berhan Şimşek öne çıkıyor. Bunda kısmen fiziki açıdan Deniz Gezmiş'e benzerliğinin de katkısı var. Ama film boyunca sık sık gerçek belgelerden fotoğraflarını gördüğümüz Deniz Gezmiş, Berhan Şimşek'in canlandırdığı Deniz karekterinin büyüsünü bozuyor. O efsane haline gelmiş bakışlarıyla anılarımızda yer etmiş Deniz Geçmiş'i, Berhan Şimşek'in oyunundan algılamada, gücünü hissetmede bir eksiklik olduğu duygusuna kapılıyorsunuz. "Deniz Gezmiş'i perdede canlandırmayı üstlenen Berhan Şimşek'i bu role yakıştıramayışım ve ilk filmi 'Işıklar Sönmesin'i iyi niyetli, ama oldukça şematik bulduğum yeni bir yönetmenin, Reis Çelik'in bu efsaneyi filme dönüştürmenin üstesinden gelip gelemeyeceği kaygısıydı önyargımızın kaynağı. Ancak ummadığım kadar düzgün, temiz ve düzeyli bulduk ... malum dramatik bir finale bağlanan 'Hoşçakal Yarın'ı. Bunun temelinde, Halit Çelenk'in danışmanlığında çekilmiş bu filmin, vaktiyle yaşanmış olaylara nesnellikle yaklaşan sağlam senaryosunun da vaktiyle Deniz Gezmişler'in avukatlığını yapıp 'İdam Gecesi Anıları'nı yazmış Halit Çelenk'in kitabından uyarlanmış olması vardı kuşkusuz" Uğur İçbak'ın özenli görüntü çalışması ve özellikle lokal aydınlatmaların yoğun kullanıldığı cezaevi bölümlerinde atmosfer duygusu başarıyla destekleniyor. "Cengiz Özdemir'in etkileyici müziklerinin de başarısına katkıda bulunduğu 'Hoşçakal Yarın', çok yakın tarihimizin karanlık sayfalarını gün ışığına çıkarıp kuşkusuz günümüzü de yer yer aydınlatan, samimi, dokunaklı ve seyre değer bir deneme" ... Muhalif karakterine taban tabana zıt bir karakteri canlandıran Tuncel Kurtiz ise, Ali Elverdi'yi canlandırırken düştüğü duruma hayıflanır gibi sanki bıyık altından gülüyor. (Sungu Çapan, Cumhuriyet, 1998). “Prof. Dr.Alim Şerif Onaran/Bülent Vardar, “20 Yüzyılın Türk Sineması” syf, 124”


FİLMİ İZLE 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder